Beyoğlu hallerim

Günlerden, dün. Yer  Beyoğlu.
Sahaf Festivalini geziyorum, gayet başarılı. Ahmet Misbah Demircan’ı başarılı bulurdum.  Asmalı Mescit yasağı, sokak müzisyenlerine getirilen kısıtlanmalar kafamda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu.  Evet, haddini aşan esnaf  zapturapt altına alınmalı fakat toptancılık kolaylığına gidilmemeli. Sahaf festivalinde şu dikkatimi çekti. Her şeye festival demek ne derece doğru kelimeler anlamını yitiriyor her etkinliğe “festival” der olduk kelimenin içeriği vurgusu öldü.

İstiklal Caddesi’nden geçip arkadaşı beklemeye başlıyorum.

Saat 18:42, Fransız Kültür Merkezi'nin önündeyim.  Elimde DB(Doğan Burda Rizolli) tarafından çıkarılmış İngilizce Beyoğlu Neswpaper adlı gazete var.  Tasarımı da içeriği de fena değil.
Saat 18:44, “How can i go to subway”  parmağımla işaret ediyorum “"over there, it takes 2 minutes" kızlar sırt çantasını taşırken hafif eğiliyorlar.  Hitchhiker olduklarını tahmin ediyorum.
Saat 18:46, yanımda 16-17 yaşları arasında iki genç.  İnsan suratlarına bakınca korkuyor, konsolosluğun merdivenine otuyorlar belli ki sokağa ve ortama çok aşinalar. Biraz tedirgin oluyorum 3 metre sağa kayıyorum… Konsolosluğun güvenlik görevlisi içeriden çıkıp bu arkadaşları kış kışlıyor. Belli ki güvenlik görevlisi de onlara aşina.
Saat 18:49, iki metre ileride profesyonel fotoğrafçı var sokak resimleri çekiyor, makinesi Nikon-d90 özellikle nostaljik tramway’a odaklanıyor.
Saat 18: 52, yanımda iki Hollandalı kız biri diğerinin resmini çekiyor, parfümün bütün güzelliği burnumda! Ben gazeteye göz atıyorum, flaş sayfaya patlıyor.
Saat 18:55, gelecek arkadaşa bakmak için kafamı kaldırıyorum henüz ortalıkta yok telefonuma bakıyorum mesaj da yok.
Saat 18:56, çöp arabasını kirpi gibi hışırdayarak ayakların dibinden geçiyor arkasından genç bir çöpçü sanırım 23-25 yaşları arasında kıyada kalan çöpleri süpürgesi ile küreğine alıyor.
Saat 18:57, merdivenlerde tekrar iki genç ellerinde sigara birinin sigarası bitiyor, sigarayı yere atıp ayağıyla çöpçünün küreğine iteliyor. Çöpçüye hitaben memleket nere hemşerim “………….” Duyamıyorum.
Saat 18:58, çöpçüyle gençlerin muhabbeti uzuyor çöpçüye sigara ikram ediyorlar. “Kaç lira kazanıyorsun hemşerim?”  Yol parası filan bin lira. “İyiymiş, mahallede herkes çöpçü olduğunu biliyor mu?” Yoook, ailemi utandırır mıyım abem, belediyede çalışıyorum diyorum. “İyi iş lan biz de mi çöpçü olsak” Gülüşmeler………. “Karslıyız biz, bizim belediyede temiz ikibin TL alıyor işçiler.”  İyiymiş…
Omzumdan biri dürtüyor arkadaşım ve gidiyoruz Beyoğlu Özsüt’e.

Yorumlar

Neşeli Günler dedi ki…
Beyoğlu'nda biz İzmirli "Özsüt" afiyet olsun:)
Vladimir dedi ki…
Sokağın seslerini dinlemek ve görebilmek çok keyif verici. :9
Mutlu Eller dedi ki…
Güzel, renkli bir bekleyiş olmuş Bolat:)Bu arada Mehmet Tez`i takip ediyor musunuz?http://www.hafifmuzik.org/
Sparrow dedi ki…
beyoğlu sokaklarının çeşitli turistleri, her kesimden halkı, sürekli çalan müziği ve tarihi binaları... vazgeçmek mümkün değil :)
Begonvilli Ev dedi ki…
Ahhhh! Şimdi İstanbul'da olmak vardı..
Blogger Bolat dedi ki…
Neşeli Günler, teşekkür ederim :)

Vladimir, teşekkürler, beğenmenize sevindim.

Semi, yazılarını takip ediyordum ama sayenizde sitesini de keşfetmiş olduk :) çok teşekkürler.
Blogger Bolat dedi ki…
Sparrow, insanın enerji bulduğu yer Beyoğlu'ndan vazgeçmek mümkün değil :)

Begonvilli Ev, bekleriz :) bir uçuş ötedeyiz.
Hayal Kahvem dedi ki…
Hoppala!'!
Bolat.. Hani kitaplar, hani eski kitaplar, ne diyordunuz siz onun ismine? Hani sanki kelimenin tınısı korkutuyordu insanı.. Valla ilk okuyup sesli tekrarlayınca o kelimeyi, resmen ürpermiştim.

Ne diyordunuz siz ona? Hani sahaflar festivalini duyuru yazınızda yazmıştınız? Şeydi? Aaa! Neydi? "Efemaracı"

Tamam. Siz efermaracılık yaptınız mı yapmadınız mı? Bi yol ondan haber verin:))

Yoksa.. Dakika dakika Beyoğlu? Hiç işim olmaz. Ben efemaracılık vaziyetinizi merak ettim:)

Böyle bela yorumcular vardır işte!
Blogger Bolat dedi ki…
Eski fotoğrafları karıştırdım, eski sayılı mecmualara baktım ama satın aldığım bir şey olmadı ama eski fotoğraflardan bir hanım'a ait eski bir pasaport gördüm 1950'li yıllara aitti.Etimolojik sözlük arıyordum bulamadım :(
Adsız dedi ki…
pek keyifli bir yazı olmuş..dönüş yaklaştı, bu iki günde bir oralardayım bu aralar... ):
Blogger Bolat dedi ki…
Heyo, teşekkür ederim :) yazın tadını sen çıkardın anlaşılan :)) bekleriz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı