Gölge etme başka ihsan istemez!
Bakalım sen bu yazıyı bitirmeye tahammül edecek misin okuyucu! Çok tahammülsüz bir toplum olduk. Kolay tüketiyoruz. Kolay adam harcıyoruz! Fazıl Say iki kelam etmiş, düşüncesini sev ya da sevme onu hapsettireceksin de ne olacak! Şimdi düşünüyorum rahmetli Neyzen Tevfik çıksa gelse kaç yıl yatardı! Korkuyorum ki 12 yaşından itibaren 62 yıl yatardı. Gelin size Neyzen Tevfik’in hayatını anlatayım. 1879 yılında Bodrum’da doğar. Hevesleri vardır, güreşçi olmak ister bu yüzden kolu kırılır çolak kalır.
Babasından onun kadar sopa yiyen çocuk olmamıştır, belki de bu yüzdendir serseriliği! Sara hastalığı nedeniyle okula gidemez. Ney üflemeyi Urla’da bir berberden öğrenir. Gazetelerde yazar, filmlerde de rol alır... Hayatı boyunca Özgürlüğü arar. Paraya, makam ve mevkiye önem vermez, kazandıklarını çevresindekilere dağıtır. Mesela bir konser sonrası kazandığı 500 liradan rulo yapıp sokaktaki köpeklere tasmalar yapıp boyunlarına takarak bırakır. Başka bir gün bir kahveye dalar bir tomar parayı gözüne kestirdiği fakirlere eşit şekilde dağıtır.
Kendi evi için “kedilerin kervansarayıdır” der, kedisi “Sarı” ya o bakar. Köpeğinin adı Çakar almaz’dır. Estambul’un sokak köpeklerini de çok sever ve bu yüzden uyuz olur. Bakırköy Akıl Hastanesi'ndeyken ölen köpeğini Mernuş’u ipek gömleğine sarıp cenaze namazı düzenler, namaza doktorlardan bazıları ve akıl hastaları katılır. Sen köpeğe hoooşt diye kafam kadar taş atarken o ölen Mernuş’a şu şiiri yazar:
Bu engin ayrılık canıma yetti,
Başımdan aşıyor kaderim Mernuş,
Bu yolda yazılmış fermanı kaza,
Bunu da gösterdi kaderim Mernuş…
İstanbul’da Mehmet Akif ile tanışır, Akif’e hayrandır ama onun asıl piri hicvin ustası Şair Eşref’tir. İstanbulluların en sevdiği neyzendir. Yenikapı Mevlevi Hanesi’ndeki meşklere katılır. Mısır’da çıkan “Deccal” adlı mecmuadaki bir yazısı yüzünden hakkında İstanbul’da ölüm fermanı çıkarılır. Kahire zindanlarında yatar sonra af çıkar serbest kalır. Evlenir kısa süre sonra boşanır, Leman adında bir kızı olur. Eşek dergisinde “Azgın” takma adıyla yazdığı yazılarından başına nice işler gelir. Cumhuriyet kurulduktan sonra Atamızın huzurunda ney üfler.
Neyzen Tevfik zenginler tarafından kendine verilen evlerde yaşamaz, sokaklarda kaldırımlarda yatar, içkiye düşkündür zaman zaman bırakır ama bu 6 aydan fazla sürmez ve Bakırköy Akıl Hastanesine düşer. Akıl Hastanesine düşmüş bu adama kim refakat eder ey blog okuyucusu, biliyor musun? Ünlü ressamımız Fikret Mualla, hani Paris’te kimsesizler mezarlığına gömülen Fikret Mualla. Neyse efenim, işte Neyzenimiz Tevfikimiz müzmin bronşite yakalanıp 1953 yılında İstanbul’da vefat etmiştir ve Kartal Mezarlığına defnedilmiştir.
