Şarj Olalım

İki gün boyunca İstanbul Swissotel’de yapılan Yeşil İş Konferansı'nı izledim. Öncelikle uyarılarımı ileteyim. Program son güne kadar netleşmedi. Moderatörler değişti, Örneğin Greenpeace CEO’su Uygar Özesmi, Türkiye Çevre Koruma Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Prof Dr Barbaros Gönençgil gibi isimlerin programlarında kaymalar oldu. Bu programı izleyen bizler için önemli bir kusur hatta hataydı! Odak Kurumsal bu konuda kendini sorgulamalı.
Konferanstan benim çıkarımlarım şunlar oldu: Çevrecilik romantik bir algı değil hayatın ta gerçeğidir. İstanbul için sürdürülebilir şehircilik önemlidir ama TÜSİAD’ dan Okşan Atilla Sanön 2050 Vizyon Raporu’nda der ki; sürdürülebilir şehirciliği İstanbul’dan başlatmak gerekir zira böyle giderse 2050’de Türkiye Nüfusunun %80 İstanbul’da yaşayacak! Schneider Electrik uyardı, artık hayatımızın vazgeçilmezi “şarj olmak” terimine alışalım yakında elektrikli araçlar hayatımıza girecek.
Enerji tüketim ihtiyacımız artacak fakat temiz enerji kaynaklarını yaratmak zorunda kalacağız, tasarruf üretim kadar önemli hale geldi. Ayrıca Dünya Ticaret Merkezi (WTO) Ticaret ve Çevre Bölüm Başkanı Vesile Kulaçoğlu’nun broşuna bayıldım. Mimar Metin Arolat ile tanışmak istemiştim ama tam o saatte bir proje sunumu için otelden ayrılmak zorunda kaldım.

Yorumlar

Mutlu Eller dedi ki…
"2050`de Türkiye nüfusunun %80`i İstanbul`da yaşayacak!" sözüne takıldım. Diğer gerçekleri ucundan kıyısından biliyordum ama tabii böyle ağızlardan bunları duymak çok da ürkütücü...
bossa nova dedi ki…
Yenilenebilir enerji kaynağı sıkıntısı şimdiden bu kadar yoğunken şarjlı taşıtlarla nasıl baş edilecek gerçekten merak ediyorum. Güneş enerjisi paneliyle hareket eden araçlar gelişme göstermedi. Enerjiyi elektriğe çevirip depolama işinde ekonomik yöntemler bulunsa...
En iyisi bisikletlerimize binelim ve lanet şehir kirliliğinden de bi nebze kurtulalım.
Blogger Bolat dedi ki…
Semi, bu gidişle bu gayet normal,iddia ediyorum bizde şehirci filan yok, inşaatçılar var.
Blogger Bolat dedi ki…
Bossa Nova, en doğrusu bisiklet bununla ilgili bir yazım vardı sanırım 2 yıl önce:)
Joujou dedi ki…
Türkiye nüfusunun %80'iyle kurtarabilirseniz iyi bence. RTE hala bütün iş kaynaklarını İstanbul'a kaydırma peşinde. 15 milyon kişi akraba olmak üzere, kimsenin umurunda değil. Size de yazık, o güzelim şehre de yazık. Üzülüyorum gerçekten...
Blogger Bolat dedi ki…
Joujou, biri buna önlem almalı desem boşuna yazmış olacağım biliyorum! Geçen gün köprüde 1 saat kontak kapattık böyle şey olur mu? Oluyor işte!
Adsız dedi ki…
Aslında,Türkiye’nin enerji kaynağı olarak ispat edilmiş rezervleri ortada.Ülkenin doğal gaz,petrol ve kömür rezervleri oldukça sınırlı.Hatta bu rezervlere sahip olan ülkelerle ilgili bir sıralama yapıldığınada ilk 50'de bile yer almıyoruz.Ancak rüzgâr,güneş,su ve jeotermal potansiyeli gibi başka potansiyelleri(coğrafyası)olduğu da bir gerçek.Bence rüzgâr enerjisinde biraz gecikmiş olsa da iyi bir başlangıç yapıldı.Güneş enerjisi ile ilgili fikrim de;güneş enerjisinin elektrik üretiminde değerlendirilmesiyle ilgili bazı girişimlerde bulunuldu,bu girişimlerin gerçek anlamda yaygınlaşan yatırımlara dönüşebilmesi için biraz daha zamana ve gelişime ihtiyaç var.Onun dışında enerjiyi verimli üretme ve tasarruflu kullanma diğer bir mesele oluyor. Türkiye'de enerjinin bugünüyle ilgili olarak,(bu şarjlı araçlarla) çevreyle daha uyumlu yeni enerji teknolojileri konularında çalışmalar yapabilecek durumda ve yeterlilikte olduğumuzu düşünüyorum aslında ben.Bir de son olarak,"2050 yılında Türkiye'nin %80'i İstanbul'da yaşayacak"olması. Böyle bir yığılmanın oluşturacağı dengesizlikleri saymaya nereden başlasak ki?Korkunç.Ben,bloğunuzu bugün farkettim.Hızlı hızlı geçip inceleme fırsatım oldu bugünlük.Bundan sonra takipteyim,hem de sıkı takip.Sevgiler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı