Kayıtlar

Kasım, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çinekop, Sarıkanat, Yemesek Ne Olur?

Balık sezonunda olduğumuz için her tezgahta allı pullu balıkları görüyoruz. Aman diyeyim çinekop, sarıkanat  adı verilen yavru lüferleri yemeyin! Defne deyimi ile "hergün kuzu yersen, sürü nasıl oluşur."  Bu sene lüfer nesli için tehlike çanları çalmaya  çoktan başladı FSD (Fikir Sahibi Damaklar) konuyla ilgili gayretli bir çalışma içinde gelin biz İstanbullular da bu çabalara el atalım. Çinekop, sarakınat almayalım. Balık alırken balıkçımızı uyaralım. Bu denizler benimde tapulu malım bilgileneyim de el atayım şu işe diyenler. 5M Migrosta 2010 yılı balık sezonunda çektiğim fotoğrafta sarıkanat fiyatı gözküyor. Kilosu 21.90 TL oysa bu balık lüfer olsaydı tanesini bu paraya satılacaktı. Sarıkanattan irice balıkları " Boğaz Lüferi" diye satıyorlardı. Artık Migrostan balık almıyorum, böyle devam ederlerse hiç birşey almayacağım! Vatan Gazatesinden Mutlu Tönbekici  hepimize sesleniyor! Ne olur 3-4 yıl çinekop ve sarıkanat yemeseniz? Hiç bir şey olmaz Mutlu Hanı

Ağaç Kovuğundaki Ağaçkakan

Resim
İstanbul kocaman bir dev. Sürekli büyüyor çarpık kentleşme   bir zamanlar Trak kabilelerinin yaşadığı yabanıl coğrafya İğneada’ya ulaştı. Istıranca dağlarının koynundaki İğneada longoz ormanları su havzaları İstanbul’un iştahını kabartıyor. Avrupa’nın en önemli longozu uygarlık tehdidi altında bu ne yaman oksimoron. Uygarlık ve tehdit! Kırklareli İğneada beldesinde yer alan longozlar Istranca nemli ormanlarının bir parçası. Canlı türleri açısından olağanüstü bir başyapıt. Avrupa ve Afrika arasındaki büyük kuş göç yolları arasındaki en önemli durak. Longozda   dişbudak, kızılağaç ve söğüt türleri en çok bulunan türler. Subasar (longoz) ormanları flora ve fauna açısından önemli bir yabanıl sığınak. İğneada longozo her ne kadar 1988 yılında Tabiat Koruma Alanı 2007 yılında milli park ilan edilse de bölgedeki tehlike devam ediyor. İğneada ve Acarlar longozu İstanbul’un sigortası bu iki longoz tahrip olur yada kirletilirse gram temizsu içemeyiz haberiniz ola! Bu arada longozlar ne işe yar

Haydarpaşa yanar biz ağlaşırız

Resim
Tarih boyunca bir kıyı yerleşmesi olan İstanbul'da kıyı yapıları kent kimliğinin en önemli bileşeni olmuştur. Geçmişte kim güçlü ise, kentte onun silueti oluşmuştur. Tarihi yarımadada kalelerle başlayan kent silueti kiliseler, camiler, saraylar; derken fabrika bacaları ve gökdelenlerle devam ediyor. İstanbul dendiğinde hepimizin aklına ilk olarak tarihi yarımada, Salacak, Harem ve Haydarpaşa hattı gelmektedir. Hükümet İstanbul’daki en büyük tek parça kamusal alan olan bu bölgeyi yeniden yapılandırmak istiyordu. Yangına bir saat geç müdahale edilmiş olsaydı kentin en önemli kültürel ve endüstriyel mirası Haydarpaşa kül olacaktı. Bu yangını ünlü mimarımız Şefik Birkiye nasıl izlemiştir? Proje hazırladığı için pişman olmuş mudur? Pazar günü yangını hüzünle izledim... Abstract A fire broke out Sunday in Istanbul’s historical Haydarpaşa train station, engulfing the landmark building’s roof in flames and posing a threat to the entire structure. Hürriyet Dailynews Photo Source: Milliye

