Kayıtlar

Mayıs, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hamburgerin tuhaf tarihi!

Resim
İstanbul sokaklarında çok farklı yemek kültürü var. Midye dolma, yarım ekmek uskumru, döner, kokoreç, nohutlu pilav, kelle söğüş, tantuni ve Taksim hamburgeri diğer adıyla ıslak hamburger. Birçoğumuz hamburgeri kendi yemek kültürümüzün bir parçası olarak görmez oysa işin aslı öyle değildir.  “Yok devenin nalı Bolat, şimdi Hamburger Türk icadı dersen ağzımı bozarım” diyorsun! Dur acele karar verme, şu yazı bitsin sonra genişten saydırırsın! Hamburgerin yaratıcıları bildiğin Tatarlardır. Yuuuhhh….Bak gerçekten öyle! Hamburger dünyaya Tatarların armağanıdır.             Tatar atlıları  uçsuz bucaksız Asya bozkırlarında mola verdikleri yerlerde bu eti ekmeğin arasına koyup ona soğan, biber ve tuz ilave edip bugün “Tatar Bifteği” dediğimiz yemeği ortaya çıkardılar. 19. yüzyılın ortalarında Tatar Bifteği'ni gören bir Alman onu Hamburg’a getirerek Hamburglu anlamında” Hamburger” adını verir. Yine aynı yüzyılda yemek uzmanı Dr. J. H. Salisbury hamburgeri İngiltere’ye getirdi ve İngiliz

Vah sana gazeteci kardeş!

Resim
Kim ne derse desin, kimin tirajı ne olursa olsun, Hürriyet hala bu memleketin en iyi gazetesi. Doğruya doğru! Hürriyet Gazetesi haricinde gazetecilik olayında çaptan düşme var. Bence sebebi ekonomik. Gazeteci kitap okuyamıyor ki, kendini geliştirecek süreli yayın satın alamıyor ki, müzeye, sinemaya gidemiyor ki, konser izleyemiyor ki, altında arabası yok ki, bırak yurt dışını şehir dışına çıkıp kafa dağıtamıyor ki, tatil yapamıyor ki... Taksit, kira, fatura ödemeden boğulmuş gazeteci nasıl toplumun önünde gidecek! Sen gazeteciyi üç kuruşa talim ettir sonra bu insandan toplumu etkileyecek haber yapmasını bekle! Olur, çok beklersin daha! Sen bu kafa ile devam edersen ayağının altındaki zemin kayar medya patronum! Elindeki işinden olursun patronum!           İşlerini medya aracılığı ile düzelten patronlar! Ellerindeki kamuoyu oluşturma gücünü sopa ya da havuç olarak kullanan patronlar! Babanızın hayrına değil, işinizin saygınlığının artması için, gazetecilerin maaşlarını iyileştirin d

Keçi can derdinde kasap yağ!

Resim
Şu büyüklü küçüklü İstanbul belediyelerin hastasıyım! Boş saksı görseler bina dikecekler, yazıktır yahu bütün rantları bu şehrin ruhundan uzak tutun! Sayenizde İstanbul yakında hormonlu şehir Şangay’a dönecek! Hani hiçbir şey bu güzel tarihi mirası gölgeleyemeyecekti! Adam çaktı Zeytinburnu’na iki gökdeleni Ayasofya ve Sultanahmet gölgede kaldı. Şimdi buna izin veren kafalara sormak lazım yarın sizi nasıl anacaklar! Eğer şehirlileşmeden anladığınız şehrin ortasına mantar gibi gökdelenler dikmekse sizden ala şehirci yok! Hani diyorduk ya İstanbul tarih sahnesine çıkacak ve ülkemiz hızla yükselecek diye!  İşte izin bu yaptığınız için uzun post yazmaya gerek yok atalarımız özetlemiş durumu “keçi can derdinde kasap yağ!” Buradaki keçi zavallı İstanbul! Fotoğraf Estambul'a ait değildir. Merak etmeyin 30 sene sonraki İstanbul aynen bu ruhsuz Şangay'a benzeyecektir. Böyle bir şehir de yaşamak ister miydiniz?

Palamutlar Nerede?

Resim
Ben tüm balık türlerinin hepsini severim ama kırmızı etli balıkları daha çok severim. Palamut güzel balıktır, lakerdasına bayılırım tazesi için eylül, ekim aylarını dört gözle beklerim. Biliyorsunuz balık için yasaklı mevsim başladı. Sezonun açılmasını bekleyeceğiz taze balık için. Bir öykücümüzün dediği gibi “Fukara’nın kestanesi Palamut’tur.”   Bizans döneminde de fakirin ekmeğiydi ama ben İstanbul’da olalı beri palamutun ucuz olduğunu hiç görmedim. Devir değişti fakirin balığı hamsi oldu İstavrit oldu artık! Çünkü akılsız balıkçılarımız, yeteneksiz hükümetlerimiz, vurdumduymaz sanayicimiz elbirliği edip  Marmara Denizi’ni, acımasızca Kerbelaya çevirdiler.  Halbu ki Haliç palamut kaynardı hatta Haliç’e “Golden Horn” denilmesine palamutlar sebep olmuştur. Nasıl yani? Şöyle ki:             Boğazın en dar yeri Kadıköy yakınlarındaki Kızkulesi kayalıklarını gören balıklar ürkerek Byzantion Burnu'na yani şimdiki Haliç girişi olan Sarayburnu’na doğru yönelirler sonunda burada b

İstanbul'un Altın Şafağı Hüsranda

Resim
İstanbul ve Irkçılık İstanbul’un bir adım ötesi Yunanistan. Komşumuz hem maddi hem siyasi sıkıntılar içinde! Umarım çabucak çıkarlar krizden, hepimiz insanız dillerimiz, dinlerimiz, milletlerimiz ayrı olsa da acılarımız, sevinçlerimiz ve insani isteklerimiz aynı. Biliyorsunuz Yunanistan’da Irkçı bir parti var Altın Şafak.  I. Dünya savaşından sonra işgal yıllarında İstanbul’da propaganda için satılan kitapçıklarda yer alan Venizelos şarkılarından birisinde de geçer Altın Şafak: “Biraz durun, hepiniz geri çekilin Venizelos şehri geri almaya geliyor Cennetle dünya sevinç duygularıyla titriyor. Yer açın, halkımızın altın şafağı geliyor Küçük ve büyük hepiniz ona yol açın Ve başlarınız açık, gözyaşlarınızla o gelmeden diz çökün” Altın Şafakçı bir kız sırtına bir dövme kazıtmış ve şöyle yazıyor : “İ Tan i epi tas” Ya zafer ya ölüm! Bu bir Spartalı sloganıdır. O zaman doğal olarak bizde Troyalı oluyoruz!  Avrupa’da yeni moda ırkçılık, hadi hayırlısı! 

Cibâli derken!

Resim
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u alınca şehrin bir semtine Cebe Ali adlı bir komutan karargâh kurmuştu. Karargâha gelip giden Türkler o semte komutanın ismini verdiler. Peki, ne oldu bu semtin adı? Cebe Ali mi, Caba Ali mi? Hayır semte güzel İstanbul Türkçesiyle “Cibâli” dediler. Çünkü coğrafyalardan etkilene etkilene uzun heceleri kullanmaya başlamıştık. Türkçenin fonetiği güzeldir dostlar, örneğin öyle güzel “lâ” deriz ki bizim üstümüze kimse böyle  “lâ”    diyemez . Örneğin,öyle bir "lâle" deriz ki çiçek daha da anlam kazanır. Öyle bir "elâ" deriz ki insanın gözleri güler. Uzatma eklerini sonradan almışsız ama öyle güzel söyleriz ki buna Türk “lâ” sı denir dostlar. Örneğin Allahın Salanikos’u bir Estambul lâ’sı “Se lâ nik” olmuştur, sarılıp öpesin gelir şehri. " L â"  deyince b log arkadaşlarımdan Aylin'i hatırladım. Senin rengin “li lâ ”ya, ef lâ tun desek oradaki “lâ” ya kim ne diyebilir Aylin! Hadi hiç biri olmadı ley lâk desek şeker gibi ol

Beyoğlu'na Kaldırım Döşemece! Döşe bülbülüm döşeeeee!

Resim
İstanbul'un kaldırımları Kaldırım deyince benim aklıma “yürümek” geliyor ama belediyelerin aklına “döşemek” geliyor sanırım! Beyoğlu’na döşenen ilkel taşlar nihayet yeniden sökülüyor. Yahu geçenlerde az kalsın iki kez düşecektim Çin'de durduğu gibi durmuyor meret jilet gibi kayıyor! Türk malı mıydı granitler? Amaaaan ne malıysa ne malı! Bak, beni resmen  4 metre düşürmeden kaydıran taş Çinli olabilir mi! Hani olimpiyatlarda başarılı nede olsa Çin milleti!  Belki de sebep ayağımdaki Converse’lerdir! Bir defasında da o kırılmış taşlara takılıp tökezlemiştim. Geçen televizyonda izledim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstiklal Caddesi'nde taşların da yenileneceğini anlatıyordu. Yeni bir malzeme keşfetmişler. Kırılmayacak, raylar pembemsi, diğer yerler gri ve yeşilimsi mozaik tarzında olacakmış. Korkmayın caddede çalışma sadece geceleri olacakmış. Döşe döşe nereye kadar sayın başkanım!   İstanbul'un vandalları ve şiddet Bu konuda bir uy

Adın batsın la terreur!

Resim
Adın batsın , evin yıkılsın terör . Ocaklar söndüren, evler yıkan, canlar alan lanet olası terör! Terör sözcüğü, Latincede korkutmak, sindirmek, dehşete düşürmek anlamına gelen “terrere” sözcüğünden türemiştir.  Dünyanın ilk terör  örgütü Milattan Sonra 60’lı  yıllarda faaliyet  gösteren Sicarii' lerdir.            Bu örgüt İsrail’de   kurulmuş ve Roma İmparatorluğu’nun önde gelen yöneticilerine ve ılımlı Yahudilere karşı suikastlar düzenleyerek Romalıları İsrail’den uzaklaştırmayı amaçlıyordu. Elbiselerinin altında sakladıkları Sicari yani hançeri kurbanlarını öldürmek için kullanırlardı. Daha sonra dünyanın en madrabazı diyeceğim “Haşhaşiler” sahneye çıktı boy olarak akraba olduğum Selçukluya illallah dedirtirler. Sonra iki cambaz bir ipte oynamaz dedirtecek  bir olay oldu, Moğollar Anadoluyu işgal ettiler. Yaktılar, yıktılar ama bu iblisin evladı Hasan Sabbah ve müritlerini de tasfiye ettiler ve dünya onlardan kurtuldu.           Haşhaşiler giderken bize suikastçılarını

Bu Mim o Mim değil!

Resim
Bu aralar çok mim aldık birikti ama bir gün vakit bulup yazacağım. Çok geyik attık bu yazıda  biraz ciddi bir konudan bahsedeyim istedim şimdiden affınıza sığınıyorum. Gençlik ve Spor Bayramımız 19 Mayıs yaklaşıyor. Bir sürü tartışma var kutlanacaktı kutlanmayacaktı stattaydı değildi… Denir ki İstanbul’un Kurtuluş mücadelesinde pek rolü yoktur. Doğrudur çünkü İşgal altında ve çok sıkı denetlenmektedir fakat bu İstanbul’da hiç mücadele olmadığı anlamına gelmez. Örneğin İstanbul’da Anadolu hükümetine bağlı olarak faaliyet gösteren ilk gizli Milli Mücadele örgütü Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile kurmay Yüzbaşı Neşet Bey tarafından kurulan “Hamza Grubu”dur.           Hamza Grubunun özelliği Anadolu Hükümeti’nin İstanbul’da kurduğu resmi gizli örgüttür. Amaç Anadolu’ya personel, silah ve başka ihtiyaç maddesi kaçırmaktır. Başlangıçta başarılı olmayan bu grup askeri imalat fabrikalarının subay ve memurlarından oluşan Milli Mücadeleci bir diğer gizli örgüt olan, “İmalatı Harbiye Grubu” ile

Fatih bitmiş anam!

Resim
Dün İlhami ile Dolmabahçe’de kafede oturduk oh İstanbul Boğazı içimi açtı. Konumuz vakit yokluğuydu, nasıl olsun işin biri başlıyor biri bitiyor, kalan vaktimiz yollarda! Yeni bir iş modeli arıyoruz daha özgür olabileceğimiz. Hayal mi, hayal! Şimdilik. Akşam Taksime uğradım canım kokoreç çekti Şampiyonda kokoreç yedim. Meydandaki çift katlıya bindim eve dönmek üzere. Yanıma bir abla oturdu, çıkardı ayfonu gözüme dayadı “kardeş şuradan son numarayı arasana” Allah Allah, senin telefonu niye diye başladım ama başladığıma pişman oldum devamını getirmedim çünkü ablada bir gözlük var maşallah şişe dibi halt etmiş. Bırak numarayı otobüsü göremez. “Ara ara son numarayı ara Tülay yazar kardeşim o.”  Aradım taradım son arananlar listesine 5 dakika giremedim “bulamadın mı” yok beceremedim! Nasıl yaa! Öyle işte! Teknoloji özürlü müyüm? Yahu ne bileyim her marka telefonun zımbırtısını bilmem mi gerekiyor. Neyse bulduk zor bela çaldırdım verdim konuştu. Dönüyorum kııııız, Fatih bitmiş anam o ölm

Annem Annem

Resim
Anne,  candır hatta daha derinde canının orta yeridir. Anne, kokusunu kilometrelerce öteden hissedeceğin varlıktır. Anne, en ağır ağrıların ilacıdır. Anne, bahtının yıldızıdır. Sen acılar içinde kıvranırken bunu hissedip “yavruuum” diye uykusundan uyanan dişi kişiliktir. Anne, sana borcunu karşılıksız silen kimsedir . Anne, yemeğinin tuzu çayının şekeridir. Anne, seni senden çok sevendir! Anne, hayatta bulabileceğin en sağlam siperdir. Evvelin anne ise ahirin de annedir. Hayatta olan annelere yavruları ile uzun ömürler diler, bu dünyayı terk eden annelerin ruhlarına rahmet dilerim. Barış Akarsu'ya tanrıdan rahmet anneciğine de sabır diliyorum! Anneler Gününüz Kutlu Olsun.

TÜRÇEK'in 40. Yılı Hayırlı Olsun

Resim
Dün gece Türkiye Çevre Koruma Kurumu , TÜRÇEK’in 40. Kuruluş Yıldönümü için Kadıköy’de  yapılan törendeydik. Yiyoruz içiyoruz her şey güzel ismim anons edildi Kurumumuzun değerli büyüğü Osman Ağabey’e plaketini takdim etmek üzere sahneye davet edildim. Aldık mikrofonu elimize oradan birisi atıldı vay siz öyle vay böyle…neden bunu anons etmediniz! Biz  eylemden ziyade bilimsel çalışmalara önem veririz. Eylemin bize karşı yapılması çok şaşırtıcı oldu. Kurumumuz TÜRÇEK Türkiyede ilk ÇED raporlarını hazırlayıp kamuya örnek olmuştur. TÜRÇEK, 1992 yılında Rio 'da yapılan Dünya Çevre Zirvesine katılan ilk sivil toplum kuruluşudur. Sürdürülebilirlik, karbon yönetimi, Enerji verimliliği, İnovasyon, yeşillendirme, doğa koruma gibi konularda proje üretir toplumu bilgilendirmeye çalışırız...Say say bitmez. Allahtan çok keyifli bir günümdeydim de neşem bozulmadı. Mehmet Ferruh Amcam 87 yaşında kuruma gelen giden bir çevre dostu çok önemli bir büyüğümüzdür çevreci nasıl olurmuş hepimize ö

Bu nasıl İstanbul!

Resim
Dil önemlidir , onunla konuşur, onunla yazışır onunla hayatımızı sürdürürüz. Dil o kadar önemlidir ki mimiklere, çenemize, dilin hareketine yansır ve vücudumuz kullandığımız dili yaşar. Nasıl oluyor bu? Şöyle anlatayım “küçücük” dediğimizde dudaklarımızın aldığı şekli düşünün, dudaklarımız anlamına uygun küçülecek, “kocaman” dediğinizde de kelimenin anlamına uygun olarak ağzınız dudaklarınız açılacak. Mesela “üfle” demek için üfleme eylemini gerçekleştirmeniz gerekir.   Yoksa kelime ağzınızdan çıkmaz. Burada şunu anlatmak istedim dil önemlidir. Özellikle İstanbul’da dikkatimi çeken bir şey “İnşaatlara yabancı dilde isimlerin verilmesi” örneğin Saphire, Hillpark İstinye, Masshattan Maslak, Solarkent Esenyurt, Ginza Lavinya Beylikdüzü, Astoria, Perla Vista Beykent, Symbol İstanbul, İst-west Yenibosna,  Viaport, Brandium, Crowndelux, İstanbul Lounge, Elit City, Selenium Twins, Anthill, Exen İstanbul… Şimdi insan düşünüyor bu isimleri kimler yumurtluyor!  Bu yabancı isimlerle saygıdeğe

Blog Ödülleri ve İstanbul Blogları

Resim
Blog Star Yarışması ve Blogger'lar Blog Star Yarışması’nın fikir sahibi “dayatmalarda kayboluş”u tebrik ediyorum. Herkesin bir starı var bizim neden olmasın diyerekten sponsorluğa soyunup “ Blog Star” yarışması düzenlemiş. Şimdiden Blog Star’ları tebrik ediyorum. Hade bakalım kendi köyümüzün güzellerini 25 mayısa kadar seçelim eğlenelim. Kategoriler de güzel, çok çalışılmış olmalı. Seçelim, seçilelim, eğlenelim. Emekleri için kendisine teşekkür ediyorum çok zahmetli bir süreç kendisini bekliyor olacak, biz de heyecanla ondan gelecek cevapları bekleyeceğiz. Diyelim ki seçilemedik, kendisine küser miyiz? Hayırrrr. Kendisine ekşir miyiz? Hayırrr.  Bloglar ve Bloggerlar internetin içerik oluşturucuları Okumaya takibe devam eder miyiz? Eveeeet. Kazananları kıskanır orta yerimizden yarılır mıyız? Yooook, asla olmaz öle şey, kazananları tebrik eder takibe, muhabbete kaldığımız yerden devam ederiz. Abidik gubidik  şirketlerin düzenlediği yarışmalardansa kanlı canlı ruh sah

İnovasyon ve taassup

Resim
İnovasyondaki yerimiz Ülkemiz dünya inovasyon endeksinde 125 ülke arasında 65. sıradayız, neden bu haldeyiz? Konuyla ilgili olarak aklıma ilk gelen şey “taassub” biz hala bu yüzyılda parti, kulüp, hemşehrilik taassubu içindeyiz. Liyakat yerine söz konusu aidiyetler ön plana çıkınca ortaya çıkan şeyin adı hezimet oluyor! Sallıyorsun Bolat, dünyanın 16. büyük ekonomisiyiz diyebilirsiniz! Peki, Türkiye’nin en gelişmiş şehri Estambul, dünyada İnovasyonda 100 büyükşehir içinde 89. sırada? Buna ne diyeceğiz!  Sebeplerin en büyüğü bu taassuplar yüzünden! Bu durum bu iktidara has bir şey değil neredeyse genetik diyebileceğimiz hale gelmiş bir durum! Bu taassup devletimizi kurt gibi kemirmeye başladı! Kimse liyakatsiz bir şekilde bir mevkiye getirilmekten hicap duymuyor! Utanmıyor bunu bir kul hakkı olarak algılamıyor!  Devlet kadroları bu taassuplar yüzünden çürümeye başladı! Liyakat yerine aidiyet esas alınırsa bu ülkenin sırtı yerden kalkmaz. Yenilikçilik konusunda Ürdün, Kıbrıs

Golden Horn Brass'a başarılar dilerim

Resim
Efenim, diyelim ki üstünüzde hafif bir uyuşukluk var ya da sıkıntılı bir Estambul akşamüstündesiniz! Olur ya canınız  dışarı çıkmak istemiyor! Yandım bittim kurtar Bolat modundasınız! Kafa error vermiş, bünye kendini salmış, tembel tosbağa moduna girip karşıma geldiniz size ilk tavsiyem şu yan etkisi olmayan nihavend longa ile tozunuzu almak olur. Bu video size   ilaç gibi gelecek. Longa aslında bir nevi oyun havası anladığım kadarıyla. Ben longanın kürdilihicazkarını, neveserini, şehnazını, ferahzadesini kısaca her halini severim   Golden Horn Brass  bakır nefesli beşlisinin Nihavent longası da pek dinlenesi olmuş. Begüm Azimzade ve grubuna saygılarımı sunuyorum. Donizetti Ödülleri'nde kendilerine başarılar dilerim. Blogger arkadaşlarım Golden Horn Brass’a Yılın Oda Müziği Topluluğu dalında oyverirseniz de çok memnun olurum. Donizetti ödüllerini düzenleyen Andante Dergisine, KÜSAV’a ve Beyoğlu Belediyesine teşekkür ederiz. Donizetti de kimdir Bolat? Giuseppe Donizetti Const

