İstanbul'un kuş beyinli blogger'ı!
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken… Kuş beyinlinin biri “İstanbul’a güzel bir kuş gözlem kulesi ne yaraşır arkadaş!” diye kendi kendine söylenirken birden Metro denen parasız dağıtılan gazetede bir haber okumuş! "Oh ne güzel" demiş bizim kuş beyinli blogger. İstanbul Çamlıca Tepesi’ne kuş gözlem kulesi yapılacak! Yıl 2008, gözlerine inanamamış, haberi tekrar okumuş! Hatta yetinmemiş bir de belediyenin internet sitesine bakmış orada da “İstanbul ‘KuşTurizmi’nde de iddialı” başlığıyla haber olmuş. Hemen klavyenin başına geçmiş ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni vizyonu için kutlamış! Estambul’uma da bu yaraşır demiş, aferin başkanıma demiş!
Bu bizim kuş beyinli blogger az
gitmiş uz gitmiş elinde dürbün kuşların yollarını gözlemiş! O gazete haberi
üzerinden 5 yıl geçmiş, yıl 2012 olmuş ve kuşlar sonbahar göçü için tekrar
İstanbul Boğazı üzerine akın etmiş! Bizim kuş beyinli blogger Çamlıca tepesine
1 yerine 4 kule birden inşa edileceğini yine bazı gazetelerden öğrenmiş! Çamlıca
tepesine kuş gözlem kulesi yerine böyyyük bir camii yapılacakmış! Hem de selâtin
camii, yani sultan camii, “iyi de baba sultan yok o nasıl olacak o iş demiş,
Brunei’den mi sultan getireceğiz?” Her neyse işte bizim kuş beyinli blogger’in
kuş gözlem kulesi hayal olmuş! İstanbul Büyükşehir Belediyesi ermiş muradına
biz çıkalım kerevetine!
Şimdi bazı okurlar şöyle
düşünüyor olabilir, bu kuş beyinli blog azarı Bolat efendi camiye karşıdır,
zındıktır, Allah onun tepesinden bakacaktır…Asla camii karşıtı bir söylemi
olmaz! Yalnız isyanı şunadır hala ülkesi gelişmekte olan ülkeler listesindedir
bizim kuş beyinli blogger bilir ki bu batılılar “geri kalmış ülkeler demek ayıp
olacağından gelişmekte olan ülkeler deme yolunu seçmişlerdir, bizim gibi
ülkeler gücenmesin diye!
Haksız da sayılmazlar. Şimdi
kuş gözlem kulesi yapacaksın, birkaç yüz kuş beyinli kuşa bakacak diye
güzelim Çamlıca tepesine neden kuş gözlem kulesi mi dikelim?
Kuşları gözlüyorlar da ne oluyor! Ne işe yarıyor? Mesela o geçen
nedir deseler biz K.O.K deriz, yanlış anlayıp bizi levye ile
kovalarlar. Halbuki KOK, küçük orman kartalıdır.
Şimdi anlatsak bu kuş beyinli
gözlemciler sayesinde ; Bilim desek, ilim desek, irfan desek, sayıyoruz çünkü
vatandaş bilimi desek, halkalıyoruz desek, salgın hastalıkların tespiti desek,
sulak alanlar desek, veri bankası desek, hayvan sevgisi desek, eko-turizm
desek, yerel ekonomiye katkı, doğa koruma, ülkeler arası bilim aktarımı,
deneyim paylaşımı desek, ülkemiz için etkin tanıtım desek bizi dinleyen olmaz çıkmaz.
Elimizde dürdün, fotoğraf makinesi öyle boş boş
havaya bakan tipleriz, oy potansiyelimiz de yok!
Bak, üstümüzden bu topraklarda nesli tükenmiş 164 çeşit kuş türü geçiyor desek, yararı olur mu? Kim takar bizi! Bizim Bursalı
Bloggerlara sorsak, Anadolu Sıvacısı adlı kuşu izlemek için elin insanları dünyanın her yerinden geliyor sizin haberiniz var mı!
Not: Şu fotoğraftaki estetiğe bak sen tam 700 yıl geridesin, adamlar
hayvan sevgisinde nerde sen nerdesin hangi yeni camiinde böyle bir anlayışın
yansıması var?Diyelim ki böyle bir anlayış yok, peki var olanı koruyabilecek
kadar kapasiten var mı? Fotoğrafa bakarsan o da şüpheli! Fotoğraf kaynağım,
tayproject'tir.
Yorumlar
Cami ustune cami yapmak, ibadeti goze sokmaktan, gosteris yapmaktan baska birsey degildir de nedir????
Bu yazinin, kimsenin ibadeti, inanc sekli ve dini ile ilgisi yoktur arkadasim, gercekten kus beyinli olarak dunyaya gelmemis oldugumuzun bir ispatidir bu!
Ya sabir!
Nasıldı o satırlar; leylek leylek havada, yumurtası tavada..
Bence durum özeti. :)
yok ben de karşı degilim camiye, ama istanbul gibi her yerinden cami fıskıran bi şehre ne gerek varki böyle çalışmalara, onun güzel silüetini bozacak, degistirecek girisimlere.. bizim kuş beyinli halkımız her .oka "bi bildikleri vardır" gözüyle baktıkları icin, buna da ve bunun gibi biçok şeye de göz yumacak, seyredecek, kayıtsız kalacaktır. yapcak bişey de yok aslında düşününce, onlar zaten vermiş kararını, halkı takan kim, istanbula soran kim..
bu arada ben de minik bi kuş olduğuma göre, ben de kuş beyinliyim galiba :D
bizim eve çok yakın bir sokakta kaldırımda bir kafes var
iki metre boyu bire bir buçuk eni derinliğidir vardır baya büyük içinde çok değişik (bana göre) kuşlar var yumruk kadar ama büyük kuşlar değil, sayısıda çok yok on küsür son zamanlarda yanından geçerken bir sizin kuş sevginiz bir de Başağın yumurtaldan çıkanları geliyor aklıma
resimlerini makinayla almaya korkuyorum flashtan telefonlada belli olmuyor yolunuz düşerse beşyüzevlere görmenizi isterim
Çamlıca tepesinde çalıştım bir dönem, öyle muhteşem ki doğası, manzarası ve tabi ki bahsettiğin kuşlar. Koruda rengarenk papağanlar ve onları fotoğraflayan yabancı turistler görünce utandım gerçekten. Bu insan nerelerden geldi şu papağan için ben yanı başımda böyle bir güzellik olduğunun farkında değilim diye hayıflandım. İşte o sıralar bir yangın çıktı "tesadüftür" ki boğaz manzarasının izlenebildiği enn güzel yerde. Eyvah dedim yine dikecekler bişeyler. ve üzerinden iki yıl geçtikten sonra oraya lüks bir villa sitesi yapılacağını öğrendim. Yazık çok yazık...
Gotik tarz bir kuş yuvası... :)
Birde şey de var gerçi sen bilirsin ama :)
Fethi paşa korusundan denize inerken dizili, çeşit çeşit.
Ama hep boş duruyorlar. Ya da bana hiç denk gelmiyor :(
bizler gibi etrafında ne olup bittiğinin farkında olmayan insanlar için en uygunu istedikleri yere cami yapmak mı acaba?? bunlara müstehaktır deyip!!!
saygılar
Tabiki heryerde cami olmalı '''ramazanda''' insanlar sığmıyolar camiye.
okul hastane bilim merkezleri kuş gözlem kulesi falan bunlar fani şeyler..
okula gerek yok zaten cahillik mutluluktur..
hastane ye hiç yok hepimiz ölücez zaten bigün..
kuşlar geçer gider napalım yani gel bi çay iç öyle gidersin mi diyelim..
bırak allasen:p
Farkı yoktur ayıdan zerre kadar
Av için kendini dağda yoranın.
Böyle arzu eder insaniyet:
Kuş kadar ömrü ola kuş vuranın!
Bir yere gitmek yok, çocuklarımıza miras bırakacağız ve onları yetiştireceğiz hayallerimizdeki ülke için :)
Evde kuslarla ilgili bir kitap var, arada bilmedigimiz bir kus görünce cocuklarla acip bakiyoruz. Ama kus gözlemcisi olmak ayri bir sey, seni tebrik etmek lazim:)
Dinsizlige gelince; söylenecek ne cok sey var...
Biliyorsun Hamburg'dayim bir haftadir. Buradan bakinca daha bir farkli her sey. Birkac gün önce Freilichtmuseum (eminim biliyorsundur) ziyaret kapsamindaydi. O gün konu "su" idi. Cocuklara her köse basi aktivitelere suyun önemi, nasil yararlaniyoruz vs.gibi bilgilerle aydinlatiyorlar, cocuklar nasil egleniyor anlatamam. Bu koca alanin icinde bir de 1804 yilina ait köy hayati canlandirilmis. Burada gönüllü tiyatrocular kostümlerle falan evlerinde yasiyor, firinci ekmegini (o dönemki sekilde)pisiriyor, marangoz atölyesinde, hanimlar disarida kül ile camasir yikiyorlar, yasli bir amca kösede ciddi ciddi corap örüyor.
Evde yemek hazirligi yapiliyor, aklina gelen her sey o döneme ait,hic bir sey atlanmamis.(pisirilen yemekler dahil)
Sen de gidip coluk cocuk bu yasamlarina ortak oluyorsun!
Bolat ben daha sana ne anlatayim bilmiyorum...Biz bu düsünce inceliginin, kültürün neresindeyiz....Neyi konusuyoruz bilmiyorum:(
Su konusu bence cok önemli. Bizde bu is konferans vermekten öteye gitmiyor ne yazik ki.
Daha dikkat cekici, gelecek nesli de icine alan ama ayni zamanda eglendirici bir proje olmali bahsettigimiz.
Kuş deyip geçtiklerimiz için başımıza geliyor ne geliyorsa...
Kuslarin onemini anlatamiyoruz bence. Yahu bu serceler ne ise yarar mesela, ya o havada ucusan sigirciklar, ebabiller, peki su hinzir martilar? Hani Estambul icin evvela bu bilgiler gerek.
Kus evleri, kus sebilleri ise tarihten bize kalan zarafet ornekleri. Bir ara islemistim bu konuyu ve cok guzel isleyen arkadaslar da oldu.
http://istanbulium.blogspot.com/2011/12/istanbuldaki-kus-evleri-ve-kus.html
Yorum Gönder