Ey Aşk!


Bu yıl dünyaca ünlü şairimiz ve ressamımız Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun doğumunun 100. yılını kutluyoruz.
O sadece bir şair değildi, ressam, vitraycı, yazar, öğretmen, mozaik sanatçısı, seramikçiydi. Resmi mimariye sokmaya çalışan ender sanatçılarımızdan biriydi.
Türkiye Cumhuriyetinde yaşanmış yüzyılın önemli aşklarından biri, bana göre Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun aşkıdır.   Can Dündar'ın İmge Yayınevinden yayınlanan "Yüzyılın Aşkları" Kitabında Bedri Rahmi'nin öyküsünü de bulabilirsiniz.

Bedri Rahmi Eyboğlu 1911 yılında Trabzon’un Görele ilçesinde doğar. Babası kaymakamdır, beş kardeşin ikincisidir o. Çok zor bir mektep hayatı olur. Hatta Kerrat cetvelini ezberleyemedi diye onu herkesin içinde aşağılar lise öğretmeni. O yıllarda yazdığı notlarda, ´ressam olduysam buna neden olan şey lise hayatımın ıstıraplarla dolu olmasıdır´ der. Liseyi bitiremeden 18 yaşında İstanbul’a gelir ve o günden sonra bir daha 30 sene Trabzon’a uğramaz.

Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı’dan dersler alır, sonra Bükreş akademisi derken Paris gider. Paris’te Ernestine Leibovici adında Romanyalı zengin bir ailenin kızı ile karşılaşır, o da ressamdır. Kızın yaptığı resmi çok beğenir. Bu tanışma büyük bir aşka dönüşür. 
Zor yıllar başlar. Bedri Rahmi İstanbul’a döner, hasretle kavrulan iki sevgili mektuplaşmalar başlar. Babası milletvekili olmuştur. Sonunda Ernestine İstanbul’a gelir, Bedri Rahminin ailesi bu durumdan hiç hoşlanmaz hatta Bedri Rahmi’yi ihbar ederler, Gülhane parkında gezerken polisler tutuklar, güya kız Romanya Casusudur. İki âşık bu duruma çok sinirlenir aşkları daha da alevlenir.
Ailesinin gözünde Bedri Rahmi Liseyi bile bitiremeyen işsizdir, Bedri Rahmi Sanat camiasına kendini kabul ettirmek için uğraş vermektedir. Sonunda Ernestine sevgilisinin 50 resmini alarak Bükreş’e döner ve orada 1935 yılında ilk kişisel Bedri Rahmi sergisi açılır ama o askerlik nedeniyle kendi sergisine gidemez. Sergiye giden büyük elçimiz Hamdullah Suphi Tanrıöver, resimlerle alay eder. O gün hiçbir resmi satılamamıştır ama Ernestine yılmaz mücadele eder.
1935 yılında Ernestine tekrar İstanbul’a geri döner. Bedri Rahmi onu şair olan arkadaşı Necip Fazıl ile tanıştırır, Necip Fazıl Firuzağa mahallesinde kaldığı evde ona bir oda bulur. Fakat sonradan para meselesi yüzünden ayrılmak zorunda kalınca, Bedri Rahmi bu olaya çok sinirlenir ve Necip Fazıl’a verdiği tüm resimleri parçalar.

10 Aralık 1935 te yazılan bir Mektupta Bedri Rahmi:

….sana çok güzel bir isim buldum …Eren… Seni bundan sonra böyle …’Bayan Eren Bedri’ diye çağıracaklar. Nasıl hoşuna gittimi? Anlamı da çok güzel ‘Amacına ulaşmış demek’ babanın koyduğu isimden çok faklı değil. ….

Nihayet evlenirler, 1939´da Romanya ateşe düşer, Eren Hanım anavatanına gider, evleri bombalanmıştır. Eren ve Bedri çiftinin bir çocukları olur ve çocuğun doğduğu hafta Bedri Bey askere alınır. Sonunda Güzel Sanatlar akademisinde öğretim görevlisi olarak düzenli bir gelir sahibi olur. Onu Eren Hanımdan sonra dillere düşürecek ‘Karadutum, çatal karam, çingenem’ diye şiir yazacağı Mari Gerekmezyan’a âşık olur. Ve şu mısraları onun için yazar;

´Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar Tanem, Nur tanem bir tanem,
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum,
Günahımsın Vebalimsin.´

Mari onun büstünü o da Mari’nin onlarca portresini yapar. 1946 yılında Mari Tüberküloz’a yakalanır, ilaçları karşılamak için Bedri Rahmi şimdi piyasada olan değerli bir çok tablosunu yok paraya satmak zorunda kalır...
 Sonunda Mari İstanbul’da Alman Hastanesinde ölür. Mari den sonra 1948 yılında Mari’ye âşık olduğu akademi de yanıp kül olur. Bedri Rahmi cefakâr eşine döner, Bayan Eren onu affeder ancak 1949 yılında büyük kulüpte yapılan bir toplantıda ‘Karadut’ şiirini eşinin gözleri önünde gelen istek üzerine okuyup ağlayınca, Bayan Eren oğlu Mehmet’i de alarak ülkeyi terk ederek Paris’e yerleşir.
O dönemde yazılan bir mektupta Bayan Eren şöyle diyordu:

4 Ocak 1950 Paris

“….Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni mümkün kılsın…” ..Eren

Sonunda dualar gerçek olur ve Bedri Rahmi eşinin yanına Paris’e yerleşerek birlikte yaşlanmaya başlarlar. Oğul Mehmet Kanadalı bir kızla evlenir. Bedri Rahmi 1974 yılında Pankreas Kanserinden ölür. Cenazeyi defnettikten sonra Eren Eyuboğlu 35 yaşına gelmiş olan oğlu Mehmet’i karşısına alarak şunları söyler.

“Babanı uğurladık, şunu bilmeni istiyorum, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi hiç unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul edemez. Buna katlandımsa bilki senin içindir.”

Eren Eyuboğlu 1988 de İstanbul’da ölür. 
Source:www.w.n.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı

Blog Yazarının Eşek İstavriti, Azman İstavritle İmtihanı