Tarhana kökeni tarihi ve bir trajik hikaye!
Tarhana Çorbası Kökeni ve İstanbul’dan Kopuşu
İstanbul’dan Amasya’ya Manisa’dan Kahramanmaraş’a Maraş’tan
Edirne’ye tarhana Anadolu’nun en güzel ve özel yemeklerinden biridir.
Tarhananın geçmişi, tarhananın kökeni, tarihi ile ilgili çeşitli rivayetler
olsa da özü şudur ki darı ve yoğurdun buluşmasıyla asıl kimliğine ulaşan
tarhana kolay taşınabilir bir yiyecek olması nedeniyle bugün bile Türkiye
coğrafyasında çok bilinen bir yemek çeşidi olduğuna göre bizim dünyaya
taşıdığımız bir yemek çeşididir. Tıpkı yoğurt, pastırma, hoşaf gibi kolay
taşınabilen tarhana seferler esnasında ordunun iaşesinde önemli bir yer edinmiştir.
Kelimenin kökeninin Farsça oluşu tarhananın bir Fars yemeği
olduğu anlamına gelmiyor. Selçuklular zamanından buyana sofralarımızda olan
tarhana etimolojik olarak Farsça “terhane” kelimesinden gelmektedir. Farsça’da “ter”yaş-ıslak
demektir, kurutulmuş yoğurttan yapılan çorba demektir tarhana. Yoğurdun mucidi olan bir
millet kelime Farsça diye bir yemeği kimseye kaptırmaz! Bakın her yemeğimize
konan Yunanlılar bile insaflı davranıp tarhanaya “trhana” diyerek hakkımızı
teslim etmişlerdir!
Rivayetlere göre oğlu Şehzade Mustafa’yı Hürrem Sultan ve Rüstem
Paşa’nın gazına gelerek boğdurtarak öldüren Kanuni Sultan Süleyman’ı Amasya
halkı hiç mi hiç affetmemiştir! Şaka bu yahu! Dediğini duyar gibiyim! Evet bu şaka
değil gerçek! Şiire, sanata, ilime önem veren şehzade Mustafa’nın babası
tarafından otağında 7 dilsize öldürtülmesi bilim ve sanatın en iyi şekilde icra
edildiği bu şehirde hiç mi hiç hoş görülmemiş asla affedilmemiştir. Bugün
Amasya’da kime şehzade Mustafa’yı sorsanız gören gözlerinde o matem havasını hissedebilirsiniz.
Şehir halkı Türk töresi gereği edebi, terbiyesi gereği Sultan
Süleyman’a açık bir isyan veya hakarette bulunmasalar da Amasya’ya özür için
gelen padişaha yüzüvermeyerek şehzade Mustafa’ya olan muhabbetlerini o trajik
ölümün matemini göstermek istemişlerdir. Amasyalıları özür dilemek için ziyaret
eden Sultan Süleyman’a sunulan bir tabak tarhana aslında padişaha çok ince bir
gücenme belirtisi gösterme, amiyane tabirle “de git İstanbul’a bu şehri terk et
hünkarım” demekti. Taşlıcalı Arnavut Yahya Bey Şehzade Mustafa için yazdığı şu
mersiye bunun en iyi şahididir!
Meded
meded (imdat, imdat) bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel
Celâlîleri (eşkıyaları) aldı Mustafâ Han’ı
…
İlâhî
cennet-i Firdevs (içinde
her türlü ağacı olduğu güzel bahçe)
ana durag olsun!
Nizâm-ı
âlem (aleme nizam veren) olan pâdişâh sag olsun.
Evet biz de Şehzadem Mustafa ruhun şad olsun! Diyerek
kendisini analım!
Sultanım Süleyman bize gücenme seni de güzel oğlunun
ölümünün üstüne Amasya’dan bir tabak tarhana ile uğurladık afiyet olsun!
Tüm bunların üstüne Amasya usulü sıkma tarhana çorbası tarifi
vermeye dilim varmıyor? Onu da bir zahmet “sıkma Amasya tarhana çorbası” diye
siz araştırıverin!
Yorumlar
Yorum Gönder