Gala Kulesinde Hazerfen Çelebiyiz

Resim
Geçmiş içi dolu bir hatıra defteridir, ara sıra çevirip okumakta fayda var lakin sık tekrar edilmesi,  psiko klinikte başlayan ve bakırköy'e kadar uzanan bir sürece işaret eder. Hepimiz geçmişten sıkça bahsederiz, yaşamış olduğumuz güzellikler, dostluklar, incelikler ve bunları tekrar yaşama özlemi duymamıza neden olur. Oysa aydın insanlara yakışan nostaljiye hapsolmak değil gelecekteki beyaz sayfalara yazdırılacak güzelliklere odaklanmak ve o günleri özlemektir. Nostajliye hapsolmak bizi hiçbir şeyden zevk almamak gibi kötü bir neticeye sürükler ki sanırım böyle bir şey istemeyiz. Rahmetli Şakir Eczacıbaşı için hazırladığım bir röportaj sorusunda eski İstanbul'u özleyip özlemediğini sormuştum. Kendisi de bugünkü yazımı destekleyen şeyler söylemişti. Yaşamdan memnun olabilmemimizin ön koşulu illa ki sağlıklı olmaktır. İstanbul'dan herkese sağlıklı mutlu günler diliyor ve keyifli bir hafta sonu diliyorum. Bu gece Gala Kulesinde Hazerfen Ahmet Çelebiyiz. Aman sabahlar olması

O ne özgüven patlaması o öyle!

Resim
Beral Madra'yı Silen "Radikal" Zihniyet Beral Madra'ya karşı takınılan bu çirkin tavrı kınıyorum! Bakın Beral Madra bir platformda  nasıl isyan etmiş! Ne söylese haklıdır. "Kuruluşundan bugüne Radikal gazetesinde her ay bir yazım yayınlandı; bu yazılarım Radikal Gazetesi'nin moda terimle "marka" olmasına katkıda bulundu. Ancak gazete değişirken, bana hiç bir bilgi verilmeden yazılarıma son verildi ve adımla birlikte arşivim de gazeteden silindi. Radikal Gazetesinin yeni yönetiminin bu "kaba" tutumunu açıklıyor ve kınıyorum." Bu ne özgüven patlaması! Bu ne kabalık! adı gibi 'Radikal' bir tavır, bravo alkışlayalım. Radikal Gazetesi'nin yeni genel yayın yönetmeni Eyüp Can Sağlık'a ve kadrosuna yıldızlı pekiyi verelim. Buyrun Vikipedi Radikal Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık Alın size örgütlü toplum, gücü elinde tutan koyveriyor gemleri . Hak, hukuk, guguk, yetkinlik, liyakat, erdem, kul

Tapu Kadastro Yazısı

Resim
Dün gece iş çıkışı yemeğimi yemişim, kahvemi içmişim oh keyifler gıcırında. Bir zaplayayım neler var televizyonda diye kumandayı aldım. Ahmet Hakan’ın programına biraz takıldım söylemler, yüzler aynı belli ki Ahmet Hakan da sıkılmış. NTV’ye geçtim amanın oda ne İsmet Özel, Bülent Somay, Mehveş Evin diğer stüdyoda Hilmi Yavuz. Konu Hilmi Yavuz’un Zaman Gazatesinde ‘ Naipaul’ ile ilgili yazdığı bir yazı. Bu yazıdan dolayı Naipaul’un tırsıp(ki son derece haklıdır adam) İstanbul 2010 Ajansı’nın bir etkinliğine katılamayacak olması. Hilmi Yavuz hocayı severiz, e kitaplarını da okuruz amma velâkin öyle sözler söyledi ki yayındaki insanın okuduğum Hilmi Yavuz ile alakası yok.   Sürekli   Türk entelijansiyası’nı aşağıladı. İsmet Özel’i muhatap almayacağını belitti, İsmet Özel konuşurken güldü şahsen bu davranışını çok yakışıksız buluyorum! Hal böyle olunca İsmet Özel’de ajan, parayla yazan kalem, bir nevi sömürge aydını, yavuz hırsız demeye getirdi.  Milliyet Gazetesi'nden Mehveş Evin büt

