Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbul Simgesini Kaybetti!

Resim
Filedelfiya neresi, Alaşehir neresi! Basınımızdaki polemiklerden de anlaşılacağı gibi Amerika hala Türkiye ana gündemi için önemli! Önemli değil, diyebilir miyiz? Bence, diyemeyiz! Okyanus ötesi ve Pensilvanya kelimelerini Edirne’den daha çok duyar olduk. Peki, Pensilvanya eyaletinin Philadelphia  adlı şehrinin adını duymuşmuydunuz! O şehrin yani Philadelphia’nın, Alaşehir’de olduğunu biliyor musunuz? "İyi de Bolat? Biz neden Philadelphia’ya Alaşehir diyoruz" hemen onu da yazalım. Philadelphiaya Bizans döneminde deri ve kırmızı ipeği ile meşhur. Akın akın Anadoluya gelen atalarımız Türkmenler Philadelphiaya’ya kırmızı yani “al” kelimesinden mütevellit kırmızı ipek memleketi anlamına gelen Alaşehir adını vermişlerdir. Anadolu’daki 7 kutsal Kilise İncil’de adı geçen ve hepsi Anadolu’da olan 7 kiliseden biridir Filedelfiya. Anlam olarak “kardeş sevgisi” veya “kardeşini sevenler şehri” anlamına gelmektedir. Anadolu’nun üstü bizimse altı da bizimdir. Yani dünya mira

Yerim Seni Dülger

Resim
Balık  tezgahında dülger balığı Akşam balıkçıya uğradım. İki gün uğramasam başım ağrır. Almasam da ne var ne yok diye bakarım. Ağzımın tadına göre balık bulursam kaçırmam. Yine böyle bir günün akşamı balık tezgâhının önündeyim. Bir kadın geldi balık bakıyor. O pahalı, şu küçük bu büyük derken. Yine en iyisi Çupra deyişinden balıkla pek arasının olmadığını düşündüm sordum! Dülger balığı nasıl yenir? Nasıl bir balık bakıyorsunuz? "Nasıl derken!" Kırmızı etli, beyaz etli, dip balığı, deniz balığı, çiftlik balığı. Ayrıca fırın için mi, ızgara için mi kavurma için mi? "Yo dedi bebek için" dedi. Ahanda beni onikiden vurdu. Tezgah pahalı ama ona dülger’i tavsiye ettim. Dedi ki "çok çirkin." Dedim ki çirkinliğini örtecek bir lezzet vermiş Allah ona! Hem kemikli balıktır löp ettir! Kılçık mılçık uğraşmazsın. Ben 1 adet dülger aldım. O da aldı. Dülger kavurma tarifini verdim. İnşallah beğenmiştir. Benekli balık diye diye gitti. Ah bir de o beneklerin

Bulgaristan Türkiye TIR Krizinde Alavere Dalavere!

Resim
Bulgaristan ile yaşanılan TIR krizinin perde arkası! Hemen başlıktaki yer alan "Alavere dalavere" pekiştirmesinden başlamak istiyorum. İtalyanca "il dare el'avere" kökünden gelir. Türkçede  iş çevirmek alış veriş yapmak demektir. Belki sıradan İstanbulluları pek ilgilendirmeyen bir haber olabilir ama aslında İstanbul ile o kadar ilgili bir kriz ki.  Krizin perde arkasında Bulgaristan değil bazı aç gözlü Türk lojistik şirketleri var. Bulgaristan TIR'ları son 5 yılda İstanbul'da cirit atıyordu! Nasıl yani diyeceksiniz? Şöyle ki, bazı firmalar bir anda Bulgar TIR’ları ile taşımanın maliyetlerini azaltacağını görüp ellerindeki filoyu satıp Bulgar TIR’ları ile taşıma yapmaya başladılar ya da Bulgar kırması denen taşıma şeklini seçtiler! Şöyle ki çekici yani kafa Bulgar, römork Türk ya da tam tersi Römork Bulgar çekici Türk gibi. Oysa ihracatçı faturada yazan lojistik firmasını görüp yükünün Türk TIR’ları ile taşındığını düşünüyordu. Ulaştır

Beni Naylona Sarma! Naylon Dergi

Resim
Belediyelerin Kaldırım Mühendisliği Uzun zamandır sinirlerimi bozan, beni irrite eden bir durumu sizinle de paylaşmak ve sizinle dertleşmek istiyorum.  Sabah sabah İstanbul telaş içinde belediyeler durmuş durmuş seçim zamanı kaldırım işlerine tekrar el atmışlar. Seçilirsem halka hizmet olsun seçilemezsem belediyenin bütçesini bitireyim rakibime kazık olsun!  Nedir bu sakil durum, inanamıyorum ! Dergileri Naylona Sarmayın, Poşete Sokmayın! Neyse efem, asıl sorun bu değildi. Şu resimde görmüş olduğunuz dergiye aboneyim. Gayet güzel GEO’yu zamanında Sabah Grubu çıkardı beceremediler şimdi Doğan Burda Grubu çıkarıyor. İyi! Kargo poşetini açıyorsun içinde jelatinlenmiş dergi çıkıyor. Bu dergilerin jelatinlenip naylona sarılmasına sinir oluyorum. Hadi ben aboneyim alıyorum sorgusuz sualsiz. Ya rafta bu dergiyi gören ne yapacak! İçinde ne olduğunu bilmediği bir dergiyi neden alsın! Kavun gibi koklayarak alalım diyeceğim ama kavun gibi de kokmaz meret. Bildiğin naylon ciğerini d