Ünlü blog yazarları fenomenlerin tercihleri ve önerileri

Blogger ve vlogger tanımları ne kadar doğru? 

Nihayet! Blogger değil! İnstagram ünlüsü dediler!

Bu başlığı ben atmadım. Ayşe Özyılmazel köşesinde yazdı. Hatırlar mısınız bilmem! Daha dün gibi blogların hayatımıza girişi. Yıl 1999 Blogger blog hizmeti vermeye başladı. Yaşasın! Blog yazmak artık ücretsiz bir eylem haline geldi. 2003 yılına geldiğimizde Şubat ayında Google, Blogger'ı satın aldı  “Blog This” tuşu ile bambaşka bir dünya başladı. İnsanlar yazı ile blogger ve blog yazarı olarak derdini anlatmaya başladı. Bloglar hayatımızı zenginleştirdi, yazma dürtümüzü geliştirdi. Enteresan blog yazarları, ilginç bloggerları takip etmeye başladık, hayatımız güzelleşti. Bloglar internetin zenginliğinin en önemli parçası oldu!

Instagram ünlülerine blogger diyerek kavramın içini boşaltmak!



2010 yılına geldiğimizde Instagram hayatımıza girdi yazmak yerine fotoğrafa bakmanın keyfîni çıkardık. Bir süre sonra Instagram hesabı sahiplerinin bir kısmı kendilerini blogger olarak adlandırmaya başladı. Ve her şeyde olduğu gibi bir kavramın daha içini boşalttık. Hep söyledik çek fotoğrafı koy internete al sana blog yazarı! Bu doğru değil. Kendine Instagram ünlüsü de, ünlü instagramer de, fenomen sosyal medya şeysi de ama ben blog yazarıyım deme!

Instagram ünlüsü olma uğruna neler paylaşılmış neler! Haberlerde okuyorsunuz! Artık nasıl bir paylaşım sevdasına düşülmüş ise!

Yazdığı blog yazısıyla işletmeyi tehdit etme asabiyeti!


Henüz blog yazarıyım diyerek beleşe yemek yemek için bir girişimimiz olmadı! Henüz bir işletmeyi bak ben blogger'ım seni yazarım pişman olursun dediğim olmadı! Henüz kimseye puan vermedim puan almadım! Bizim blogger'lığımız kendimize! Şöyle bir düşündüm yemek adına ne yazdım diye! Canım Ciğerim diye bir ciğerci var Asmalı Mescitte onu yazmışım. Yakup-2 restaurant'ı yazmışım! Ne puan vermişim ne de puan almışım! Hatıralarımı yazmışım! Bir de Beyoğlu'nda Kelleci Muammer'i yazmışım ki çok doğru yapmışım İstanbul'un sokak lezzetlerinden biridir. ABD'li, Rus gazeteciler onu yazıyor da ben neden yazmayayım!

Küçük bireysel çıkarlarını toplum çıkarlarına tercih eden blog yazarı, blogger


Sabah Gazetesi’ndeki köşe yazısında Ayşe Özyılmazel hep şikâyet ettiğimiz bir konuya değinmiş. Kendi küçük çıkarları için toplumu yanlış yönlendiren blogger ve vloggerlar için güzel bir yazı:

Ayşe Özyılmazel blogger/vloggerları yazdı
Sosyal medya blogger/vlogger'ları geziyor da geziyor, yiyiyor da yiyor, içiyor da içiyor. Hep bir tavsiye, günde en az beş tavsiye...
Çeşme'de şu plaj şahane, Bodrum'da bu kahvaltı olağanüstü, İstanbul'da şuranın yemekleri efsane...
Gelin görün ki, bu tavsiyelerin çoğunun içi boş çıkıyor. Peki neden? Çünkü blogger/vlogger tayfasının iyi tanıtım yaptığını tespit eden işletmeciler, mekanlarına bu arkadaşları davet ediyor. Onlara özel tabaklar hazırlanıyor, ikramlar yapılıyor, garsonlar titizlikle ilgileniyor, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında ağırlanıyorlar.
Daha tatmadan her tabağın, her kokteylin fotoğrafını çeken, şak diye konumu yapıştıran arkadaşlarımız da övgü yağdırmaya doyamıyor.
İşini hakkıyla yapanlar yok mu, elbette var ama ben çoğunluktan söz ediyorum.
Ondan sonra bu sosyal medyada etkin gezicileri/yiyicileri takip edenler de, kalkıp bu mekanlara gidip aynı coşkuyu, mutluluğu, tatmini yaşamak istiyor.
Sonuç? Sonuç, genelde hüsran…

Kaynak: Sabah /Ayşe Özyılmazel

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı