Kayıtlar

Eylül, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Koklaya koklaya yiyiniz

Resim
Soğuk havaların sıcak etkinliği İstanbul’un vazgeçilmez lezzeti kestaneler. Bana öyle geliyor ki bu kış mevsimi üzülmeyelim diye kestaneyi bize bonus vermiş. İstanbul’un herhangi bir ilçesinde öyle kendi halinizle yürürken sokaktan hafif bir kestane kokusu gelir işte budur insana üçbeş kestane için 7-8 lira ödeten baştan çıkarıcı bedel. Araştırıcılar deyor ki, kestane öncelikle Alp yöresinde yaşayan insanların temel gıdasıymış. İçinde potasyum, fosfor, magnezyum, kalsiyum, demir ve sodyum gibi mineraller var.  İşte bir şekilde Alplerdeki kestane ağacından düşüp İstanbul’a kadar yolculuk etmiş. Türk Dil Kurumu der ki ‘kestane’ sözcüğü Rumca’dan dilimize girmiştir. Böyle olması kadar doğal bir şey yok Alp’lerden geldiğine göre bizden önce Rumlara gelmiş olmalıdır. Kestane kebap, yemesi sevap gibi ulvi cümlelerle bu blog yazımı da tamamlamış bulunayım. Dipnot olarak düşeyim kadınlarda bu kestane rengi saçlarda hiç fena durmuyor yani. Fotoğraf kaynak: wikipedia

Ivanka Trump Mecidiyeköy'de

Resim
Beklentilerin yüksek tutulduğu Trump’un Şişli kuleleri açılıyor. Bu Brigitte Weber ofisin yapılarını beğeniyorum.Trump International ve Aydın Doğan Grubu’nun ile birlikte gerçekleştirdiği Trump Towers İstanbul’da ofis kulesi hizmete açıldı. Ofislerin kira bedeli, metrekare başına 35 dolar. Püehhhhhhhhh çok pahalı ama havalı bir ofis için gerekli maliyetler. Şu ana kadar, Trump Towers Office’e talebin tamamı ise uluslararası enerji, danışmanlık, finans şirketlerinden gelmiş. Binalar bir bütün olarak 2012 bahar aylarında açılacakmış.   Hadi bakalım hayırlı olsun. Konu ile alakası yok ama, bu Mecidiyeköy’de insan kendini turist gibi hissedemiyor acaba nedendir? Trump’un ofis katı İvanka Trump için dahi kiralanabilir. Bakarsınız bir gün çayınızı, kahvenizi içmeye gelebilir bu fashion kişilik. Son olarak diyorum ki gelin Ivanka’ya Apprentice olalım.

Kantin

Resim
Nişantaşı Kantin 2000 yılında Akkavak sokakta açıldı. Şef Şemsa Denizsel yönetimindeki lokanta bölge esnafı tarafından hemen beğenildi. Yemekler 10 numara fiyatlar makul,  bir kere her şey şeffaf alt kattaki mutfakta malzemeleri görüyorsunuz. Kantin Nişantaşı bölgesinde huzurla yemek yenilebilecek bir mekân. Şemsa Denizsel lüfer dostu harika bir insan. Kantin'i şöyle özetliyorum temiz, rahat ve samimi bir mekan! Peki, Kantin tam olarak nerede? Nişantaşı Citys’in arka kapısından çıktığınızda sol tarafta kalıyor, yani Akkavak sokakta.

Hadi gel çadıra geri dönelim

Resim
Zeytinburnu kuleleri onaltıdokuz, 16/9 Başlık Art direktör İlhami’nin tespitidir İstanbul’daki şehirleşememe olgusunu konuştuk masada bir medya grubunun haber portalının genel yayın yönetmeni, bir tv editörü ve art direktör var. Editör arkadaş hatırlattı kaldırım olayını! Yerel yönetimlerimizin kaldırım seviciliğine ben de hayranım! Demek ki kalkınma eşittir kaldırım. Ama Sayıştay denetleyecekmiş artık kaldırım olayını şahane bir karar! Tarihi yarımada  siluetini  bozan kuleler Konumuz Zeytinburnu’ndan burnunu tarihi yarımadaya    sokan gökdelenler! Bu binaları bize, öyle pazarladılar ki! O kadar yağlı ballı haber yaptılar ki! Hatırladınız mı? Hani ana haberde seyretmiştik de ağzımızın suyu akmıştı? Hangi katta oturmak istersiniz efenim? Yapılmamış binada sizi kocaman bir asansörle seçtiğiniz kata çıkarıyorlar. Otuz dördüncü kat kat lütfen? Hah şurası otuzdört! Nasıl beğendiniz mi? Fonda İstanbul aşıklarına hitap eden “sana dependen bi baksam azizzzz İstanbul” şark

Kabloyu Kes

Resim
21-22 Eylül tarihleri arasında Lütfi Kırdar’da yapılan İPZ’yi izledim. Program  Günseli Özen Ocakoğlu'nun açılışıyla başladı. İPZ de nedir?  İnteraktif Pazarlama Zirvesi. Zirveden kendi payıma şunları çıkardım. Artık kimse ‘sanal dünya' terimini kullanılmasın zira pek demode çünkü sanal dediğimiz şey hayatımızın ta gerçeği oldu. Tıpkı maaş hesabımıza yatan paralar kadar gerçek!  Yeni bir çağ başlıyor bu çağın adına ironik olarak ‘sosyal medya çağı’ diyoruz. Yeni pazarlama trendini şu şekilde tarif ediyorum : internet+medya=marka=para. TTNET'ten İlker Koçak’ın verdiği internet kullanım istatistiklerini önemsiyorum ve sizinle paylaşmak istiyorum. İnternet kullanımında birinci sırada; mail kontrolü ve sosyal ağlarda gezinme; ikinci sırada araştırma-sörf yapma ; üçüncü sırada gazete okuma ; dördüncü sırada ise video izleme ve müzik dinleme   yer alıyor. Beni en çok şaşırtan şey, internet kullanımının en düşük seviyesinin akşam yemeğine denk gelen 19:00-21:30 saatleri ar

Hey gidi günler

Resim
Geçen kütüphanemdeki kitapları karıştırırken bir fotoğraf kitabı buldum. İstiklal Caddesi reklâm tabelaları dikkatimi çekti. Tamek ve Apikoğlu . TAMEK kısaltması, Türk Alman Meyve Ekstreleri Kumpanyası sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyormuş. Fabrika 1955 yılında Bursa Demirtaş’ta kurulmuş. Apikoğlu: Apik oğlu Kirkor Efendi tarafından Kayseri’de kurulmuş ve 1910 yılında İstanbul'a gelmiştir . Severek yeriz bazı hafta sonlarında. Tavuk, hindi eti tesisleri icat olalı beri gerçek sucuğun tadı bozuldu! Nerden nereye! Bu arada Apikoğlu 101 yaşında bir İstanbul markası olmuş bravo yani! Kutlarız! Fotoğraf Kaynak: 1958, W.Robert Moore /NGS

Bir kuş konsa badi parmağıma

Resim
Zaman zaman  yalnız kalıp içimize dönme eğilimimiz olsa da  uzun süreli yalnızlık insanı depresyona sokar. İnsan sosyal bir varlık.  Üzerimize gelen işler, ters giden şeyler ve stres için çıtır çerez gibi anti depresan yutmak marifet değildir. En iyi anti depresan dostlardır. Onlarla yenilecek bir akşam yemeği onlarla dolaşılacak sokaklar Nişantaşı,  Moda,  Beykent, Arnavutköy ya da Bağcılar hiç fark etmez onlarla içilecek çayların kahvelerin yerini hiçbir şey dolduramaz. Sizce neden bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var? Belli ki kahve esnasında yapılan muhabbetten kaynaklanır hatır gönül ilişkisi.  Bu yıl dizi yok,  dizi müptelası olmayacağım! İşte dizi, yolda dizi, sokakta dizi, gına geldi yani! İyi de sen napıyorsun bakalım Bolat? Şimdi de başımıza psikolog mu oldun, doktorculuk mu oynuyoruz?  Hayır, rica ederim.  Size bir hobimden bahsedeceğim.  Sekiz yıllık kuş gözlemcisiyim! Ornitolog olmama az kaldı yani! Ne demek Kuş gözlemcisi?  Evde güvercin mi besliyorsun? Yoooo, ülkem

Ucube Binalar

Resim
İstanbul’un otel ihtiyacı büyük, yeni oteller açılmalı. İşte bir otel açılış haberi. Sabah gazetesinde şöyle bir haber var. “HILTON Worldwide Türkiye Otelleri'nin en yenisi 5 yıldızlı şehir oteli "Doubletree by Hilton Istanbul -Moda" yeni yılda kapılarını açıyor. Anadolu yakasında açılan otel Kadıköy-Moda bölgesinin ilk 5 yıldızlı oteli olma özelliği taşıyor.” Diyor sabah gazetesi belli ki PR şirketinin metnini aynen gazeteye koymuşlar. Şimdi bu haberin diğer yüzünü anlatayım ben size, sade vatandaş olarak bir blogger olarak. Bak şu şatafatlı "Doubletree by Hilton Istanbul -Moda" duruşunun ardında şöyle bir gerçek var.  Otel resmen mahkemelik! Otel açılışını yaptı ama ertesinde mahkemenin bilirkişileri heyeti otelin ilk ziyaretçileri oluyor! Bu otel  Kadıköy’ün ucubesi Moda'nın çirkini!  Hilton markasına hiç yakıştıramadım. Şimdi bunu emsal alan herkes boğaz görünümü filan dinlemeden bina yaparsa ne olacak bu İstanbul’un hali. Başka bir Süzer Plaza ör

Denetim Sayın Topbaş denetim!

Resim
Dün bir toplantı için Kadıköy’e gittim. Kadıköy’de aracına bindiğim taksici dert yanmaya başladı . Çalışma hayatının zorluğu, işlerin kesatlığı… sigortalı olup olmadığını sordum. Sigortası yok onun yerine başkası sigortalı! Nasıl oluyor bu? Bu ilk değil bindiğim taksilere genelde sorarım sigortanız var mı diye. Benim rastladığım taksicilerin  %85 sigortasız çalışır. Şimdi taksi plakaları için 500.000 - 800.000 Tl arasında olduğunu söylüyorlar. Oh ne güzel! Al plakayı altın gibi 500.000 Tl’lik servetin olsun sigortasız adam çalıştır . Bu yönüyle kesinlikle vicdanları sızlatan bir durum. Devletimizin bu işe el atması lazım. Vergi memurlarımız taksilere binsin ve her ay mutlaka tombaladan İstanbul’un her bölgesinde denetim yapsın ve sigortasız adam çalıştıran taksi sahipleri’nden bu plakalar alınsın.   Toplantımız bitti Fenerbahçe Dereağzı tesislerine geçtik. Divan kurulu üyesi bir büyüğümüz bizi tesise davet etti, içim burkuldu Aziz Yıldırım’ın içine düştüğü duruma. Pırıl pırıl te

Yaz gitti ZaZ geliyor

Resim
İstanbul insanın üzerinde tempo baskısı kurar, oradan oraya koşturur bir ömrü böyle koşturma içinde tüketirsiniz. Bu şehirde yaşamanın en küçük bedeli budur. İstanbul’daysanız bundan keyif almak durumunda kalırsınız. Hayatın içine dalmak, çeşitli deneyimlerde bulunmak, İstanbul müzelerinde geçmişi keşfetmek, resim yapmak, tasarlamak, hayal etmek, yazmak yada konsere gitmek temponunun parçasıdır. İstanbul’u öğrenmek için illa okumaya gerek yotur. Bazı insanlar “diskleksi”dir yani okuyarak öğrenme yerine bakarak, görerek, hayal ederek, dinleyerek öğrenirler. Albert Enstein, Leonardo da Vinci, Rodin de disleksiydi . Bugün bende paso dinleyerek öğreniyorum! Sebebi şudur. Yaz gitti Bozcaada haricinde tatil yapamadık. Akbank Jazz Festivali kapsamında  ZaZ geliyor  dinleyemeceğiz, bilet bitmiş bu kadar mı çabuk! Ben de kendimi bu şarkı ile avutuyorum. Konsere gidemeyeceklere de tavsiyemdir.  İstanbul’da mevsimler geçiyor anacım “daha dün yazdı mevsim sonbahar oldu bile/L'automne

Beyoğlu hallerim

Resim
Günlerden, dün. Yer  Beyoğlu. Sahaf Festivalini geziyorum, gayet başarılı. Ahmet Misbah Demircan’ı başarılı bulurdum.  Asmalı Mescit yasağı , sokak müzisyenlerine getirilen kısıtlanmalar kafamda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu.  Evet, haddini aşan esnaf  zapturapt altına alınmalı fakat toptancılık kolaylığına gidilmemeli. Sahaf festivalinde şu dikkatimi çekti. Her şeye festival demek ne derece doğru kelimeler anlamını yitiriyor her etkinliğe “festival” der olduk kelimenin içeriği vurgusu öldü. İstiklal Caddesi’nden geçip arkadaşı beklemeye başlıyorum. Saat 18:42 , Fransız Kültür Merkezi'nin önündeyim.  Elimde DB(Doğan Burda Rizolli) tarafından çıkarılmış İngilizce Beyoğlu Neswpaper adlı gazete var.  Tasarımı da içeriği de fena değil. Saat 18:44 , “How can i go to subway”  parmağımla işaret ediyorum “"over there, it takes 2 minutes" kızlar sırt çantasını taşırken hafif eğiliyorlar.  Hitchhiker olduklarını tahmin ediyorum. Saat 18:46 , yanımda 16-17 yaşları ara

Kapılar bize açılıyor

Resim
Mimarlık konusunu sevenler  için haberim var. Bu yıl ikincisi düzenlenen  Açık Kapı Festivali 01-09 Ekim  2011 tarihleri arasında  gerçekleştiriliyor. Festival kapsamında İstanbul’da bulunan tarihi ya da yakın tarihte inşa edilmiş,  mimari değer taşıyan  ve  olağan koşullarda ziyaret edilmesi mümkün olmayan  ya da ziyaret için özel izin alınması gereken bina ve mekânlara  yapıları ziyaret edebiliyoruz. Mimarlıkla ilgim nedir? Seviyorum o kadar. Hasan Fathi’yi okuyacak kadar,  Sedad Hakkı Eldem’in binalarını gezecek, Turgut Cansever hayranı olacak kadar, Zaha Hadid’le tanışacak kadar seviyorum. Programın en hoş tarafı önemli mimarlık ofislerini de ziyaret edebileceğiz. Ama vakit yok yahu hepsini nasıl yapacağız. Bu etkinlik kapsamında  ben şunları yapmayı planladım. İlk olarak,  Beylikdüzü TV kulesini  ziyaret edeceğim, bakalım İstanbul’un heybetli cüssesi kuleden nasıl gözüküyor. Bu Beylikdüzü’ndeki İstanbul tabelalarının hastasıyım. Alıp  Beylikdüzü’nü Edirne 'ye ilçe yapasım var

Ortaya karışık İstanbulpark

Resim
Geçen gün başbakan açıkladı. "Formula 1 İstanbul’da yapılmayacak." Sebebini de açıklayınca hak verdim doğrusu. Hem organizasyon gelirlerinin tamamını al, üstüne de 25 milyon dolar para iste. Yağma Hasan böreği mi bu? İstanbul’un PR çalışmasına F1’in etkisi sınırlıdır kim kime PR yapar. Eğer yeryüzünde yaşayıp da İstanbul’u bilmeyen insan varsa o kendi ayıbı   içindedir. Formula1 dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biridir. F1 için hazırlanan pist zaten toplam 260 milyon dolara tamamlanmıştı.Şimdi başka organizasyonlar için gün doğdu. Mesela geçen hafta insigniateam   Opel OPC modelleri Insignia, Corsa ve Çevreci Ampera'nın sürüş etkinliğine katıldı.  Diyeceğim o ki İstanbulpak boş kalmaz geçen hafta güneş enerjisi ile çalışan komik arabalar oradaydı. Önemli olduğuna inandığım bir ayrıntıyı daha sizinle paylaşayım istedim. Önceleri İstanbul Parkın adı “İstanbul Speed Park” olarak belirlenmek istenmiş fakat kamuoyu Türkçe dil duyarlılığı dikkate alınarak iğr

İstanbul Tasarım Haftası İDW

Resim
Dünyayı saran bu karamsar hava geçecek.  Dün Amerikalı bir arkadaşla konuştum. Günlerden 11 Eylül  olunca, sıradan bir 11 sayısı konuşmanın seyrini değiştirdi. 11 Eylül insanların hayatını ülkelerin sınırını değiştirdi. Binlerce insan öldü milyonlarca insan Amerikanın gazabına uğradı. 11 Eylül bir terör saldırısıdır ama diye başlayan her cümle içimizdeki yılanın önde gidenidir. Masum insanları öldürmenin nedeni olamaz. İşte bu terör geldi İstanbul'u da vurdu! İstanbul Tasarım Haftası(İDW) bir klişe motto ile açılıyor 40 yaşın altında 40 tasarımcının 40 ürünü “Design Sprit İstanbul” adıyla tasarlanıyor. Nedir yani şimdi bu! 40 yaşın altı üstü neyi ifade ediyor ben tasarıma bakarım arkadaş ister 100 yaşında ister 10 yaşında olsun! Zarf değil mazruftur önemli olan! Türk tasarım dünyası’ndaki yenilikleri, gelişimi uluslar arası sanat camiasına sunma misyonuyla hazırlanıyor. Ama bu klişelerden kurtulmadıkça işimiz zor . Yani belediyelerin sloganına benzemiş sloganlar. 360 günde 36

Ellerine bakar mısın?

Resim
Nedeni olmadan ellerime baktım ve bu yazıyı yazmaya başladım. Birkaç dakikada aklıma onca şey getirdiler! Gözlerimiz görür, kulaklarımız işitir, burnumuz koklar, dilimiz tadar, kafamız düşünür, ayaklarımız yürür. Ya eller!  Eller, onlar bizim en gözde, en göz önündeki organımız. Şefkatle okşayan, cömertçe veren, yumruk sıkan, tokat atan, hırsız gibi çalan da onlar! Sevaplı, günahlı  eller! Yapan eller, yıkan eller, yakan eller, savaşan eller, kavgacı,  barışçı eller. Kalbi ameliyat eden eller, sandalyemizi yapan eller, resimleri çizen eller , klavyeye dokunan eller, kâğıda duvara yazan eller. Gitarın , sazın, tamburun , kemanın teline , piyanonun tuşuna basan eller, darbukaya, davula vuran eller . İğneyi saplayan, tasarımı yapan, makası, mezurayı tutan, ütü yapan, yemek pişiren, kürek çeken, ağ atan, direksiyon tutan eller. Kıyada kalmış köşe başında el açan eller. Tanrıya yakaran eller. Televizyonu açan, fidan diken, bilgisayarı kapatan, insanı-hayvanı uçuruma iten eller, 

Kunduracı Hamza

Resim
Beykoz Sümerbank Deri Kundura Fabrikası 'nı  hiç duymuş muydunuz? Fabrika Beykoz ilçesinde sahildedir. Avrupa yakasından tarifle, Yeniköy’ün karşına denk gelen kıyıda kurulmuştur . Kuruluş öyküsü şöyledir bir gün yenilikleriyle tarih kitaplarından aklımızda kalan II. Mahmut Beykoz kıyılarında sandal sefası yaparken ağaçların altındaki ihtiyarı görür, ihtiyarın çevresinde beş on kişi harıl harıl çalışmaktadır. Padişah hazretleri:   “Nedür kimdür bu ihtiyar, tiz söylen bakem ne iş yapar?” diye sorar. Özel kalem derhal:  “Efenim o Beykozlu kunduracı Hamza ’dır, kundura yapar Istanbul’da satar” der. O zamanlar Beykoz dutluktur, mesela Nişantaşı'nda şehzadeler ceylan avındadır . Av partisi sonunda Çıtır'da mola verilmektedir. O yıllarda İstanbul sur içinden ibarettir, geri kalanı köylüktür, yazlıktır, kışlıktır. Padişahın fermanı ile ordunun ihtiyacını karşılayacak kundura fabrikası Beykoz'da kurulur, maarif takvimi 1812 yılını göstermektedir. Aylar yılları, yıllarda yüzyı

İstanbul bizim olacak

Resim
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ''Dünya Edebiyatında İstanbul'' adıyla  İstanbul üzerine yazan yazarların gözlemleri ve yorumlarını bir araya getiriyor.   İstanbul'u anlatan yazarlardan bazıları güzellikler karşısında aşk derecesindeki hayranlıklarını gizleyemezken, bazıları da şehrin bakımsız, çirkin yönlerini ve özellikle savaş yıllarında eski ihtişamından eser kalmadığını yazar.    Örneğin Mihail Fedoroviç Dostoyevski , ''Bir Yazarın Günlüğü'' adlı eserlerinde İstanbul'dan bahsederken  herhalde Osmanlı-Rus savaşlarının etkisi İstanbul'u Ortodoksluğun merkezi olarak gösteriyor. Başka bir iddialı lafı “İstanbul er ya da geç bizim olacaktır''   şeklindedir.  Amerikalı yazar Ernest Hemingway, ''İşgal İstanbul'u ve İki Dünya Savaşından Mektuplar'' eserinde İstanbul'u, 1. Dünya Savaşı'nın işgal yıllarındaki görünümüyle anlatır. Hemingway, eserinde kenti ''bakımsız ve kirli'' insanları

İstanbul'un kedileri

Resim
Geçen gün kedileri düşündüm , evcilleştirildik lerinden bu yana insandan daha başarılılar. Bizimle evde iyi geçinerek evin sahibi oluyorlar hatta evin kralı onlar , evin tadını çıkaran onlar, sen aslında kendi evinde marabasın . Çalışmak, para kazanmak,  evi temizlemek, kediye mama almak senin sorunun, aşısı, veterineri de senin sorunun kedinin böyle bir derdi yok. Geldi Mart ayları gevşer gönül yayları! İşin yok matchmaker olursun. Birkaç yavru olursa onları başgöz etmek de senin derdin. Kedinin canı sıkılırsa yaklaşır yanına biraz sırnaşır seni patisinde oynatır . Senin canın sıkılır “gel be kedicik dertleşelim” dersin toz olur. Türkiye’ye Obama’gelir sen ancak televizyondan seyredersin.  Ayasofya bahçesinde bir kedi Obama’ya sevdirir kendini. Sen Boğaziçi Üniversitesini ancak Rumeli Hisarından şafak alarak seyredersin, kediler Boğaziçinin koridorlarında, bahçesinde doktora yapar yüksek lisans yapar. Şimdi soruyorum, bu kedileri evcilleştiren Çatalhöyük esnafının amacı neyd

İstanbul Fashion Week Başlıyor

Resim
İstanbul Fashion Week   7 Eylülde başlıyor. Geçen yıl çok beğenilen İFW’nin bu yıl da güzel geçeceğine inanıyorum. Geçen yıl tasarımcı Deniz Mercan tarafından oluşturulan LU-Fear/Lüfer Korkusu Koleksiyonu, ‘İstanbul Lüfer’e Hasret Kalmasın’ kampanyasına destek için hazırlanmıştı. Koleksiyonu Deniz Mercan ile birlikte Rumeli Feneri’ndeki balıkçı eşleri birlikte üretmişti. Deniz Mercan, mayo ve iç çamaşırı konusunda iddialı bir isim. Armani, Cerruti, Valentino, Reebok, Türkiye’den Altınyıldız, Fabrika gibi markalara tasarımcılık yapmış İstanbullu tasarımcıdır. Mimar Sinan’dan mezundur, Hollanda’da yaşar vesselam. Ben yaratıcılık diye buna derim arkadaş 40 yıl düşünsem LU-fear başlığını yaratamazdım. Aslında buradan modanın geniş kitlelere hitap edebilen bir olgu olduğunu görüyoruz. Uzun lafın kısası İstanbul Fashion Week tekstil, moda ve tasarım dünyasına hayırlı olsun. Fotoğraf Kaynak: www.denizmercan.com

Allı pullu balıklar

Resim
Av mevsimi başladı, İstanbul'daki balıkçı tezgahları allı pullu balıklarla dolacak. Balıkçılarımıza bol kazançlar diliyorum. Sezonu açtım. Bu yıl palamut bol . Yalnız şuna dikkat etmek lazım. Balık stoklarımızdan yapılan avcılık yalnızca balık stoklarımızı etkilemiyor, zincirin diğer halkalarına dolaylı etkileri oluyor. Balıkçılarımız avlanma limitlerine dikkat etmeli , biyolojik mirasımızdaki canlıların soyunun tükenmemesi için duyarlı olmalıyız. Su ürünleri bölümlerimiz, Sahil Güvenlik Komutanlığımız , Koruma kontrol Genel Müdürlüğü, Deniz Ticaret Odası,oşinograflarımız ve balıkçılarımız bunun için varlar. Üniversitelerimizdeki akademisyenlerden balık türlerimiz bu balık türlerinin özellikleri , olgunlaşma yaşları, yumurtlama ortamları, göç hareketleri gibi çalışmalar bekliyoruz.

Küçük İstanbul Koleksiyonu

Resim
Mavi Jeans “İstanbul Tişörtleri” serisinden çocukları mahrum etmemek için   “Küçük İstanbul” koleksiyonu oluşturmuş. Böylece birçok çocuk İstanbul tişörtlerinden mahrum kalmamış oldu. Tasarlanan tişört ve sweatler 1-10 yaş grubundaki kız ve erkekler için üniseks  hazır lanmış. Ürünlerde   vapur, köprü gibi İstanbul tasarımları kullanılmış. İstanbul gibi özel bir kenti, giysilere yansıtma fikri güzel. Sanırım "İstanbul’u tasarla" yarışması sırasında böyle bir fikir ortaya çıkmış. Yaşadığımız şehri içselleştirmek için güzel bir çalışma.