Düttürü Dünya

Resim
Türkiye’de bir değişim dönüşüm var ki sormayın gitsin! Gündem hızla değişiyor, Kemal Kılıçdaroğlu Abidin Dino'nun eşi Güzin Dino'yu Paris'teki evinde ziyaret etti. Ahmet Kayanın mezarında euzu besmele çekti. Abdullah Gül Lizbon’da Füze kalkanlı projesine Türkiye adına imza attı…vesaire.   İnsanoğluna rahat batıyor. Gereksiz sevimsiz bir silahlanma, sürekli bir tehdit uydurma! Bu nesilden kimse hayıflanmasın, yeryüzündeki altın çağı yaşıyoruz. Üçüncü Dünya Savaşı’na adım adım gidiyoruz. Savaşın ve vatanların ötesinde bağımsız insan idealini yaşamak zorlaşıyor. Bu anlamsız rekabeti çok mu istiyoruz! Eğer canınız karşılaşma istiyorsa “sanat bir karşılaşma halidir” buyurun buradan devam edin. Bu coğrafyada biz Türklerden sahte kabadayı yaratmaya çalışanlardan, bize kafa tutanlardan, insanlarla kafa bulanlardan uzak durmak gerek. Bize başkaları lazım. Peki, kimdir o başkaları?   “ Dünyayı değiştirmek için savaşan insanlar. Dünyayı daha güzele, daha insanca yaşamaya, bencillikt

Fırsat ürün çinekop olursa

Resim
Fırsat: Herhangi bir şey için en uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile demektir. İşte buradan yola çıkan bir işletme en anlamlı fırsat ürününü yaratmış! En  uygun durum veya şartta yakalanan lüfer yavruları çinekoplardan fırsat ürünü haberini okuyacaksınız. Lüfer kampanyasını sağır sultanın duyduğunu sanırdım oysa yanılmışım. Fikir Sahibi Damaklar (FSD) çok meşakkatli çabalar sonucunda "İstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın" adı altında bir kampanya yürüttü, yürütüyor. Seminerler, paneller, toplantılar yapıldı. İmza kampanyası düzenlendi. Televizyonların tamamında ana habere konu oldu, anlı şanlı yazarlarımız yazdı, ünlü çizerlerimiz çizdi. Dosya haberler yapıldı. Defne Koryürek sağolsun uzun uzun anlattı. Onca emek vererek türünü korumaya çalıştığımız lüfer yavrusu çinekop'lar İstinye Park Balıkev adlı restaurantta fırsat ürünü olarak sunuluyormuş. Binlerce insan bu balığın korunması için bu kadar çaba harcarken böyle şey olur mu? İstinye Park 'ta bir i

Contemporary Istanbul 2010

Resim
Türkiye’nin en büyük çağdaş sanat etkinliklerinden biri olan "Contemporary Istanbul" 5.yılını  25 - 28 Kasım tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında  kutlayacak.   Efem merakla beklediğimiz bu etkinlikte, 420 sanatçıdan  enstelasyonlar, çarpıcı tablolar, video çalışmaları, heykeller, velhasıl iyi işler bekleyoruz. Gideceğiz göreceğiz. Dipnot olarak düşeyim basın bültenine Ermeni sanatçıalarla ilgili "Ermeni Sanatçılarla Buluşma" şeklinde bir başlık açılmış. Bizim Ermeni Sanatçılara olmadığı gibi herhangi bir milliyetin sanatçılarına karşı da önyargılarımız yoktur. Şahsen böyle bir vurguyu itici buluyorum sayın halkla ilişkilerciler. Gerek yok böyle primitif vurguya. Hoş gelmişler safalar getirmişler. Abstract The fifth edition of Contemporary Istanbul will take place from 25th to 28th November 2010. As the most extensive "modern and contemporary art" event in Turkey , Contemporary Istanbul aims to promote the cu

Elveda

Resim
Elveda Sıtkı Olçar Usta İnsanoğlunun ömrü keşkelerle doludur. Benim keşke dediklerim arasında Çini Ustası Sıtkı Olçar ile tanışmak vardı ama bir sokak arkada Amerikan Hastanesi'nde   tedavi gören Sıtkı Olçar'a geçmiş olsun diyemeden o bu dünyadan göçtü gitti. Bir sokak uzağımdaydı. Bayram tatilinde Nişantaşı'nda kalırken geçmiş olsun'a gidecektim. Ama geç kaldım ve o uçtu gitti. Nur içinde yatasın Sıtkı Olçar. Sen hayattayken yazdığım bu blog yazısıyla  'Geçmiş Olsun' diye seslenmiştim şimdi o kadar üzgünüm ki! İçim kan ağlayarak "Elveda" diyorum Sıtkı Olçar Usta.

Gidelemeyen Sergiyi Üzülerek Okumak

Resim
Bir arkadaşla buluşmak için gittiğim alışveriş merkezinde buluşmaya 20 dakika önceden gidip D&;R yayınevine uğradım. Dergileri karıştırırken Grafik Tasarım Dergisi'nin yeni sayısında Işık Üniversitesi, Ekslibris Derneği ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nında finanse ettiğini bildiğim(ama ne kadar etmiştir, şüphem var) sergiyle ilgili haber dosyası gördüm.  'Ekslibris ve Mühürler' başlıklı dosyada dereceye giren çalışmalara yer verilmiş.  Çocuklarımızın bu sanatın adını bile telaffuz edemeyeceği bir ülkede yaşıyoruz. 2008 yılında bir dergiye kapak konusu olarak Ekslibris'i önermiştim.  Çıkış amacının kitaplarda mülkiyeti ifade etmek olduğunu düşündüğüm bu sanatın estetik ve teknik olarak yaratıcılık gerektirdiğine inanıyorum. Zaman zaman kütüphanemden kitap aşıranlar için Ekslibris yerine Kebikeç yaptırmaya karar verdim. Eğer bu sanatla ilgileniyorsanız bu işin piri Hasip Pektaş hocanın sitesini ziyaret edebilirisiniz.

İnsan Hayvanı-Human Animal

Resim
Atalarımız Antalya yakınlarındaki Karain mağarasında komün halde yaşarken. Bir gün kendilerinin otlağına giren bir başka insan soyu Neandartelleri gördüler . Vay sen misin sınırımıza giren, toplu halde saldırdılar lakin, Çok sağlam bünyeye ve pazu gücüne sahip olan olan N eandarteller, atalarımız homosapiensleri tarumar edip saldırıyı püskürrtüler.   Allahtan bizimkilerin beyinleri biraz gelişmişti, yedikleri sopadan sonra yonttukları taşın ne işe yarayacağını anladılar. Organize olup, yontularak kare şekline getirilmiş taşları ellerine alıp Neandartellere hucüm ettiler. Ve onları kendi otlaklarından kovdular.  Bir bahar bayramında bu tarihi başarıyı ateşin etrafından atlayarak kutladılar. Fakat atalarımız Buzul Çağı insanı Neandartellerden yediği dayağı hiç unutmadılar. Bu dayak olayı ile ilgili kabile şefinin hazırladığı raporlarda ve değişik analizlerde, kol mesafesini koruyarak saldırmak gerektiğini gördüler.  Bunun için sürekli arge çalışmaları yaptılar. Hatta Karain mağara

Yaratıcı Şehirler

Resim
Biz İstanbullular bir sokak ötemizde ne oluyor, edebiyatçılarımız neler üretiyor, araştırmacılarımız neler yazıyor, biliyor muyuz. Merak ediyor muyuz? O kadar benmerkezci olmaya başladık ki şehirdeki yalnızlığımızın farkında değiliz!  Ajandama not aldığım ama iş durumum nedeniyle gidemeyeceğim güzel bir sempozyum var “ 21.Yüzyılda Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Sempozyumu” 11-12 Kasım tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde. Sempozyum önemli çünkü baskın ülkelerin sermayelerinin tekeline almaya çalıştığı yaratıcılık ve endüstri ilişkileri  görüşülüyor. Yaratıcı endüstriyel ürünlerin uluslararası ticaretteki payı giderek artıyor. Umuyorum ki 21.Yüzyılda İstanbul yaratıcı şehirler arasında olabilir. Yetenekli tasarımcılarımız ve kıvrak zekaya sahip işadamlarımız var. Patinajda olsa da oluşmaya hazır bir orta sınıfımız var. Sempozyuma gitmeyi o kadar çok gitmek isterdim ki ama  olamıyor maalesef. Abstract Countdown set for the “Creative Cities and Industries in the 21st Cent

Özlüyoruz

Resim
Zifir Bir, ilkokul, şarkısı. Birlikte, hep birlikte, bazen yalnız, (çogunlukla yalnız) söylenmelidir. "O küçük bir köy evi. Uzak ücra yerde. İçimde kanar gibi... Bin dert katar derde... Annem beni beklerdi. Bakıp bakıp da yola. O çok merak ederdi. Gözü dola dola. Nerede annem,  nerede ben. Çoktan düştüm derde ben. Ağla gözüm, ağla. Sol sesi, La sesi, Fa sesi, La familia sesi. "                                                           Balkan Naci Islimyeli     

İstanbul'da Karbon Ticareti

Resim
Selçuklulardan Osmanlılara Sanat  Dün İstanbul Sanayi Odası'nda bir toplantıdaydım. Bloğuma yeni yazı atamadığım için üzgünüm. Dünkü toplantının konusu karbon ticaretiydi. Gördüm ki başka bir greenwashing olayıyla karşı karşıyayız. Konuşmacılardan hiç biri üretimin yavaşlatılmasından, düşürülmesinden bahsetmedi. Üretelim ama karbon salınımını düşürelim. Nasıl yani!  Ortaya çıkardığın karbonun iki katı ürünlerinle dünyayı kirletirsen yaptığın çalışmanın önemi nedir. Bize denmek istenen şu: Consume Obey Die!!!!!!!!!!!!!!! Üretim, tüketim, marka, ticaret, sosyal sorumluluk aslında kimsenin sorumluluk almaya niyeti yok. Herkesin derdi satmak için şirin gözükmek. Toplantı çıkışında Yapı Kredi Yayınları’nın Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerindeki yayınevine uğradım. Oh be dünya varmış. Kitaplıkta Giovanni Curatola tarafından yazılmış ' Selçuklulardan Osmanlılara Sanat' adlı kitabı gördüm ve biraz içindekilere bakınca ilgimi çekti satın aldım. Kitap Türkiye’yi, özellikle de Türk s

Görünmeyen İstanbul

Resim
ARTİST 2010 sona erdi İstanbul: Heyecanlı, karmaşık, ikon, fetiş, ihtişam, hüzünlü, hayalci, maceracı, taşı toprağı altın şehir. İşte “Görünmeyen İstanbul” temalı ARTİSAN 2010 İstanbul Sanat Fuarı sona erdi. Defterime not ettiklerim: Müze Hüsamettin Koçan’ın Baksı Köyü Müze ve Sanat Galerisi. Rüya gibi. Fuarın Sanatsever Kurum Ödülü onların. Galeri Evin Sanat Garisi. Üniversiteler Hiçbiri! O kadar güzel sanatlar fakültesi var, bu mudur yani koca fuardaki varlıkları! Resim En zengin koleksiyon Ahmet Merey koleksiyonu, kimler yok ki: İbrahim Çallı, Nazım, Hikmet Onat, Tevfik Fikret, Ahmet Hamdi… Fuarın Koleksiyoner ödülü onların, Ahmet Merey, İpek Merey. Müge Akyıldırım “ Vigo ormanlarında yürüyüş tablosu” En kuşçul tablo Nilgün Akbaş’ın avuç içinde bekleyen kuşu Hakan Gürsoy’un tahminim 170x430cm’lik   “şeytan taşlama tablosu” Komet Eren Eyüboğlu Neşe Erdok Heykel Ali Teoman Germaner heykel koleksiyonu Rahmi Aksungur’un “Büyük sorgucu” heykeli Mehmet Aksoy’un Şahmerdanı ve Penolope

Ali Teoman Germaner / Aloş

Resim
İstanbul Sanat Fuarı Bugün İstanbul Sanat Fuarı'nı dolaşırken çağdaş Türk heykelcileri arasında önemli bir yeri  olan ve “Aloş” lakabıyla tanınan Ali Teoman Germaner'in heykelleriyle karşılaştım. Hayrete düştüm. Çarpıcı, olağanüstü, fantastik, alıcı kuşlar, çelik pençeler, yırtıcı gagalar, düşsel yaratıklar, mitolojik varlıklar, fantastik bir anlayışın ürünleri. Piton kızlar, atlar, yılanlar,  aman tanrım çok etkileyeci. Bakın müthiş bir özgeçmiş:  Ali Teoman Germaner 1934 yılında İstanbul'da doğdu. IDGSA Heykel Bölümü'nde  sanat öğrenimi görmüş. Fransız hükümetinin bursuyla Paris'e gitmiş. 1965 yılında MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başlamışı. 1970 yılında doçent, 1976 yılında da Profesör oldu. Fotoğraftaki oğlum Teoman'dır en azından Ali Teoman ile adaştır.  Abstract: Prof. Ali Teoman Germaner was born in Istanbul in 1934. In 1949 he entered the Istanbul State Academy of Fine Arts where he stud

You are a good man Charlie

Resim
Linus'un Battaniyesi İstanbul'daydı. Çocukluk günlerimin sakar kahramanı “ Charlie Brown.” Platonik aşkların efendisi, çöldeki bahtsız bedevi, hain Lucy’nin tuttuğu topa vuramayan, Kızıl Saçlı Heather’e aşkını açılamayan tombik looser’ım. Saç özürlüm, tarama engellim, okul otobüsünü kaçırmış tabanvayım, uçurtmasıyla karizması yerlerde sürünmüş adamım, can dostum güzel insan. Stressiz dünyanın melankolik çocuğu.  Arkadaşı Linus'un battaniyesini bulmak için, İstanbul'a mektup yazmış fedakar, cefakar insan. Seni seviyorum, özlüyorum.

Hayat Mebat Meseleleri

Resim
Fincancı Katırlarını Ürkütmek   Bir arkadaşım attığı mailde dert yanmış. Söylediğim doğru sözlerden zarar gördüm başımı derde soktum diyor. Aslında ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar lokal şeyler. Her doğru her yerde söylenmez. Doğruları söylerken insanları incitmemeli, üslubu, adabı ve yerindeliği gözetilmelidir. Biz bunu aslında “Fincancı katırlarını ürkütmemek “şeklindeki deyimle özetlemişiz.   Belki bu deyimin nasıl türediğini bilmeyenler vardır diye yazıyorum. Türk zekâsının, kıvraklığının, yaratıcılığının ve Türk mizahının timsali olan ve milletimizin insanlık âlemine hediye ettiği büyük Türk düşünürü Hoca Nasrettin’i minnetle anarak. Etimolojik hikâyeyi size sunuyorum. Hoca Nasrettin bir gün öbür tarafta neler olduğunu merak etmeye başlar! Günler ayları kovalar içindeki bu merakı bir türlü bastıramaz! Durumu hanımefendi ile paylaşır akıl ister lakin bir türlü içindeki merak ateşini söndüremez. Bir gün aklına dâhiyane bir fikir gelir. İki yıl önce yol kenarındaki mezarlıkta çök

Kadın Dostu Kent Olmak

Resim
İstanbul'da Kadın Olmak Bu kadın ve bayan laflarına sinir olan karşı cinslerimden özür diliyorum. İnanın bu iki terim yerine neyi kullanacağımı bilemediğim için yazıyorum. Dün afişini gördüm Womanist, Kadınist. Başbakanlık Tanıtma Fonu ve İKAM tarafından organize edilen, Bu Dünyada Kadın Olmak / İstanbul’da Kadın Olmak adlı bir organizasyon var. Buluşma 5-6 Kasım tarihleri arasında. Bende bununla ilgili olarak kendi çağrışımlarımı yazayım istedim. İçinde yaşadığımız kentler, insani kalkınmanın en önemli merkezleridir.   Bir kentin coğrafyası, iklimi, mimarisi, tasarımı ve bizlere sunduğu olanaklar kültürümüzü, yaşam tarzımızı, ilişkilerimizi yansıtır. İstanbul’da vatandaşlık haklarımızı kullandığımız ortak yaşam alanlarına dikkat ettiniz mi? Mecidiyeköy Metrobüs durağında kucağında bebeği ile yuvarlanmak üzere olan kadının korkularını bu garabet yeri tasarlayan insanlar hiç düşünmüş müdür? O halde, kentsel altyapılar tasarlanırken biraz ince düşünmek gerekmez mi? Şehir nüfusunun ço

Bugünlük Pessimist Adam

Resim
İstanbul'un Ritmi Dergiydi, tasarımdı, toplantıydı.. Anlayacağınız  kafam bir dünya! O çok koşturan, İstanbul ritmini seven ben, nedense kendimi çok yorgun hissediyorum. Yediğim revani de beni kendime getiremedi.  Bugün senden uzaklaşmak istiyorum İstanbul. Uzaklara gitmeliyim, ne telefon olsun ne de araç! Karşımda set çeken dağlar, terkedilmiş bağlar,  ücra vadiler, ince patikalar olsun.  Tırmanayım bir dağın yamacına, tırmandıkça, gündelik hayatın  pisliğinden arınayım. Dağın yamacında yaşlı bir sedir ağacına sırtımı dayayayım. Engin gökyüzünü doya doya seyredeyim. Başımı döndürsün oksijen. Yabanıl otlar,  devedikenleri,  çalıkuşları,  otlarla kaplı tepelerden küçük çaylardan geçip  arınayım, kendime geleyim.  

İstanbul ve İstanbullu

Resim
Kimdir şu İstanbullu Bugünkü Milliyette okudum haberi. İstanbul Life Dergisi kasım sayısında yıllar içinde değişen İstanbul’u ve İstanbullu tanımını bulmaya çalışıyormuş. İşte bunun için İstanbul’dan ilham alan yazarlara, sosyologlara, akademisyenlere “İstanbullu kime denir?” sorusunu yöneltmişler? Oya Baydar: “Bu şehirde herkes, şehrin ilk kuruluşundan beri uzaklardan gelmiş yabancıdır. Şehir onu kendi potasında eritir, birkaç kuşak sonra da kendi aynasında yansıtır...” Bence Oya Baydar gerçekçi tanım yapmış. Oya Baydar’dan başka gerçekçi İstanbul tanımlarını Erguvan Kapısı isimli romanında görürüz. Prof. Dr. Nilüfer Narlı (Sosyolog): “Gerçek İstanbullu en az iki nesil İstanbul’da doğmuş ve büyümüş birisine diyebiliriz. İstanbul’un tanımındaki değişiklik, İstanbul’un artık kültürel bir kent olmasıdır…” Dışarıdan göç eden biri olarak iki nesil önce İstanbul’da doğmak tanımına katılırım. Hani bazı şeyleri bilirsin ama alışmadığın için yapamazsın, yaşanmışlık en büyük kazanımdır

Kültürü Tasarlamak

Resim
Ne Hediye Etsem Yazısı Geçen gün yurt dışına giderken ne hediye alacağını şaşırmış arkadaşıma tavsiye ettiğim markayı yazayım dedim. Hediyelik eşya ve obje tasarlayan markanın adı Hiref. Kanyon ve İstinyePark'ta mağazaları var. Kültürünü tasarla, sloganıyla yola çıkmışlar. Sanırım Osmanlıdaki sanat loncası "Ehli Hiref" ten almışlar bu ismi. O kadar büyük bir kültür mirasının üzerinde oturuyoruz ki, İstanbul’un tasarım üssü olamaması içi hiçbir neden yok. Anadolu Medeniyetlerini ve kendi kültürümüzü harmanlayarak gerekirse modernize edip çağdaş sanatın gerekliliklerine uygun tasarımlar üretebiliriz. Hiref'le tamemen bir tesadüf sonucu tanışmıştım. Ticari geri dönüşleri nasıldır bilemiyorum umuyorum ki bu işi sürdürebilecek kaynağa sahip olurlar. Düşünsenize Anadolu Medeniyetlerine ait objeler, aksesuarlar evimizde iş yerimizde ne kadar şık durur. Birkaç arkadaşımı zamanında bu işi yapmaları için cesaretlendirmiştim ama olmadı. Abstract: The history of Anatolia, the

istanbul'un nüfusu, demografisi

Resim
İstanbul'un yıllara göre nüfusu İstanbul nüfus bakımından Cumhuriyet döneminde büyük artış göstermiştir. 1453 yılında 50.000 kişi olarak tahmin edilen nüfusu daha sonra 100.000’e ulaşmıştır. 16. yüzyılın başlarında şehrimizin nüfusu öteki Avrupa kentlerinden yüksekti. 17. ve 18. yüzyıllarda  da nüfusumuz artmıştır. Ancak 19. yüzyılda İstanbul’da meydana gelen isyanlar, depremler ve yangın felaketi nedeniyle nüfus azalmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında süren I. Dünya Savaşı nedeniyle şehir nüfusunda gerileme görülmüştür. İstanbul'un yıllara göre nüfus sayımı İstanbul’da gerçek nüfus sayımı 1927 yılında yapılabilmiştir. Bu sayıma göre İstanbul'da 690.857 kişi yaşarken, 1935 yılında 741.148, 1950 yılında 983.041, 1960 yılında 1.521.079, 1970 yılında 2.132.407, 1980 yılında 2.772.708, 1990 yılında 6.629.431, 2000 yılında 8.803.468,  2010 yılında 12.782.960 şeklinde tespit edilmiştir. Aslında bu dağılımı izlediğimizde en çok nüfus artışı 1980-1985 yılı arasında