Bloggerlar ve Anneleri

Resim
Anne olan tüm bloggerları saygı ile selamlıyorum Annelerimizin üzerimizdeki emeğini ciltler dolusu kitap,  yüz binlerce blog post yazsak anlatamayız. Herkesin annesi ile ilgili yüreğine dokunan bir hikayesi vardır. Bekle beni anne İnsan çocuk sahibi olmayınca gerçekten anneliği babalığı gerektiği kadar idrak edemiyor. Allah her isten insan evladına anne ve baba olmayı kısmet etsin. Bir arkadaşımın doğum günü için Beyoğlu'ndan saat 2.30 civarında dönünce onu koltukta uyuklarken buldum. İşte o gün geldi aklıma. Annem,   Taksim'den eve sabaha yakın döndüğüm o geceyi koltukta uyuklayarak geçirmiş.  Estambul korkutucu anneler tedirgin. Bir çocuğun annesini izlemesi İşte ben o gece annemi  izlemiştim uzun süre.  Alnındaki kırı şıkları saymıştım  tek tek!  Acaba alnındaki o üç çizgiden biri ben miydim anne! Yıllar geçti, bak benim de alnım da  çizgiler oluştu biri sensin anne! Kırkıma doğru giderken yataklara düşünce “anne anne” diye zırlayan ben, bir taksi mesafe

Ceket ve Tosbağa

Resim
"Bakırköy Devlet Hastanesinin Gizli Tarihi" adlı   kitaptan küçük bir alıntı yapıyorum. Sebebi hayvanlara karşı çok dikkatsiz davranmamız! Bu evren sadece bizim değil, içindekilere saygı duymamız gerekmez mi? Kitaptaki minik yaşam öyküsü şöyle : “Bir hasta yatmıştı. Dosyasında, çıplak bir şekilde E-5’i trafiğe kapattığı için polis tarafından getirildiği notu vardı. Bunu neden yaptığını sorduğumda ‘ceketkaplumbağaseykobeşezdiler’ dedi manisinin verdiği hızla, tek kelimeymiş gibi. Sonradan anladım ki, bir kaplumbağanın ezildiğini görünce sinirlenmiş, yolun ortasına dikilmiş; insanlar sağından solundan geçmeyi sürdürünce, soyunup giysilerini ve saatini (Seiko 5) koyarak yolu kesmeye çalışmış ama onları da ezerek geçmişler.” Övünmek gibi olmasın Estanbul'da hayvanlara karşı merhamet pek yoğun olarak yaşanır!  Bu konuda daha alacak çok yolumuz var. Her gün otobanların sağında solunda birçok ezilmiş hayvan görmez miyiz? Fotoğraf Kaynak: geocaching.com

1 Mayısta Mehter

Resim
Bugün İstanbul’da 1 Mayıs! Uluslar arası birlik, mücadele ve dayanışma günü, emeğin bayramı kısaca  “işçi bayramı” maalesef hastalığımız dolayısıyla evimde olmak durumundayım! Televizyondan izlediğim kadarıyla gayet güzel bir Estambul günü oldu! Bir anarşist grup dikkatimi çekti! Her şey iyi de aziz anarşist kardeşim o giydiğin GAP tişörtü ne! Tamam, bankayı dağıt, tamam belediyenin duraklarını parçala da o üzerine giydiğin GAP tişörtünü görünce ben senin kafanı dağıtmak istedim!   GAP alan bulamadı da sen mi reklam tabelası oldun! Anarşistlere havale ediyorum seni onlara yüksün sen! Bugün tüm emekçilerin emek bayramını kutluyorum! Televizyonda gördüğüm bir olaya daha değineyim. Bazı emekçi kardeşlerimiz boğazda balığa çıkmış kimimiz parkta piknik yapmış! Söylemleri şu “bugün emeğin bayramı Taksimdeki işçi kardeşlerimize katılıyoruz” ben de sana katılıyorum ama ama gülerek. Aman bir işin ucundan tutma! Aman sen protesto etme! Aman ha, hakkına sahip çıkma! Başkaları bunu senin yeri