Sanatçılarımıza saygı duyalım, sanatçılarımız özgür düşünsün onu mahkemeye ver, bunu korkut, öbürünü sindir olmaz böyle iş olmaz. Sen böyle devam edersen İstanbul Senfonisi gibi bir eseri kim yazacak. Gölge etmeyin başka ihsan istemez! Bu nasıl vicdandır arkadaş! Bunu yapanlarda vicdan varsa ben de o vicdana …………… bu noktalı alanı meşrebinize göre siz tamamlayın lütfen.
Not: Buradan Fazıl Say'ın tüm söylemlerini onayladığım anlamı çıkmasın.
Babasından onun kadar sopa yiyen çocuk olmamıştır, belki de bu yüzdendir serseriliği! Sara hastalığı nedeniyle okula gidemez. Ney üflemeyi Urla’da bir berberden öğrenir. Gazetelerde yazar, filmlerde de rol alır... Hayatı boyunca Özgürlüğü arar. Paraya, makam ve mevkiye önem vermez, kazandıklarını çevresindekilere dağıtır. Mesela bir konser sonrası kazandığı 500 liradan rulo yapıp sokaktaki köpeklere tasmalar yapıp boyunlarına takarak bırakır. Başka bir gün bir kahveye dalar bir tomar parayı gözüne kestirdiği fakirlere eşit şekilde dağıtır.
Kendi evi için “kedilerin kervansarayıdır” der, kedisi “Sarı” ya o bakar. Köpeğinin adı Çakar almaz’dır. Estambul’un sokak köpeklerini de çok sever ve bu yüzden uyuz olur. Bakırköy Akıl Hastanesi'ndeyken ölen köpeğini Mernuş’u ipek gömleğine sarıp cenaze namazı düzenler, namaza doktorlardan bazıları ve akıl hastaları katılır. Sen köpeğe hoooşt diye kafam kadar taş atarken o ölen Mernuş’a şu şiiri yazar:
Bu engin ayrılık canıma yetti,
Başımdan aşıyor kaderim Mernuş,
Bu yolda yazılmış fermanı kaza,
Bunu da gösterdi kaderim Mernuş…
İstanbul’da Mehmet Akif ile tanışır, Akif’e hayrandır ama onun asıl piri hicvin ustası Şair Eşref’tir. İstanbulluların en sevdiği neyzendir. Yenikapı Mevlevi Hanesi’ndeki meşklere katılır. Mısır’da çıkan “Deccal” adlı mecmuadaki bir yazısı yüzünden hakkında İstanbul’da ölüm fermanı çıkarılır. Kahire zindanlarında yatar sonra af çıkar serbest kalır. Evlenir kısa süre sonra boşanır, Leman adında bir kızı olur. Eşek dergisinde “Azgın” takma adıyla yazdığı yazılarından başına nice işler gelir. Cumhuriyet kurulduktan sonra Atamızın huzurunda ney üfler.
Neyzen Tevfik zenginler tarafından kendine verilen evlerde yaşamaz, sokaklarda kaldırımlarda yatar, içkiye düşkündür zaman zaman bırakır ama bu 6 aydan fazla sürmez ve Bakırköy Akıl Hastanesine düşer. Akıl Hastanesine düşmüş bu adama kim refakat eder ey blog okuyucusu, biliyor musun? Ünlü ressamımız Fikret Mualla, hani Paris’te kimsesizler mezarlığına gömülen Fikret Mualla. Neyse efenim, işte Neyzenimiz Tevfikimiz müzmin bronşite yakalanıp 1953 yılında İstanbul’da vefat etmiştir ve Kartal Mezarlığına defnedilmiştir.
Sanatçılarımıza saygı duyalım, sanatçılarımız özgür düşünsün onu mahkemeye ver, bunu korkut, öbürünü sindir olmaz böyle iş olmaz. Sen böyle devam edersen İstanbul Senfonisi gibi bir eseri kim yazacak. Gölge etmeyin başka ihsan istemez! Bu nasıl vicdandır arkadaş! Bunu yapanlarda vicdan varsa ben de o vicdana …………… bu noktalı alanı meşrebinize göre siz tamamlayın lütfen.
Not: Buradan Fazıl Say'ın tüm söylemlerini onayladığım anlamı çıkmasın.
Yorumlar
Hayatını bilmiyordum öğrendiğim iyi oldu; yolu İzmir'den de geçmiş :)
Deniz Gezmiş hayranı olduğu için doğan kız torununa Deniz ismini koydurtmuş bir dedenin torunuyum ben :)
Severiz biz Denizler'i, Fazıllar'ı, Tevfikler'i ve daha nicelerini ;)
Ben de üreten ve tüm dünyada yüz akımız olan sanatçılarımızın rahat ve özgür bırakılması gerektiğini düşünüyorum.
Yazınızın sonundaki notu yazma ihtiyacı hissetmeniz ise bana biraz dokundu...Yanlış anlaşılma ihtimalinin sizi endişelendirmesine üzüldüm.
Sevgiler...
Neyse bu da bir yazı konusu benim için...
ben özgür düşünen, yaratıcı çocuklar yetiştirmek için kendimi paralarken bir öğretmen olarak, bu çocuklar sistemden, ondan bundan içine kapanık, isyankar birşey oluyorlar büyüdükce...
höt hött le olmaz bu işler... ben kendi babamdan azar işitmedim bu kadar bir birey olarak, tepedekilerin azarlamasından karnım şişti artık..
Yazını keyifle okudum. Neyzen Tevfik'i sevmeme rağmen hayatındaki bir çok detayı bilmediğimi fark ettim. Teşekkürler bilgilerin için..
KALEMİNİZE SAĞLIK BOLAT BEY..
Belki sanatla siyaseti birbirine karıştırmamak bir nebze çözüm olabilir.
Elbette bir Fazıl Say kolay yetişmiyor, sanatçı olsun olmasın bir insanın söylediklerinden ötürü yargılanması cezalandırılması zaten dünyanın en saçma şeyi de bir sanatçı bu kadar politik çıkışlar yapınca ister istemez o ortama ve oyunun kurallarına dahil oluyor.
Sevgiler..
Yej!
http://hippilazman.blogspot.com
Say'ın twitter'da "tam" olarak ne yazdığını bilmiyorum. Ama bir müslüman olarak beni inançlarımdan dolayı incitecek,hakir gören şeyler yazdıysa ben onu şahsen affetmem. Sanatçı kimliğinin arkasına saklanıp bunu yapmamalı. Ama yazdıkları eyleme dökülmemiş bir fikirdir ve hapismiş filanmış gibi cezalar elbette ki insanlık dışı, demokrasi dediğimiz nazlı güzelin ilkelerine aykırı. Yalnız gerçekten insanları tahrik edici,suça,nefrete itici şekilde mi yazmış? Bu önemsenmesi gereken bir boyut değil midir?Nasıl nazi sempatizanı koca koca yazarları edebiyat tarihi yazıp belirtiyorsa ve bu onların hanesinde bir leke gibi duruyorsa aynı şey bu ülkenin sanatçıları için de geçerli. Dediğim gibi "ne" yazdığını bilmiyorum o yüzden onun şahsında genel fikrimi söyledim. Benim ülkemde bir sanatçı, yahudilik için de vb. için de hakaret içeren şeyler söylememeli. Sanatçı ayıran olmamalı...
Cezalandırılmasını istemem fikirlerinden dolayı,daha geçen hafta bir kitap aldım;sırf yazdıklarından dolayı -ve ne kadar komik bahanelerle- kitapları toplatılan yerli ve yabancı onca yazarımızı anlatan.Evet,cezalandırılmasını istemem,eğer, bağlaca dikkat :)
eğer toplumsal dengeyi bozuyorsa kulağı çekilmeli diyorum ben. İsterse Beethoven olsun, insani değerlere saygısı yoksa yine dinlerim eserlerini, o bir Beethoven'dır ama gönlümdeki yeri hep kırık olur...
Hep savunduğum şeyi yine yazacağım. Özgürlükler herkese ve ayrım olmaksızın verilirse özgürlüktür. Benim özgürlüğüm başkasınınkinin başladığı yerde bitemez. Ve evet eğer Neyzen zamanında twitter olsaydı benzer şeyler yaşanırdı.
http://www.youtube.com/watch?v=MFSm5_4afro
Elinize sağlık :)
O zaman ben de bir fıkra paylaşayım sizinle Neyzen Tevfikle ilgili
Yeşilaycı bir profesör ''içkinin zararları'' konulu bir konferans veriyormuş.Konuşmasının bir yerinde dinleyicilere sormuş: ''İki kovadan birine rakı diğerine su doldurup bunları bir eşeğin önüne koysak eşek hangisinden içer acaba?''
Dinleyiciler hep bir ağızdan suyu demişler.Neden suyu içer demiş profesör
Neyzen hemen atılmış 'eşekliğinden''
böyle cesur ve ağzına geleni söylemekten çekinmeyen insanlara hep hayranımdır :)
Fazıl Say, çok sıkı takip ettiğim bir sanatçı değil. Benim için aslında Mehmet, Ahmet ya da Michael hiç fark etmez. (O`nun yaptığı sanata ayrıca saygım var, o ayrı)
İnsanların hala söyledikleri yüzünden yargılanmalarını aklım almıyor!Hoşgörülü olmak neden bu kadar zor! Kimse kimseye zorla fikrini kabul ettirmeye çalışmıyorsa bunda ne var!Bırak söylesin, incinmek istemiyorsan hiç üzerine alınmazsın, tanımazsın bile...
Yazdıklarının altına imzamı atarım Bolat. Böylesine değerli insanlar Türkiye`de nasıl da harcanıyor!
Geçen hafta Prag tarafından Alman bir çift konuğumuzdu. Bana Türkiye`den bir sanatçının Prag`da konseri var dediler. İsmini hatırlayamadılar önce ama biletlerinin tükendiğini duymuşlar. Sonrasında Fazıl Say olarak da hatırladılar...Sonra konuştuk, anlattım biraz Fazıl Say`ın başına gelenleri, şaşkınlıkla dinlediler.
İşte biz böyle yaparız adamı; başarılı mısın, hafif muhalif misin, dünyaca ünlü müsün...tamamdır, dava açılacak adamsındır; hayırlı olsun!
Lütfen bir göz atarak; a) değişiklik isteklerinizi b) bulunduğu kategorisi yanlış ise c) olması gereken başka kategoriler var ise c) mevcut kategoriler uymuyor ise önerdiğiniz kategori adını bildirmeniz halinde talepleriniz yerine getirilecektir.
Ayrıca:
Bloglar Listesinde yer alan isimlerin bazıları, Blog Star Seçmelerinde önerilen blogların isimleri olduğundan ve listeye otomatik alındıklarından dolayı, şu soruyu da sormak gereği duyuyoruz:
Listeden ve/ya tanıtım sayfalarından kaldırılma talebiniz var ise onu da bildirin lütfen.
Tanıtım sayfanıza girmek için:
link: http://blogmuhtar.tk/ veya http://mahallemizinsakinleri.blogspot.com/
burada KİŞİSEL BLOGLAR bloglar sekmesinie girdiğinizde SEYAHATNAME BLOGLARI sekmesine geçerseniz listede blog adınız bulacaksınız.
Onaylarınızdan sonra, bu tanıtım sayfaları, ulaşım kolaylığı için, Bloglar listesine bağlanacaktır.
Bu noktadan sonra kategorileri tekrar değiştirmek zor olacağından özellikle kategorileriniz konusunda bize bilgi vermenizi rica ederiz. Tekrarlıyorum: Eğer mevcut kategorilerden başka bir kategori olması gerekiryorsa bunu da bildirin yeni bir kategori açalım.
Sayfa içeriğini, arzu ettiğiniz her zaman güncelleyebilir ve değiştirebilirsiniz..
Şimdiden teşekkürler
Yorum Gönder