Kayıtlar

Temmuz, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbullu daha şehirliymiş sanki

Resim
Ramazan ayı geldi ve bir çok hanede yoğun hazırlıklar başlardı. Köfte kokan İstanbul eğlenceleri yerine b ir zamanlar, ş ehr-i İstanbul'da "Direklerarası" adı ile anılan mekanda nice eğlenceli geceler yaşanırdı. Meddahlar, Orta Oyuncuları, Karagöz-Hacivat, Kantolu geceler, çalgılı kahvehaneler, macuncular, pamuk şekerciler ve çeşit çeşit şerbetçiler, ateş yutan adamlar ve hokkabazlar…  İstanbullu daha şehirliymiş sanki. Gittikçe bireyselleşiyor, gittikçe eğlenmeden ve eğcenme adabından uzaklaşıyoruz. Aslında ahh ahh nerede eski İstanbul diyecek bir yaşım yok. Biliyorum İstanbul her dönem, her devir güzel lakin çarpık kentleşme ve yoğun göç yüzünden İstanbul, İstanbulluluğunu kaybetti. İstanbulluluk için ne yapılabilir?  Kentlilik bilinci daha ana okullarından başlatılmalı. İstanbul'da yaşayan annesi babası Samsun kökenli bir çocuk kendini Samsunlu değil İstanbullu hissetmeli. Şehir bilinci, şehirleşme bilinci oluşturulmalı.

Ah o Macaronlar

Resim
Geçen Remzi Yayınevi’ne gittiğimde gördüm, Beyaz Fırın  “Beyaz Fırından Yeni Çıkmış Kurabiyeler” adlı bir kitap çıkarmış ya da vesile olmuş kitap Remzi’den çıkmış. Ben bu marka ile tesadüfen 2004 yılında tanışmıştım. Kitabı da görünce eski bir İstanbul markasını tanıtmamak olmazdı. Bakın, markanın gelişimi şöyle:  Hikâye Makedonyalı fırıncı Kosma Stoyanof’un üç oğlu Petro, Grigor ve Dimitri’nin İstanbul’a yerleşmesiyle başlar. Balat’ta “Bulgar Fırını” adıyla anılan simitçi dükkânı açarlar. Ürettikleri poğaça, simit İstanbullunun diline düşer. İkinci Dünya Savaşı yılları her şey tuz buz olur aile acıbadem satarak geçinirler. Varlık vergisi yılları, kötü hatıralar derken zaman çabuk geçer. Üsküdar ve Kadıköy’e pastane açarlar. İşlerini iyi yapan her esnaf gibi İstanbul onları da zirveye çıkarır. Eh, nede olsa Avrupa’lı kanı var, marka işlerinden anlarlar. İsimlerini markalaştırmak için Devlet Tatbiki Güzel Sanatlardan Mustafa Plevneli’ye görev verirler. Renkli gravürlerinin hastası olduğ

İstanbul İçin Söylenen Güzel Sözler

"Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni yine sensin."    Pierre Loti "Dünyaya son kere bakacaksın deseler bu bakışı İstanbulun Çamlıcasından isterdim."   Lamartine "Dünyada İstanbul kadar güzel görünüşlü başka bir kent bulunmadığını söyleyenler, gerçekten haklıymışlar."   Chateaubrıand "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur" Hadis "Ya ben İstanbulu fethederim, ya da İstanbul beni…"  Fatih Sultan Mehmet "İstanbula sahip olan bütün dünyaya hükmeder. Dünya tek bir devlet olsa idi, taht şehrinin İstanbul olması gerekirdi."   Napolyon Bonapart "İstanbul dünyanın gerçek başkentidir. Coğrafya konumu bakımından dünyada rakibi yoktur."   Joseph Heller "İstanbul biricik ve kıyas kabul etmeyen bir şehirdir. Manzarasının güzelliği asla çizilemez."  Alphonse De Lamartine "Dünyadaki bütün şehirler yok o

Kara Gözlü Çingenem Amy Winehouse

Resim
Çingenem, kara gözlü çingenem Amy Winehouese öldü! Üzgünüm! Hay dilimi eşek arıları soksaydı, içime doğdu.  "Ölmeden önce gelir inşallah!" Demiştim ama olmadı!  O, istanbul’a geldi ama biz göremedik.  Hoşça kal Amy Winehouse!  Parantezini ben kapatıyorum, üzülerek, boğazıma düğümlenerek…  Güle güle!  Amy Winehouse  (14 Eylül 1983 - 23 Temmuz 2011) Seni biz göremedik ama İstanbul gördü ya gam değil. Sen İstanbul'u gördün bizimle aynı havayı soludun ya o bana yeter.  Önceki Amy winehouse blogpostum. İyi değilim!   Gönlümüzdesin! 

Sosyal Medya

Resim
Bilginin yayılımı o kadar arttı ki artık bilgiye ulaşmaktan ziyade doğru bilgiye ulaşmak çok daha önemli hale geldi. Nerden çıktı bu epistomolojik yaklaşım demeyin. Sosyal medyanın gelişmesini bu anlamda çok önemli buluyorum. Kuruma, markaya inanmaktansa kişilere inanmayı tercih ederim. Elbette yoğun iş yükü altında sıkışmış insanlardan her gün yeni içerik üretmesini beklemek haksızlık olur bu yüzden içerik küratörlüğünün gelişmesi gerekir. İstanbul ile ilgili yeni şeyleri de yazıyorum fakat yazılmışı da yazıyorum ya da İstanbul haberini daha farklı açıdan yorumluyorum ama ortaya çıkan blog post kesinlikle yenidir. Bugün haber portallarının tamamına yakını da bu mahiyette içerik küratörlüğü yaparak kendini güncellemektedir. Siz değerli takipçilerimden İstanbul ile ilgili paylaşmayı düşündüğünüz ilginç şeyleri da benimle paylaşmanızı rica ediyorum. Bu fotoğraf olur, yazı olur, video olur yeter ki İstanbul ile ilgili olsun. Havada İstanbul, karada İstanbul, masada İstanbul şişede İstanbu

Ah o ön kabuller

Resim
Sevgili Vildan göndermiş bu yazının linkini. Evliya Çelebi ile ilgili genel kabullerimiz var. Onlardan bir tanesini de maalesef ben yaptım. Daha doğrusu yeterli görsel olmamasından kaynaklandı. Hata mı? Elbette hata. İşte Hürriyet’ten Kanat Atkaya yazısının girişi…devamını Hürriyetten okumanızı tavsiye ederim. GÖZÜNÜZÜ kapatıp Evliya Çelebi’nin tipini tarif etmenizi istesem, herhalde çoğunuz “Sakallı, kavuklu, at üstünde bir seyyah” cevabını verirsiniz. Osmanlı ya, illa sakallı olacak değil mi? Haksız sayılmazsınız, kendi tipini “Sakalım hep tıraşlıydı...” diye ısrarla anlattığı bölümleri okuyana kadar ben de böyle düşünüyordum. Dahası, kestirme yola sapıp google’daki “Evliya Çelebi görselleri”ne bakınca da hep o “mağrur Osmanlı bilgeşahsiyet” imajı çıkıyor karşımıza. Oysa Evliya hep sinekkaydı tıraşlıymış.... Yazının devamı için tıklayınız.

Koltuk Sevdası

Resim
Topkapı Sarayı'nda 3. Selim'in Harem'deki tahtını lojmanına taşımak isteyen iş medyaya yansıyınca  eleştirilen Saray Müze Müdürü Yusuf Benli görevinden alındı. Tebrikler sayın bakanım! İlber Ortaylı gibi bir insana bayrak açmasına inanamadığım bu güven patlaması yaşayan şahsiyeti asla unutmayacağız. Saraya tayin edilmesi bile hataymış. Bakalım yeni görevinde ne gibi icraatları olacak! Tanker faciası gibi, yağmur altında taht taşıt! Ne desek boş...

İstanbul'un 100 Hayvanı

Resim
Kültür A.Ş’nin yeni bir kitap dizisi çıkardı. İstanbul’un 100 Dergisi, İstanbul’un 100 yazarı, İstanbul’un 100 Kütüphanesi, İstanbul’un 100 Sikkesi, İstanbul’un 100 grafikeri ve Tasarımcısı, İstanbul’un 100 Fotoğrafçısı, İstanbul’un 100 Grafikeri, İstanbul’un 100 Şiiri, İstanbul’un 100 Romanı, İstanbul’un 100 Çağdaş Sanatçısı, İstanbul’un 100 Musikişinası, İstanbul’un 100 kilisesi, İstanbul’un 100 Karikatüristi, İstanbul’un 100 Cadde ve Sokağı, İstanbul’un 100 Cam Sanatçısı, İstanbul’un 100 Köşk ve Konağı… Kitapları inceledim tebrik ederim Kültür A.Ş ve 2010 Ajansının en iyi projesi. Murat Bardakçı proje ile fena halde maytap geçmiş… Okumanızı tavsiye ederim fena haşlamış Kültür A.Ş’yi ama ben bu projeye katkıda bulunan her kurum ve kişiyi tebrik ediyorum. Güzel çalışma olmuş kendilerini tebrik ediyorum. Murat Bardakçı’nın yazısı için şöyle buyurun.

Yakamoz

Resim
Bugün misafirimiz Gaby’yi uğurladık. Şunu düşünüyorum insan her yerde insan. Dertleri, problemleri, sevinçleri benzer. Dün akşam sahilde bir kafede oturup bir şeyler içtik. Ay gündüzden doğmuştu. Sahildeki teleskopla ay’ı izledik. Güneşin batışından çok etkilendiğini söyledi. Onların lügatinde “yakamoz” denen şey yokmuş. Filistin’i konuştuk hislerimiz aynı. Yahudilere karşı düşmanlığımız yok ama İsrail devleti çok zalim. Böyle giderse kendilerine karşı çok büyük bir nefret gelişecek umarım medya manipülasyonları ile halklarını kandırmazlar. Çağdaş sanatla ilgili birçok isim önerdim en azından İstanbul Modern ve Santral İstanbul var. Teşekkürler Eczacıbaşı. Devletin sanatla manatla hiç ilgisi yok çünkü Türk orta sınıfı sürekli el değiştiriyor. Onlar sanatı öğrenene kadar orta sınıf değişiyor sanat fakiri ülkeyiz.

En Büyük Kültürel Destinasyon Ödülü

Resim
Dün okuduğum bir habere göre İngiliz gazetesi Daily Telegraph, İstanbul'a "En İyi Kültür Şehri" ve "En Büyük Kültürel Destinasyon" alanlarında ikincilik ödülü vermiş. Daily Telegraph ve tur operatörü Page & Moy ile ortaklaşa dağıttığı "50 En Büyük Kültürel Destinasyon" ödülünün sahibi İstanbul oldu. İsabetli karar, hayırlı olsun. Abstract The Worldest best culturel destinations awards... more information

Bir Mücevher Ustası: Hilat Elmas

Resim
Eminönü kuyumculuğun merkezi gibidir. Etrafa baktığınızda birçoğunun içinde Hilat Mücevherat’ı fark edersiniz. Tasarımları şahanedir fakat “zenginin malı züğürdün çenesini yorar” diyorsanız, bir alt satırı okumadan yallah şüüfer yallah şarkısı ile sizi uğurluyorum! Hilat Mücevherat’ın sahibi Hilat Elmas önce tasarımcı olarak işe başlar 1971 yılında arkadaşı ile birlikte ilk dükkânını açar. Tasarımlar benim seveceğim türden! Ustalığına söyleyecek lafım olmaz, olamaz. Antik Roma, Yunan ve Osmanlı izleri taşıyan mücevherler şahane doğrusu. Her şey ustada bitiyor bu memlekette insanlar işsiz üniversiteli olmayı tercih eder oldular! Kader utansın olmadı bu sistemi bu hale düşürenler utansın! İnsanın el emeğinden daha kutsal ne olabilir. Yok, biz hovarda hayat süreceğiz üniversiteyi bitirelim KPSS’dan geçeri alıp devlete sırtımızı dayayalım… Aman üretmeyelim sakın ha! Aman tasarlamayalım! Neyse efenim Hilat Usta’nın güzel tasarımları vardır. Vitrininde görme şansınız olur mu bilemem ama yol

Hoşçakalın

Resim
Her şeyden uzak bir hafta için İstanbul’u hafta sonu terk ediyorum. Elveda trafik, elveda çöpten atlayan kediler, hoşçakalın projeler, metinler, kitaplar... Şarkılar, sözler, videolar, dergiler, hoşçakalın grafikerler, metin yazarları, stajerler, gazeteciler, yapımcılar...Hoşçakalın sevgili işverenler, işsizler. İyi de Bolat, nereye gidiyorsun? Ataol Çiftliği Bozcaada Bozcaada’ya gidiyorum soru sahibi okuyucu. Sana da tavsiye ederim kontağı kapat en azından bir hafta sonu. Belki İstanbul’u daha da özleriz kim bilir! Bari  gittiğin yerin fotoğrafını da koysaydın! Bakın üstte işte Ataol çiftliği. Görgüsüzsün! Megolomansın! ...