Blogger'lar dünyayı değiştirebilir mi?
Blog dünyasında çok emeği olan, sosyal medya ile ilgili çalışmalarını önemli gördüğüm dayatmalarda kayboluş
ile söyleşi yaptık. Kendisi Dayatmalara isyan bayrağını çekmiş bir bloggerdır. Bu yazıyı Model'in şu şarkısı eşliğinde okumanızı öneriyorum.
ile söyleşi yaptık. Kendisi Dayatmalara isyan bayrağını çekmiş bir bloggerdır. Bu yazıyı Model'in şu şarkısı eşliğinde okumanızı öneriyorum.
Bize kendinden bahsedebilir misin?
Ben; bir
yanardağım, denizim, rüzgarım, yağmurum, depremim, tusunamiyim.. tencereyim,
tavayım, havayım, toprağım….kısacası doğanın tüm özelliklerini içinde
barındıran ve sürekli bir devinimim bir zerresiyim.. özünde hiçbir diğer
parçasından yok farkım…
“beyin”
denilen o yumuşak doku nedeniyle kendini doğadan ve kendi türünden üstün sanmak
gibi sanrılar içerisinde kaybolmuş yaratıklardan sadece bir tanesi olduğum
için; ben “sen”im, “o”yum, kötüyüm, iyiyim, başarılıyım, başarısızım, zenginim,
fakirim, güçlüyüm, zavallıyım, hainim, güvenilenim, güzelim, çirkinim, cahilim,
bilgeyim…
senin
“beyin” denilen doku hücrelerinin kaç tanesinin aktif olduğuna, ve kaç hücre
kasının hangi oranda gelişmişliğine bağlı olarak, kendini “var” kabul ettiğin noktaya göre, ne olduğum
ve nerede durduğum değişen bir laga-lugayım…
şimdi ben
kendimden bahsedersem, sadece kendi aynamda ne gördüğüme göre
bahsedebilirim…senin aynanda aynı görüntü olmayacak… her ne kadar CV lerde, beyannamelerde, kontratlarda,
anayasalarda yazılan türden kategorizasyonlarla ortak algılamalar oluşturuyor
gibi görünsek de gerçekte algılamalarımız hep farklı olacak çünkü her birimizin
aynasında görünen yansıma farklı.…
yine de
kendimden bahsetmemi bekliyorsan… benim aynamdan ne göründüğünü anlamaya
çabalıyorsan... bir strateji oyunu içerisinde varlığının nedenini ve oyuna etkisini asla bilemeden kullanım
süresinin sona ereceğinin farkında olmasına rağmen sorgulamaktan hiç
vazgeçmeyen bir unsurum….
Blog dünyası ile çok ilgilisin, neden?
Dijital dünyanın kullanımının yaygınlaşması ile
“okul” denilen “beyin formatlama” oluşumlarının etkinliği kalkmaya başladı… çünkü
klavyede dolaşan parmakların birkaç dokunuşuyla her tür bilgiye ulaşılmaya
başlandı… dolayısı ile hükümranların kutsallıkları, mevcut kast ve kontrol
sistemleri de anlamsızlaşmaya başladı…
“gerçek
dünya” denilen ortamda, “kapıcın çocuğu” olduğu veya “Harvard” çocuğu olduğu için “kendi” olmasına,
“kendi hayallerini” yaşamasına izin
verilmeyen bireyler “blog dünyasında” hep gizledikleri, öteledikleri “gerçek” kişilikleri, hayalleri, yetenekleri
ile tanışmaya başladılar…
Blogger
olarak yarattıkları kimliklerinden kurtulmak için bir tek parmak hareketi ile “delete”
tuşuna basıp o kimliği siliveriyorlar…
İçinde
“dün” baskısı taşıyan “ön şartlar ile sınırlanmış hata yapma özgürlüğü olmayan
“tek bir yeni şans” yerine, her hatada/
her mutsuzlukta sil baştan yapabildikleri bir dünyaları var…bu sayede kişiliklerini
ve yeteneklerini daha hızlı
geliştiriyorlar.. dayatılanlar arasında ezilmeden…
Doğduğu
ortamın algılamalarına asma kilitlerle hapsedilmiş olan, düzene “köle” ve
“tüketici” olarak sağladığı faydalar dışında “yok” sayılan
insanlar… blog yayınları ile; varlıklarını
ilan etmenin ötesinde sistemin yarattığı “dokunulmazlara karşı “rekabet”
ve “meydan okuyuş” sergiliyorlar….. artık
onlar da meşhur olabiliyorlar… onları da
birileri tanıyor… onların da hayranları oluşuyor… onlar da fikirleri, yaşamları,
bilgileri, sesleri, görüntüleri, kelimeleri…. İle birlierini etkiliyorlar…dolayısı
ile onlar da kendilerini “önemli” hissediyorlar…
Yepyeni bir
çağın çok başı….
Şimdilik, büyük çoğunluk sadece oturdukları yerden… kendilerini çok yormadan… daha fazla bilgi sahibi olmaya gerek duymadan bile
bunu yapabiliyorlar, ancak global
etkileşim ve insanın doğasındaki rekabet nedeniyle kendileri farkına bile
varmazken bilgi seviyeleri yükseliyor, özgüvenleri gelişiyor… bu arada dijital dünyada yaşamaya başlayan
bireylerin ve kurumların sayısı da hızla artıyor… kısa denilebilecek bir süreç
içerisinde dijital ortamda, bugün
kendisini önemli hisseden %99,999999999….
için “var olmak “ile “varlığını devam ettirmek ” arasındaki ince çizgi algılamaları
uçurumlara dönüşmüş olacak… aynen “gerçek” denilen dünyada olduğu gibi…
Ama büyük
bir farkla: bugüne kadarki farklılıkların (zengin-fakir, Harvard’lı- Çemişgezekli, Avrupalı-Afrikalı,
Patron-İşçi, Kadın-Erkek, Güzel-Çirkin, Başı Kapalı-Başı Açık…v.b.) yerlerini, parmak uçlarındaki bilgiyi analiz edebilme ve düşünebilme yeteneklerine dayalı yeni farklılıklara/kastlara
bırakacakları yepyeni bir global algılama denkliklerinin oluşturulduğu dünyaya
doğru geçilmiş olacak….
Global
aydınlığın ve global karanlığın iç içe girdiği ayrıştırmasının gittikçe
zorlaştığı bir yaşam biçimine…
İster
klavyenin ardında.. ister ekranın önünde.. ister unutulmuş bir köşede… insan
doğasında “bencillik” ve “hükümranlık” özlemi var… genlerine yerleşmiş…
dolayısı ile bu yeni yapılanmada da etkin olacaklar….ama global aydınlıkları, huzuru ve güveni
destekleyen beyinlerin egemenliği mi.. yoksa ilerlemiş teknoloji ve bilgi
sayesinde deri altına yerleştirilmiş chipler ile toplumları robotlaştırarak
köle olarak kullanmaktan zevk alacak beyinlerin egemenliğinde mi ???
Bu başlangıç
noktasında, bloglar, çok yakın geleceğin “sosyal
insan yaşamı”nın biçimlenmesinde “en etkin” temel taşlarını atıyorlar… %99.99999999999999…. u da bunun farkında bile
değil… sadece kendisiyle tanışma ve kendi varlığını kabul ettirme kaygısında şu
an…
Bizim Bloglar Mahallesi
BBM ile uğraşmamın sebebi de bu değişime ayak uydurabilmek için, ticari kaygılardan uzak, “insanlık” olgusunun ön planda tutulduğu, paylaşım ve dayanışmanın olduğu platformların oluşmasını arzu ediyor olmam…İstanbul deyince aklına gelenleri 5 cümlede yaz desem, ne yazmak isterdin?
