istanbul blog yazarlari ve istanbul bloglari

İstanbul blog yazarları ve İstanbul için blog tutmak!

istanbul bloglari

Bloglar bir konuda kişisel düşüncelerin internet ortamına not tutulması vasıtasıyla gelişmeye başladı. Yabancıların weblog dediği kavrama biz internet günlüğü adını verdik. İnternete düşüncesini, görüşünü, deneyimini, sanatını yazan kişilere blog yazarı, blogger dedik. Blog içeriğinin güncellenmesi faaliyetini “blogging”, yazılan her ayrı yazı “blog post” kavramları ile ifade ettik.

Tüm bunların doğru bir tanımlama olduğuna inanıyorum. İstanbul ile ilgili blog yazan bir İstanbul blog yazarı olarak ben de İstanbul ile ilgili düşüncelerimi İstanbul İstanbul olalı adlı bir blogda yazmaya başladım. Blogger geçmişimde şunu fark ettim. Aslında tarihe not düşüyoruz. Çünkü insan değişiyor, mekân değişiyor, şehir değişiyor, sokaklar değişiyor ve insan ne olursa olsun geçmişi özlemle yad ediyor.

1997 yılında gelmiş olduğum İstanbul’u çok sevdim ve şehirle ilgili her şey merak etmeye başladım. İnsanlar ergenler gibi neden İstanbul blog yazarı olmak gibi absürt bir hayale kapıldığımı merak etti. Vaktim mi çoktu, boş işlerin adamı mıydım! Onlara göre bir gün İstanbul blog yazarı olma hedefim sönüp gidecekti. Ama öyle olmadı araştırmaya, okumaya, yaşadığım şehir için not tutmaya devam ettim.

Ben Istanbul blog maceramdan çok şey öğrendim. Hatta çok iyi insanlarla tanıştım, arkadaş oldum. Şehri gezdirdiğim insanlar oldu çok eğlendik. Fakat birçok insan blogları bir gazetecilik faaliyeti olarak gördü. İnsanların gazeteci olmaya öykündüğünü söyleyemem.

Blogların da içinde olduğu bu atmosfere “yeni medya”, “internet dergisi” diye adlandırdılar. Doğru mu? Bilemedim! Belki insanların içindeki yazma aşkını kolaylaştırdığı için insanlar blog yazmaya başladılar. Aslında çıkış noktası olarak bloglar insanlık için çok demokratik bir ortam sağladı ve belki de dünya ve Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için çok uygun bir iklim sağladı. İnsanın yaratıcılığını içindeki özgür düşünceyi dışa vurumun bir parçasıydı ama olmadı olamadı! Bazen insanlar kendi kendine oto sansür uyguladı yazmakta korktu. Bazen de devletler blog yazarlarını farklı düşündüğü için cezalandırdı!

Blog yazarları da kişisel duygu ve düşüncelerini ve çok renkliliği, çok sesliliği bloglarına da yansıtmaya başladılar. İçeriğin kullanıcılar tarafından geliştirildiği bloglar hızla yaygınlaştı. Hatta bazı blog yazarları internette meşhur olduktan sonra köşe yazarı, yazar, araştırmacı oldu. Hatta yetenekleri ile reklam ajansları, dijital pazarlama ajanslarına girdiler. Her şeyi hızlı yaşama maceramız yine depreşti ve mikro bloglar hayatımıza girdi. Her şeyi hızlı tüketme çağında yeni sosyal medya platformları geliştirildi, var olanlar parlamaya başladılar, Youtube, Facebook, Instagram, Twitter, Whatsapp gibi sosyal medya platformları görselliğin gücü ile blogların popülerliğine büyük darbe vurdular. İstanbul blog yazarları da bundan etkilendi diye düşünüyorum.

İnsanlar blog tutmak, blog yazısı yazmak yerine fotoğraf paylaşmanın, video paylaşmanın hem zahmetsiz hem de eğlenceli olduğunu keşfettiler. Daha dört kelimeyi yan yana getiremeyenler Instagram'da paylaştıkları görsellerle popüler oldu ve kendilerini “blogger” olarak ifade etmeye başladılar. Başladığımız yere geri döndük! Resim kaydırmaya, aptal videoları seyretmeye saatlerce vakit ayıran insanların sözüm ona kitap okumak, ailesine vakit ayırmak, çocuklarıyla zaman geçirmek için zamanı yok! Çok garip bir dünya!

Keşke İstanbul blog yazarlarının sayısı daha fazla olsaydı. Örneğin İstanbul’da bir ilçeye taşınacaksınız o ilçe ile bilgi bulmanız kişi görüşü, yaşanmışlık bulmanız çok zor işte bu nedenle İstanbul blog yazarlarının daha çok yazı yazmasını isterdim. O ilçede nasıl bir hayat var? Yaşadığımız ilçelerin avantajları, dezavantajları, tarihi alanları, ilginç kişileri, kültür sanat hayatı gibi bilgiler İstanbul için çok daha zengin bir blog atmosferi sağlayabilirdi.

Gel zaman git zaman blog yazarları blogları terk edince şirketler blogları keşfetmeye başladılar. Onların amacı meşhur blog yazıları oluşturmak ya da ünlü blog sayfaları oluşturmak değildi! Onlar dijital pazarlama faaliyetinin bir parçası olarak hareketli sayfalar oluşturup arama motorlarında öne çıkmaktı. İnterneti çöplüğe çevirmek gibi bir motivasyonları onu da yaptılar. Birkaçı dışında kurumsal blogları takip eden var mıdır bilemiyorum! İstanbul blogları ilgimi çekiyor ama İstanbul ile ilgili blog yazan çok blogger yok. Keşke daha fazla insan İstanbul ile ilgili kendi İstanbul’unu yazsa! Keşke daha fazla insan yaşadığı şehri yazsa çok güzel olur, yazılanlardan istifade ederdik.

Blog dünyasının değiştirdiği, dönüştürdüğü en önemli alan basılı medya oldu. 2000’li yılların başında Milliyet Gazetesi’nde çalışıyordum. Bir gün bu gazeteler basılmayacak dediğimizde bize deli gözüyle bakmaya başladılar. Ekşi sözlük yeni çıkmıştı el atın buradan güzel malzeme çıkacak hepimizin işine yarayacak dedik maytap geçtiler! İstanbul bloğu oluşturalım İstanbul’un günlüğü olur dedik! Olurmu öyle şey bunlar geçici heves internet bir çöplük dediler! Gün oldu harman oldu blog yazarları popüler olmaya başladılar hatta blog yazarlarının yazdığı yazılar köşe yazarlarından daha etkili olmaya başladı bloggerlar ve blog yazarları dünyayı dönüştürmeye başlamışlardı! Hatta gün oldu İtalyan blog yazarı blogger Beppe Grillo Movimento 5 Stelle, M5S partisini kurarak ülkesini yönetmeye başladı. Seramik koleksiyonu yapan biri olarak araştırma yaparken Topkapı Sarayı’ndaki seramikler önünde çekilmiş birbirinden harika fotoğrafları olan İtalyan model Chiara Ferragni’den fotoğraflarını kullanmak için izin istediğimde çok şaşırmıştı bana bir e-posta göndererek ilk defa bir blog yazarının fotoğraf kullanmak için izin istediğini söyledi ve fotoğrafları kullanabileceğimi söylemişti, kendisine teşekkür ettim. Ünlü blog yazarı blogger Chiara Ferragni’nin The Blonde Salad isimli bloğu aslında blogların gücünü de ifade ediyordu. Bugün de İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri Giorgia Meloni islamofobi, göçmen karşıtlığı, LGBT ve kürtaj karşıtı söylemlerine ünlü blogger Chiara Ferragni’den tepki geliyor.

Bir de blog anılarımda hiç unutamadığım bir olay vardı. Türkiye Bilişim Derneği Tarafından düzenlenen İnternet Haftası etkinliğinde İstanbul Üniversitesi’nde blog yazarlarından oluşan bir oturumun moderatörüydüm. Bir soru sormuştum neden içeriklerimiz dünyada ses getiremiyor diye! Blog yazarlarının birçoğu “Türkçe” yazdığımız için böyle oluyor demişlerdi. Oysa Japon blog yazarı, Çin blog yazarı, Fransız blog yazarı da kendi dilinde yazıyor pek ala yazmış oldukları blog yazıları dünyada gündem olabiliyordu! Ben de bu tezi çürütebilmek için Bulgar Kâhin Baba Vanga için bir blog yazdım ve dünyada popüler oldu. Konu Baba Vanga’nın Avrupa ile ilgili bir kahanetiydi. Konuyu oradan alıp buradan İŞİD’e bağladım ve bi anda 250.000 kişinin üzerinde insan okudu. Dünyada birçok yayın bu blog yazısını kaynak alarak haber yaptı. Bulgar gazetelerinin bir kısmı beni göklere çıkarırken diğer yarısı ünlü bir azizeyi magazin figürü yaptığım için öfkelenmişti! Tabloid bir Bulgar gazetesi ile röportaj yapmıştık. Kısaca hangi dilde yazdığının önemi yok yeter ki okumaya değer bir şeyler yaz!

Peki pazarlama dünyanın dejenere ettiği blog atmosferi ile umulan bulundu mu? Elbette hayır. İdeal şuydu: Bloglar geniş takipçi ve okuyucu kitlelerine sahip olacaklar ve tüketiciler ve markalar arasında da önemli bir köprü oluşturacaklardı ama onun yerine beleşçiliği, promosyonu blog üzerinden para kazanma amacını öne çıkardık. Blog yazarları kişisel düşünceleriyle belli bir mahremiyet alanını internet aracılığı ortaya çıkaracak ve çok farklılık çok renklilik topluma mal edilecekti ve fotoğraflarla videolarla blog atmosferi, blogsfer zenginleşecekti! Ama olmadı! Blogların, blog yazarların dünyaya katkıları konularında birçok makale ve kitap yazıldı aslında hepsini de incelemeye değer görüyorum, okumak lazım! Blog yazarları ve bloggerlar ile ilgili bilimsel araştırmaların çoğalması lazım. Belki de akademik olarak bloglar, blog dünyası ile ilgili çalışmalar yapılması lazım. Üniversitelerimizde bloglar ile ilgili tezler mutlaka çalışılmıştır ulaşıp okumak lazım. Biz demiyoruz ki Sorbonne Üniversitesi, Yale bunu yapsın yapmışlardır onlar bizim üniversitelerimiz de bilimsel çalışmaları bize duyursunlar.

Dünden bugüne kültürden sanata, magazinden modaya, teknolojiden müziğe, bilimden politikaya kadar türlü çeşitli blog postlar yazdılar. Bugün Türkiye’nin meşhur blog yazarları kimdir diye sorsalar aklımızda biri yok! Türkiye’nin ünlü bloggerları kimdir desek sayılan çoğu kişi aslında sosyal medya ünlüsüdür! Son notum şu olsun İstanbul blog yazmak için şahane bir şehir. Umarım daha çok insan İstanbul bloğu açar şehri ve insanlar bu yazılardan istifade eder!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı