İstanbul ve Kültür


İstanbul kültürel bir başkentten, gecekondu şehrine nasıl dönüştü? Benim gibi otuzlu yaşlarda olanlar bunu çok rahat hatırlıyor. Bu dönüşüm sırasında harabe izbe olarak adlandırılan ahşap yalılar nasıl cayır cayır yakıldı! 14 milyon nüfusu İstanbul'a yığmak Estambul’a eziyet değil de nedir? İstanbul’un kültürel dokusunu zedelenmiştir. İstanbul’un kültür kültür politikası var mı bilmem hatta ülkemizin bir kültür politikamız var mı onu da bilmiyorum. Trafiğin dahi sürdürülebilir olmaktan çıktığı bir şehrin kültür politikasını kimler nasıl belirliyor soru işareti. Saltanatın şehri bugün ekmek kavgalarının en acımasızca yaşandığı yerlerden biri haline geldi. Kültürel üretim muadil şehirlere göre çok cılız ama yine de Türkiye'nin en önemli kültürel üretim merkezi. Benim gördüğüm şu, bazı geleneksel sanatların desteklenmesini saymaz isek kültür ve sanata destek yok gibi. Çağdaş sanatların adının çağdaş olması mı bünyede alerji yapıyor bilemiyorum. Varsa yoksa konut dikilsin, dikkat edin adam gibi bir kamu binası gösterin dişimi kırayım, bilen var mı? Bu kamu binaları nasıl yapılıyor onay mekanizması nasıl? Muhterem yetkililerimiz mimarı karşısına alıp “bak mimar efendi bizim orada böyle bir bina var idi öyle bir şey mi yapsak” diyor nasıl oluyor bu işler de bu kadar gudubet yapılar ortaya çıkıyor. Koca koca ilçelerde kültür merkezleri dediğin yerler bildiğin modern düğün salonu anacım, böyle iş mi olur! Kültür sarayımız var da içinde kültür var mı onun cevabını da sana bırakıyorum! Hani diyoruz ya hep  “kültürel zenginliklerimizin farkına varmalıyız” diye, say bakalım kaç tanesini sayabiliyorsun?
O zaman ne yapıyoruz kendimize ev ödevi verip İstanbul’un kültürel zenginliklerini hep birlikte çalışıyoruz çekirge! Aferin! İnsan, içinde yaşadığı mekâna bir şey katar mesela sen Bolat, ne kattın yavru kuşum İstanbul’a söyle? Ya da sen okuyucu, sen ne katmak isterdin İstanbul’a?

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Ben ülkeme dönünce sessiz sedasızca İstanbul'dan ayrılarak, İstanbul'a biraz daha yer açmak istiyorum.
Sis dedi ki…
Ben 65 doğumluyum. Ankarada doğdum ama hatırlamadığım 0-2 yaş aram İstanbulda geçmiş.83 den beri de İstanbulluyum. Çocukluğumdan geldiğim zamanlarda hatırladıklarım var. Mesela Fındıkzade ( ki ailenin eskileri orada konuşlanmıştı,anneannem gibi) o zamanlar çok nezih bir semt idi. Çıngırak çalan sütçü-yoğurtçuları,pencere diplerinde saksılarda yetiştirilen çiçekleri,sokkata sek sek oynarken dizini yaralayan çocukların dizlerini hemen apartman kapısı önünde pansuman eden teyzeleri ve bir şekeri para istemeden veren esnaflarıyla.
83 den itibaren yaşadığım istanbul ise nasıl diyeyim,bir yandan çok şey kaybedip bir yandan da farklı şeyler kazanan bir şehir.
Dediğin kültürel doku ise bu nemalanan hükümet sayesinde yok olup gidecektir.
Unknown dedi ki…
E ama biz hic icimize bakmiyoruz ki! Hep disaridan ozenti veya kopya olanlara taviz! Tamam sanat/kultur bunlar hep kopyalanarak gelisir ama kendi kulturumuzden katmiyoruz, biraz ozumuze donen olsa varos diyorlar, kro diyorlar, banel diyorlar...ben gelmeden evvel boyleydi!

Ben kendimi egitme cabasindayim arkadasim, sizin gibi bloglarda bu konuda eski,yeni cok seyde gozumu aciyor, insan ecnebi memlekette ( gulunuz!) yasayinca kendi kulturunu daha etraflica ogrenmesi gerektigini anliyor, ha bir de senin gibi bunu oldugu yerde idrak edenler var, sayinizin cogalmasini diliyorum, su anda elimden birsey gelmiyor :-)
Asortik Krep dedi ki…
Bence sadece biraz farkındalık, insan doğup büyüdüğü bir köy olsa bile çeşmeyi kimin yaptırdığını,kendi bahçesine ağacı kimin diktiğini, okulun ne zaman yaptırıldığını bilmeli,eğer içinde yoksa beynini açıp koysan bu bilgileri olmuyor, yaşadıklarını da hep ona verecekler zannediyor.Tıpkı cumhuriyetin kıymetini bilmeyip elinden kaybetmeden farkına varmayacaklar gibi..
Hayatta en kızdığım insanlar bu elindekinin kıymetini bilmeyenler, çünkü yokluğun çaresi zor, yeniden yaratmak zor ama olan bir şeyi kullanamama ya da hırpalamak insanın hayatta yapacağı en kolay şey olmalı.En basitinden Fethiye, yedi medeniyet görmüş,hadi diyelim hiç bir şey bilmiyorsun,dağ başında doğdun, antik tiyatroda hayvan otlatıyorsun, oku.. ve araştır, sadece okuyarak üzerinde gezdiğin herşeyin anlamını çözebilirsin ki bu bağlamda senin bloğunu çok seviyorum.Keşfetmeni ve bizimle paylaşmanı da.
Ve bir kadın olarak kültür, yediğin,yaptığın,yaşadığındır, yani ailene ne sunuyorsan kültürün odur,başkalarına göstermek istediğin değil.
LILA MOONLIGHT dedi ki…
Cok guzel yazmissin Bolat, dolmussun belli ki. Evlerin onunu temiz tutmak ( kendisininkini temiz tutarken butun pisligi yanlardaki binalarin onune atmadan ama ), klimalari cart diye binanin on cephesinde kafasina gore asmamak, binada yasayanlarin binalarin dokusuna gore uyum icinde hareket etmesi, binadaki her kapi pencere balkon ayri telden olmasa, balkonlar pencerelerin onune ozen gosterilse, yesil parmaklar varsa gercek cicekler, yoksa yapma ciceklerle guzellestirmek gibi cok zor olmayan yontemler var sokaklarimizi biraz guzellestirmek icin.
Biliyorsunuzdur, Almanya'da dogdum, büyüdüm. Gecen sene ilk defa Erasmus Degisim Progami cercevesinde Istanbul'a gittim. Tam 6 ayda bu sehir beni tepeden tirnaga kadar degistirdi, hamur gibi yogurdu, bambaska bir insan yapti.
Evet, Istanbul...Eski anadolu hülyalarla kurulan, yeni batili masallarla yasayan sehir. Paradoks mu? Paradoks? Istanbul iste öyle birsey. O kadar degerli kültürel hazinelerimiz var ki; Sahip cikamiyoruz. Bana sorarsaniz hep özenti. Zira bize her daim "yanlis" kültüre sahip oldugumuz asilaniyor. Biz Mall of Istanbul'lara gidip, eglenelim. :)
Sonsuz Dekorasyon dedi ki…
aaaa niye öyle diyorsun koca koca içinde adalet olmayan saraylarımız var bizim yeni kültürel miraslarımız onlar kalcak başımıza eskiyenler yakılacak çılgın proje ile inanılmaz rezidanslar dikilecek istanbul bambaşka olacak falan filan biz cumhuriyet bayramını kutlamayı tartışır hale geldik ne kültürü koruması ya...:(
VuslaT dedi ki…
Sevgili Bolat elimizdekileri koruyalımda yeni şeylerden vaz geçtim bu gidişle.. İyi bayramlar.
siyah kuğu dedi ki…
İyi bayramlar:)
euphrates dedi ki…
Tatih ve Kültür koruması olsa da yeter, Emek'i korumak, AKM, Taksim Sahnesi, Alkazar Sineması daha sayayım mı? Bir Cadde-i Kebir Müzesi isterdim mesela, yok yok 50'li yıllarda yaşamak isterdim, off!
Ne kadar guzel dusunup paylasmissiniz..Gecenlerde tv. de eski bir James Bond filmi vardi Istanbulda gecen..sanirim 70 li yillar bilemiyorum..bir an bogazdaki manzaraya takildi gozum.. hic yuksek bina yoktu..ve bolca agac vardi..ahhh dedim eski istanbul keske yine oyle olabilse...Bu sadece 1 tanesi dusuncemin..Magazalardaki Turkce yerine yazilan ingilizce yazilara bile kiziyorum..
Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu olsun..
Çok haklısınız ben yıllar önce Parise gittiğimde bütün eserlerin yani yapılmış gibi temiz ve korunmakta olduğunu gördüm.Rehber bu eserlere en küçük bir çivi çakmanın büyük para cezaları olduğunu söyledi.bence tarihi eserleri koruma kanunu çıkarmaları gerekir.
Blogger Bolat dedi ki…
Güzel bir düşünce bence ara sıra İstanbul'a gelip kalabalığı artırmanın da sizin için zararı olmaz :))
Blogger Bolat dedi ki…
İstanbul hızla dönüşüyor, herhalde dünyanın en hızlı dönüşen şehri keşke dönüşürken fil gibi yapmasak bunu keşke! Ama kime diyorum ki kim duyacak bizi, bazen umutsuzluğa kapılıyorum!!
Blogger Bolat dedi ki…
Özenme konusuna katılıyorum ki buradan özgün sonuçlar çıkmaz, Avrupalı değilken Avrupalı gibi düşünmek toplumun da kimyasını bozuyor. Bir İsviçreli sormuştu bana "siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz, Asyalı mı, Avrupalı mı?" diye ben ona "Biz Asyalı da değiliz Avrupalı da biz bizden başka kimseye benzemeyiz" demiştim :))
Blogger Bolat dedi ki…
Kültür bilinci maalesef öyle hemen gelişen bir yapı değil sanırım 40 fırın ekmek lazım bize! Sayemizde İstanbul darma duman!
Blogger Bolat dedi ki…
Bak bu klima mevzusunu çok iyi söyledin, gerçekten çok çirkin bir durumdur İstanbul için, yazları yağmur olur yağar cadde üzerinde üstüne! O söylediğin çiçekli balkonları biblolu pencereleri biz görür müyüz bilemem :)
Blogger Bolat dedi ki…
O mallar'dan İstanbul'da çok, özenti konusu derin bir sosyolojik analiz gerektiren bir konu ama mutlaka çalışılmalı, öz güvenimizi kaybetmiş gibiyiz!
Blogger Bolat dedi ki…
İçinde adalet olmayan adalet sarayları çok büyük bir ironi! Adalet var ama kime göre adalet!
Blogger Bolat dedi ki…
Bu konuda bizler duyarlı olursak neden koruyamayalım değil mi :)
Blogger Bolat dedi ki…
Sizlere de iyi bayramlar :)
Blogger Bolat dedi ki…
Vaaay bu Cadde-i Kebir Müzesi bakın çok iyi fikir bunu dillendirelim, lütfen :)
Blogger Bolat dedi ki…
Türkçe hassasiyetiniz için sizi kutluyorum, aynı şekilde düşünüyoruz :)
Blogger Bolat dedi ki…
Bizde yalıları cayır cayır yakıp otopark yaptı mafya bozuntularına dahi engel olamadık maalesef!!
Mutlu Eller dedi ki…
Benim düsüncelerimi zaten biliyorsun Bolat.
Bu bir yana, ek olarak sunu söylemek isterim ki, is insanda bitiyor!
Önce insan olacaksin, güzel sormussun. Herkes dönüp kendisine bir baksin. Yasadigi sehir icin ne yapti, ülkesi icin, cevresi icin...
En basiti, egitim seviyesi ne olursa olsun, ben yere cöp atan adamdan korkarim! Bu bana bircok konuda ip ucu verir. Her sey bos önce insan olmayi ögreneceksin, sonra vatandas olmayi ögreneceksin.
Oglak Kizlari dedi ki…
Süpersin.
Aynı şeyi biz konuştuk eşimle. Burada ikinci kez doldurulanm bir alanda da '' kültür merkezler''nden bahsediyorlar. Korktuk valla.

Yeni düğün salonları, kabuusss..

Hemfikir anne Çiğdem
N.Narda dedi ki…
Daha 195o'lerde kimi aydın ve yazarlar basbas bağırmış İstanbul'un siluetini bozmayalım,hiç değilse yeni yerleşimler dışarılara doğru yapılsın diye...Nerdeee... eskinin kötü sayıldığı bir mantıkla işte böyle oluyor...Ya hu, bir de el kadar İstanbulsunuz, hani biz İzmirden epey küçüksüzünüz, 14 milyonu nasıl sığdırıyorsunuz hayret edilesi :p Hoş, sığmıyorsunuz ya :p

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı