İstanbul'un Mimarlık ve Kültürel Kimlik Sorunları

Şehir planlamasında kültürel kimlik sorunları




İnşan yaşadığı yerle bir bütündür. Çevre yalnızca kilometrelerce ötemizdeki dağlar, ırmaklar, ovalar  değil! Çevre dediğimiz yer oturma odamız, bahçemiz, mahallemizdir. Oturduğumuz binalar, parklarımız, mahallemiz ne halde? Tüm bunları derli toplu ifade etmemiz gerekmez mi?


İstanbul'un 2. gecekondulaşma dönemi


İstanbul ne yazık ki ikinci gecekondulaşma serüveninin zirvesinde. İstanbul, çirkinlik abidesi yapıları, mimariden yoksun altyapısı ile gelecek kuşaklarımızı sıkıntıya sokacak bir hale geldi. Türkiye'nin ve İstanbul'umuzun en büyük yoksunluğu ve yoksulluğu ne yazık ki mimaridir. Bugün içinde yaşadığımız mimarlık mesleği estetik ve kültürden bihaberdir.


Ankara'ya giderseniz hiç olmazsa Cumhuriyetin kuruluş yıllarının abidevi yapıları vardır. İstanbul'da o da yok. Koca şehir Osmanlı ve Bizans döneminden kalan mimari yapıları da talan ederek Şangay, Dubai türü şeker kamışı tarlasına benzeyen ruhsuz ve her biri diğerinden berbat yapılarla donatılmış durumda. Kimse bunu bir gelişmişlik örneği olarak göstermesin derim!


İstanbul'un mimarlık, estetik sorunları ve arazi vandalizmi


İstanbul'a bakın! Bu şehirde mimarlık var mı? Bu şehirde estetik var mı? Şehrin civarındaki Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Silivri, Sarıyer, Şile, Hadımköy semtlerinde ekilebilir alanlar büyük bir vandalizm kurbanı. Kendine çıkar sağlamakta ustalaşmış sözde şehri-emin, sözde belediye başkanları ve yerel yönetimlerce şehrin ekilebilir ve sulak alanlar katledilmiş durumda! Edilmeye de devam edecek gibi duruyor!


İstanbul'daki çapsız kültür sanat etkinlikleri


Yaşadığı şehrin estetiğinden memnun kalan var mı? Köyler boşaldı, İstanbul dejenere olmuş koca köylük yer haline geldi! Toplumsal yararı olmayan sözde festivaller, ses getirsin, haber olsun diye yapılmış içi boş çapsız etkinlikler, niteliksiz konserler hep İstanbul'da! 

Evrensel ahlak, görgü, tavır, duruş dibe vurmuş durumda! Yalnızlaşma, egoizm, hedonizm, yağma kültürü  yaygınlaştı!


Kültürel değerler, değer inşası ve hiçlik


Medeniyet inşası mı? Adı var kendisi yok! İnşa edicilerin medeniyet dersine ihtiyaçları var! Kimse kusura bakmasın bu bir iktidar ya da muhalefet eleştirisi de değil! Kültür ve mimari konusunda iktidarı da muhalefeti de birbirini aratmıyor! 


Dokuzuncu köyden kovulmayı göze alarak İstanbulumuzun sorunlarını sıralayayım istiyorum:


İstanbul nüfusu bu hızla artamaz, artmamalı şehir genişletilmemeli! Aksi takdirde tüm ülkeyi İstanbul'a yığan bu devletin çökmesine neden olur ki bunu yapanı tarih yazacaktır. İstanbul depremini düşünün ne olacak bu milletin hali! Olunca görürüz mantığında herkes! Bu büyük bir sorumsuzluktur! 

Türkiye'nin en büyük sorunu iskan sorunudur. İstanbul'un başı yanlış iskanla derttedir. Türkiye'nin sorunu yağma sorunudur. Vakıf arazisine, devlet arazisine kaçak konut yapan herkes köşeyi döndü! Şimdi ise kentsel dönüşümden 450m2 arazisine 4 daire isteyenden geçilmiyor! Ahlak bunun neresinde!


Hızla ulaşılan zenginlik kültürle buluşamayınca insanımızda ahlaki ve kültürel bir de-jenerasyon meydana gelmiştir. 



Modernlik şehirlilere has bir olgu değildir. Bugün emin olunuz İstanbul, Türkiye'nin köylerinden bile daha düşük seviyede bir modernlik anlayışına sahiptir.

Çal, çırp ne yaparsan yap ama bir ev, araba, yazlık kışlık sahibi ol! Kültür, ahlak, din, erdem, değerler, insanlık, onur bunlar boş şeyler. Maalesef kültür seviyesi alım satım, inşaat emlak, para değeriyle ölçülür hale gelmiştir. Bu nedenle toplumsal yozlaşma artmıştır. Seviyesiz, kaba saba, cahil insanlar "cahil cesur olur" mottosuyla hak etmedikleri yerleri almışlardır.

İstanbul gibi kadim bir şehir denetimsiz kentleşme ve yapılaşma kurbanı olmuştur. İnsanlar ortalama 2.5 saatte evlerine ulaşmaya çalışıyorlar! Şu yapılan binalara bir bakın! Kimliksiz ve birbirine benzeyen kentler imitasyon binalar yığını değil mi?

Maalesef kentsel dönüşüm uygulamaları evrensel mimarlık ölçülerine göre değil devlet arazisine, vakıf arazisine bina kondurmuş 1 dairesine karşı 2 veya 3 daire isteyen açıkgöz vatandaş işe iş bilir inşaatçılar arasındaki pazarlıklara indirgenmiştir.


Kültürel dejenerasyon ve imitasyon sorunları


Kendi kültür açlığını kızının düğününe, oğlunun sünnetinde mehter çaldırarak ya da 2 çakma semazen çevirerek gidereceğini düşünen insanları ortaya çıkarmıştır. Evinin perdelerine, şöminenin yanına taklit Selçuklu ve Osmanlı motifleri kondurarak imitatif bir dünya kurabilirsin ama kendi kültürünü böyle yaşatamazsın!

Mimarlık fakülteleri, mimarlık bölümlerinin hali pürmelali


Birbiri ardına açılan üniversitelerimizde mimarlık bölümleri veya fakülteleri var! Ama adı mimarlık olmalı ki, sonuçlar ortada! Mimarlık bölümleri, yetersiz öğretim üyesi sayısı, yüksek öğrenci kontenjanı ile Türkiye'nin mimarlık sorununa çare olamıyor!

Bugün çok seviyorum atalarımı diyen insanların Topkapı Sarayı'na apış arasından baktıran binalar yaptırdığını hayretle izliyoruz. Cumhurbaşkanı'nın talebine rağmen o binalar yıkılamıyor, yargı kararına rağmen o binalar traşlanamıyor! Yıkma parasını her nedense bir belediyemiz belediye bütçesinden ödeyecekmiş, yani vatandaş ödeyecek! Neden? Nedenini sanırım hepimiz biliyoruz!


Devlet arazisine ev yap! Yan gel yat! Oh ne rahat hayat!


Depreme hazırlanalım derken şimdi de kentsel bölüşüm nedeniyle bir çatışma yaşanıyor! Bir şey kazanıyorsa vergisi olmalı değil mi? Devletin arsa spekülasyonu üzerinden sağlanan rant ekonomisine el atması gerekmez mi? İlla asgari ücretli ve esnaftan mı para toplayacak!
.

Yorumlar

Blogger Bolat dedi ki…
Yorumlaara saygımız sonsuz...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı

Kavat ya da Gavat Kelimesinin Kökeni, Etimolojisi