Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbul Hatırası

Resim
Cumartesi Kadıköy’e gittim, toplantım vardı. Dönüşte Mutlu ile Beşiktaş'ta buluşacağımdan Vapuru kullandım. Cumartesi akşamüstü vapurun yolcusu çok.  Boş bir koltuğa oturdum, karşımda bir çocuk benim dazlak kafaya bakıp bakıp espriler yapıyor. Normaldir çocuk, göz temasımız oluyor, neşemiz yerinde. Kadıköy vapurunda dedikodu Vapur kalmak üzereyken dört kadın yanıma otuyor. Yaşlıca olan abla anlatmaya başlıyor. “Bizim Sevim evlendi gördün mü, nikahsız. Bari imam nikahı olsa” Genç olan kadın durumu izah ediyor. “Bunun gençliği de bir hoppa idi ablam, nerde akşam orada sabah!” Yaşlı olan teyze anlatmaya devam ediyor “ Evlenmiş bilmem taa Lübnandan biriyle, adam Müslüman bile değil.” Genç kadın lafa giriyor “Abla ben onu Müslüman diye biliyorum” Yaşlı teyzem lafı konduruyor “Müslüman adam rakı içer mi?” Vaay sen misin kulak kesilen taş geliyor başımızı şırrrrank diye yarıyor. Kafamda o ses çınlıyor. “ Müslüman adam rakı içer mi, Müslüman adam rakı içer mi. Müslümaaannn

Ararım ararım seni her yerde!

Resim
Teoman: "Aradığımı nasıl bulurum Google abla?"   Google: Hımmmm ne aradığına bağlı Teo’cuğum. Bende alayı indeksli her şeyin. Baba anlatsın sen kaybolursun Google veritabanı dehlizlerinde çojuğumm! Evet, Teomanın bu arama pozundan yola çıkarak İstanbul İstanbul Olalı Bloğunda neyi nasıl arayacağımızı öğreniyoruz buyrun : Bloglarda arama nasıl yapılır? Yandex, Altavista, Yahoo, Bing yok anacım yok var mı Google gibisi! Minimum zımbırtı maksimum arama sonucu Google’da. Bazı blogdaşlar soruyor. Çok yazın var şu konuda yazdın mı? Tabi hafızamız error veriyor. Haklısınız, unutkanım.   Tam 6 yıllık bir birikim olmuş. Eğer bir konuda ne yazdığımı benim bloğumda görmek istiyorsanız şunu yapmanız yeterli:  Örneğin "İstanbul ile kafayı bozmuş Bolat, Ankara ile ilgili neler yazmış bir bakalım" d iyorsanız. O zaman aynen şöyle yapalım: "Ankara" site:istanbulistanbulolali.blogspot.com Google'da arama yapmanın incelikleri İşte size b

İşten İstifa Etmek

Resim
Hayatı etkileyen önemli eylemlerden biridir “istifa etmek.” Neden Bolat? Diye soran dostlarımız elbette olacaktır. Onlara kısaca “temiz nefes alma ihtiyacından doğan bir eylem” diyelim. İstifam öyle blöf amaçlı filan olmadı, zam istiyorum zum istiyorum, makam istiyorum. Şunu ver, bunu yapayım demeden “alnım ak başım dik” olarak kendi kararımdı. Kırmadan dökmeden çirkinleşmeden bir hoş sada bıkabildi isek ne mutlu! Herkes kendi kişiliğini yaşar bizimkisi de böyle bir kişilik tipi. İstifa duygusu nasıl bir şey Bolat, biraz anlatır mısın? Bir kere zorunlu değilse yapılmaması gereken bir durum baştan söyleyeyim. İstifa duygusu ağızlarda kekremsi, buruk bir tat diyelim. Acı tatlı onca olay, yaşanmışlıklar, alışkanlıkları aniden  terk etmek  öyle hoppaaa diyerek Ankara havası çalarak oynayacağınız bir ruh hali değil. Off, senin gibi kaliteli personeli nerede bulacak şirket? İnanmayın en palavra cümledir. Yeri dolmayan çalışanı henüz ben görmedim. O yüzden rahatım ge

İstanbul İlerliyor Hacı!

Resim
Çevrende olan bitene birazcık ne oluyor yahu  çıkışı yapsan aldığın cevap: “İlerliyoruz hacı” m eyanında oluyor. İlerisi neresidir? Epistemolojik bir yaklaşımda bulunmayacağım lakin bu ilerleme mantığımız kusurlu bir gözdür hatta kördür. Artık ilerleme dediğimiz şey antropolojik anlamda “mit” haline gelmiştir. Abi, bi gıdımcık Mecidiyeköy Ali Sami Yen Stadı’nı halka park olarak armağan etmek varken, metrekaresi bin bilmem kaç dolarla satılan gökdelenle donatmak ilerlemenin en güzel örneğidir.  “Yok olmaz hacı ilerliyoruz, sen bilmezsin bu işleri! İstanbul artık küresel güç bir dünya kenti!” İstanbul'da çarpık kentleşme Olimpiyat adaylığı, fuar organizasyonları, diğer organizasyonların “pulsar” etkisi yarattığı doğrudur. Ama İstanbul işlevselliğini kaybetmeye başladı. Kültürel mirasa daş doprak, coğrafi mirası dere depe boş alan, biyolojik mirasa ot böcük muamelesi yaparsan kim niye gelsin İstanbul’a? "İlerliyoruz hacı! Bak şu gökdelenlere!" Hay

Bu Bir Veda Yazısıdır!

Resim
"Her canlı ölümü tadacaktır" yazar İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'nda. Ananemiz vefat etti, kendisini perşembe günü toprağa verdik. Ne hikâyeler dinledim ne hikâyeler! Hey gidi günler hey! Ankara Adnan Ötüken’de ilkokul. İstanbul’da Dame de Sion koleji, İsviçre yılları. İkinci dünya savaşı, yurda maceralı dönüş. Tam 93 yıl yaşadı ve neredeyse dünyanın her yerini gezdi. Doğum gününe 5 gün kala dünyaya gözlerini kapadı. Her ziyaretimde "Allah uzun ömürler versin anane" derdim "Oğlum böyle söyleme bu bana beddua gibi artık, huzur içinde gitmek istiyorum" derdi. Ve dileği gerçekleşti. Herkese şunu tavsiye ederim, koşmayın dünyanın ardından. Hayat göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor. Perşembe gün mezarlıkta sonsuz bir dinginlik hissettim o gökdelenlerle mezar taşları o kadar tezat içindeki. Estambul içinde başka bir İstanbul. Zincirlikuyu Mezarlığı ve Morgu Morg'da cenaze teslimi için bekliyorum. Mezarlık da İstanbul kadar yoğun. Ö

Mustafa Kemal İstanbul'dan nefret eder miydi?

Resim
İstanbul artık dünyanın gözdesi hatta 2013’te patlama yapacak lüks seyahat trendlerinden biri olarak görülüyor. Şimdi yeni trend, tarihi yolları yeniden yürümek. " Ne tarihi yolu Bolat" diyenlere Ole ’ tarafından çizilmiş header yani blog tema resmindeki ikinci kareye işaret ederim. Roma Yolu, hani şu Via Egnatia dediğimiz yol İstanbul'a kadar uzanır bilirsiniz. Neyse hemen konuya dalıyorum Stern dergisinin yazarı Stefanie Rosenkranz ailesiyle beraber sekiz senedir İstanbul’da yaşıyor ve GEO Dergisine İstanbul’u anlatıyor. Yazının başlığı “İstanbul: Deniz kenarında bir dünya şehri...” Şimdi sinirlenmeden bir yabancı tarafından yazılmış ve bana göre son derece tutarlı bir yazıyı okuyacaksınız. “Yıllar önce yönetmen Kutluğ Ataman, " Bu şehir insanlar tarafından yönetilmez, insanları bu şehir yönetir . Burası bir şantiyedir, bir canavardır fakat aynı zamanda muhteşem ve büyüleyicidir. Batılı şehirlerde insanlar, yalnızca fiziksel rahatlıklarını düşünür, kor

Yakup-2'ye Çağrılmayan Bolat

Resim
Beyoğlu Yakup-2 Meyhanesi Bundan tam 10 yıl önceydi. Elif’le Beyoğlu’nda buluştuk. Weiner Cafe’nin Litera Cafe’ye dönüştüğü saatlerdi. Sizin anlayacağınız Alman Kültür Merkezi’nin tepesindeki restauranttayız. Muhabbet güzel derken Elif’in telefonu çalıyor. Bir arkadaşı başka bir Restoran’a davet ediyor. Söz vermiş ama unutmuş sözünü insanlık hali. "Sen de geleceksin" dedi bana yok olurdu olmazdı zorla ikna olduk. Elifin arkadaşı tanınmış bir editörmüş. Yakup2 restaurant Gideceğimiz yerin Yakup-2 olduğunu öğrenince rahatlıyorum. Kapıdan içeri giriyor ve 20 kişilik birleştirilmiş masalara oturuyoruz. İstavrit tava gidiyor, lüfer tepsileri geliyor. Masanın en başındayım ve masadaki en ayık adam benim herkese göz selamı verip yanımdaki abi ile muhabbete başlıyorum. Cem Mumcu İle Yakup-2'de tanışıyorum Kusura bakmayın geldik böldük muhabbeti ama! Adam “ben de sadece bu arkadaşı tanıyorum diğerlerini tanımıyorum" diyor. Oh iyi iyice rahatlıyorum. Abi psi

Ben İstanbulluyum

Resim
Başlığa bakıp  öykündüğümü  düşünme! Elbette ben de İstanbullu olmak isterim.  Hemşehrim  memleket nire? Tabii ki İstanbul. Sen İstanbullu musun Bolat? Olmaya çabalıyorum diyelim. Yont yont bitmiyor anacım!  İstanbul bir alem. Eskiden birisine İstanbullu deyince aslında o kişiye ait çok şey söylemiş olurdunuz. Beyefendi, hanımefendi, kültürlü, oturmasını kalkmasını bilen, yol yordam adap edep bilen, en mühimi de güzel konuşabilen insan demekti. İstanbulluluk nedir? Yani İstanbulluluk Türk Kültürü’nün en yüksek mertebesiydi. Ama şimdi öyle mi? Birisi ile yeni tanışıyorsun.  Nerelisin? Eskiden göğsümüzü kabartarak Çengelköylü derdim. Sonra Beşiktaşlı çünkü Hattat Tahsin’de oturdum, sonra Sarıyerli oldum. Sonra Başakşehir’de oturdum 6 ay, sonra da Beykentli olduk iyi mi! Oturduğum son iki muhitin İstanbul ile alakası yok cancağızım. Bende yalan hilaf yok! Parasız yatılıya benziyor sattımın semtleri, kat kat binalar o kadar! 165m2 evde oturacağıma 90m2’lik daire ver, şehir içi olsu

Magnaura Üniversitesi Açıldı

Resim
Dünyanın en eski üniversitesi  nerede? Oxford diyenler yanılıyor!  Cambridge de değil!  “Ben biliyorum Bolat sen yumurtlamadan ben söyleyeyim, kesin İstanbul’dadır.”  Evet, haklısın İstanbul’da. Magnaura Nerede? İstanbul geçmişte de dünyanın kültür başkentiydi bugün de öyle olma yolunda.  “Bırak goygoyu da söyle Bolat, bu üniversitenin adı nedir?”  Konstantinopolis Üniversitesi diyelim. Başka Bir deyişle Magnaura Üniversitesi.  "Hade bea! Böyle bir üniversite mi var! Yeme bizi." “Tam olarak yeri nerededir Bolat?” Sultahmette, Kutlugün sokakta hani şu Four Season Otel’in arkasındaki sokak. Asia Minor Shop adlı dükkân var ya işte onun bahçesinden merdivenle iniyorsunuz.  Magnaura Saray kompleksinin bir bölümü dünyanın en eski üniversitesi nerede soruna verilen cevaba denk geliyor. “İyi de Bolat, hangi bölümleri vardı üniversitenin?  “Dur, sen söyleme ben tahmin edeyim.” Diyorsun.  Tamam, söyle bakalım çekirge.  “Sayıyorum, At yetiştiriciliği, mi?”   Cık.