Gencim yetenekliyim biri bana el verse

Resim
Gaby’ye İstanbul’da Contemporary art deyince akla gelmesi gereken müzeleri anlatırken “Proje4L İstanbul Güncel Sanat Müzesi” ni yazmam gerektiğine karar verdim. Müze Türkiye'deki güncel sanat çalışmaları yapan sanatçıları desteklemek amacıyla kurulmuştur. Elgiz Çağdaş Sanatlar Müzesi 2001 yılında Vasıf Kortun gibi önemli bir küratörün sergisiyle açılmış. Bu demek oluyor ki Elgiz Çağdaş Sanatlar Müzesi, İstanbul Modern, Pera, Santral İstanbul gibi müzelerden önce hayata geçmiş. Neyse efenim, müze özellikle genç veya adını duyurmak isteyen sanatçılara yaratıcılıklarını sergileme imkânı sağlamaktadır. Müzenin varlığı Türk çağdaş sanatının yurt dışında tanıtımı için önemlidir. Müzenin kurucuları Can Elgiz, Ayla Elgiz gibi isimlere teşekkür edelim. Türkiye’de çağdaş sanat alanında çalışmalar yapan gençlere elini uzatmış bu saygıdeğer aileyi selamlıyorum. Müzenin  İnternet  sayfasını görmek isterseniz böyle buyrun .

5. Sahaf Festivali Başlıyor

Resim
Eski TÜYAP Kitap Fuarı’nın bulunduğu alanda yani Tepebaşı'nda Beyoğlu Sahaf Festivali yapılacak , geçen yıl Taksim Gezi Parkında 4. Sahaf Festivali’nde aradığım üç yayını orada bulmanın keyfini yaşadım. Bakalım bu yıl neler bulabileceğiz. Sahaf festivalinde sadece kitaplar yok , dergiler, çizgi romanlar, kartpostallar, fotoğraflar, sinema afişleri gibi birçok değerli eseri bulabilirsiniz. Elbette bu bir fuar değil fuar havası vermemek de lazım buradan bir TÜYAP Kitap Fuarı çıkmaz. Yer müsait değil. Bu festivalin birincisi Galata’da ikinci, üçüncü ve dördüncüsü Taksim Gezi Parkı’nda yapılmıştı. Sahaf Festivali 6 Eylül Salı günü başlıyor ve 18 Eylül Pazar günü sona eriyor. Geçen yıl cildine hayran olduğum iki kitap vardı pahalı olduğu için alamamıştım, bu yıl görürsem alacağım. Efemaracılara tavsiyemdir bu etkinliği kaçırmayınız. Not: Efemera Nedir? Eski Latince günlük gündeliğin karşılığı olan 'ephemeron' kelimesinden İngilizceye 'Ephemera' olarak geçmiş ve dilim

Tutunamayanlar Şehri

Resim
Bu liste yüzümüzü kızarttı. Merkezi İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan, ekonomi ve iş alanlarında araştırmalar yapan "Economist Intelligence Unit", yıllık olarak yayımladığı "Dünyanın en yaşanabilir şehirleri" listesini açıkladı. Yaşam şartları, siyasi ve sosyal istikrar, suç oranı, sağlık hizmeti, kültürel aktiviteler, çevre, eğitim ve altyapı gibi konular dikkate alınarak yapılan sıralamada,  İstanbul 109. sırada yer aldı. Kimse kızmasın ama maalesef İstanbul tutunamayanlar cenneti oldu. Bayramın ilk günü ablamı ziyarete gittim araçları çalınmış ve 9 bin tl lik kredisi hala devam ediyor. Ne hazindir ki aracın otoyol kartı hala kullanılıyor ve aracın sahibi eski polis emeklisi. İstanbul’da otobüsler felaket ötesi, yolları anlatmamıza gerek yok, bayramda 20 dakikada gittiğim işyeri normal günlerde 1 saat 20 dakika oluveriyor. Planlama sıfır. Kültürel miras talan olmuş. Vakıflar Genel Müdürlüğüne çağrıda bulunuyorum, vakıf mallarına sahip çıkın! Talan