Emin misin
5 cümle istediğinden…? Sanırım senin blogunun en uzun yayını bu röportaj olacakL
Doğa ve
tarihi güzelliklerinin talan edilmesine rağmen halen güzel bir şehir.
Hırçın
İstanbul Boğazının deniz kokusunu yükleyerek kalabalığın çöp kokularını
bastırdığı bir şehir. Hiç
tükenmeyen bir kalabalık dinamizmi ile yoran bir şehir..
Umut
kelebeklerinin, umutsuzluk sinekleri ile beraber her an etrafta dolaştığı bir
şehir…
Benim aşık
olduğum şehrim (nokta)
Senin
İstanbul’un nerelerdir, neden?
Boğaz:.
Bana iyi geliyor vapurla boğazda dolaşmak…
Beyoğlu,
Sultanahmet, Beyazıt, Fındıkzade, Kocamustafapaşa: dün ve bugünün iç içe geçmişliği…
Tarabya,
Şişli, Teşvikiye, Çengelköy, Caddebostan, Kalamış ve Moda: Huzur ve halen özgün
havalarını koruyor olmaları..
Ve
Kavaklar… keyifli balık yemekleri ile bezenmiş sofra sohbetleri…
Aslında
boğaz ve etrafı demem gerek galiba… diyeyim ve burada bitireyim…
Senin için İstanbul’u hangi renkler ifade eder?
Gökkuşağı….
Tek başına bir renk asla benim İstanbul’umu ifade etmeye yetmez…
İçinden İstanbul geçen sevdiğin bir şarkı var mı?
AdaSahilleri en çok da Hamiyet Yücess’ten
dinlemeyi
Bir VarmışBir Yokmuş – Fecri Ebcioğlu
İstanbul’unKızları – fecri Ebcioğlu (Dario Moreno söylerken)
Bekle Biziİstanbul – Edip Akbayram
ÇerağanVakti - Modern Folk Üçlüsü
Aslında çok
daha fazla ama şu anda aklıma gelenler bunlar… İstanbul üzerine o kadar çok ve
güzel şarkılar yazılmış ki…
İzin
verirsen burada bitireyim yoksa arkası
yarın serileri gibi yayınlayacak ve bizi seni güzel yayınlarından mahrum
edeceksiz…
Sana blog dünyasına katkıların, BBM’ye verdiğin destek ama hepsinden önemlisi
“insan” olduğun için teşekkür ediyorum…
Yorumlar
"Dayatmalarla Kayboluş" bu topluluğa renk getirmiş bir arkadaşımız,gözlemlerini okumak güzeldi...
Bloglara dair düşüncelerinde hem-fikirim. Tekel medyanın sunduğu taraflı habercilik yanında, bloglarda özgün ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıktığı ve hiç bir karşılık beklemeden her bireyin fikrini özgürce duyurabildiği.. yepyeni bir medya yaratıldığını düşünmekteyim. Üstelik bu süreç senin de bahsettiğin gibi her blog yazarını zaman içinde geliştirmekte.. ve bloglarda yaratılan beyin fırtınası her birimizi etkilemekte.
Bu güzel söyleşi için sana ve vesile olan 'dayatmalarda kayboluş'a teşekkürler. Söyleşiyi ilgi ile okudum sevgili Bolat..
Esenlikler dilerim..
BMM'yi ilk defa duydum .
Öğretici bir yayın bence teşekkürler ....
:)
eskiden dayatılanla yaşayan şimdi muhtarımız insana umut veren, ümit aşılayan harika sözler söylemiş..
Blogunuzu diğer bloglarda gezinirken tesadüfen keşfettim. İsminden dolayı da ayrıca ilgimi çekti.
Ben de blog yazmaya yeni başladım.. Konum İstanbul :)
Sizi ilgiyle takip edeceğim..
benim blogum: http://mylifeistanbul.blogspot.com
Yorum Gönder