Neden geldim İstanbula?
Memleket ve yurt özlemi o kadar önemlidir ki bunu kelimelerle anlatmak mümkün değildir. İstanbul'un sivil toplum konusunda dünyanın en önemli şehirlerinden biri olduğu söyleniyor. Çünkü 2000’li yıllarda 7. 653 faal dernek ve 1.380 vakıf bulunmaktaydı. Bunların çok büyük bölümü benim tasvip etmediğim ve asla içinde yer almayı düşünmediğim hemşeri dernekleri ve memleket vakıfları vardır. Neden sıcak bakmam bu olaya? Çünkü ben İstanbullulaşmayı savunuyorum. Haliyle insanlar göçün acılarını böyle memleket hasretiyle İstanbul’da yaşarken buna değinmemek olmazdı. Ben katılmasam da bu duyguyu saygı ile karşılıyorum. İşte, İstanbul’da değil taaa Amerikalarda bu duyguyu yaşayan Ermeni vatandaşımız Aşil Ponolos’u saygı ile anıyorum. Vatan üzerinde yaşayan insanlarla anlamlıdır. Aşil Ponolos 1922 yılında Elazığ Harput’tan Bandırma’ya oradan da New York’a göç etmiş bir Anadolu insanıdır. Onun acısını ve Estambulla özdeşleşmiş bir şarkıyı sizlerle paylaşıyorum. Şarkıyı Erkan Oğur bir Amerika seyahatinde taş plaktan dinlemiş ve İstanbul’a uyarlamıştır.
Yorumlar
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı,
Hepsi başka biçimde.
Eriyorum gitgide;
Elveda her ümide.
Gurbet benliğimi de
Bitirmiş bir içimde.
Ne arzum, ne emelim...
Yaralanmış bir elim
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde.
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
Aman karanlığı görmesin gözüm
Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş
......
Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim; çekinme, doldur be hancı
İlk önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş
.......
İşte hancı ben, her zaman böyleyim
Öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim
Şu bizim hesabı, gör yavaş yavaş
"Sen esirliğim ve hürriyetimsin
Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin.
Sen memleketimsin.
Sen, ela gözlerinde yeşil hareler
Sen, büyük, güzel ve muzaffer
Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan
hasretimsin..."
En güzel gurbet şiirlerinden biri...
Nazım Hikmet'ten tabii.
lovely greets from germany-
wish you a nice sunday evening.
maren anita
FASHION-MEETS-ART by Maren Anita
zor iş vesselam..
"Mutlaka sizde de vardır. Dikkatle dinleyin." diye başlar. "İkinci kalp. Göğüs boşluğunuzdaki kıpırtılı pırlanta. Dünyanın şu anda en çok gereksinme duyduğu asil değer. " diye devam eder.
Peki nedir Sadık Yemni'nin anlatmak istediği? Bakın şimdi.. Her insan doğal olarak doğduğu ve büyüdüğü yeri sevecektir. Birinci kalbin işi budur. Yani birinci kalbin işi ait olduğu kültürü, anasını, toprağını, yurdunu sevmektir. İkinci kalp ise dünyanın neresinde yaşıyorsan, oranın insanını, şarkılarını, lisanlarını sevmek, yabancıları benimsemektir. Hoş bir tespit değil midir?
"İkinci kalp gezgin ruhla çalkantılı, hoşgörü esansı ile bezelidir." der yazar. Aslında düşünürsek binlerce yıldır farklı kültürlerle birlikte yaşama geleneği, bizden olmayan insanlara ve kültürlere ikinci kalp besleyebilmek kudreti genlerimizde mevcuttur. Aslı ne olursa olsun yaşadığı memleketin şarkılarından, yıllarını geçirdiğin sokaklarından, mutlaka etkilenir insan. Bu "gözünü açtığın, ekmeğini suyunu yediğin yere duyulan sevgi" diyor Sadık Yemni... Hatta böyle sevgi duyulan yerlerde uzun yıllar yaşamak bile gerekmeyebilir. Bir hafta kalmışsındır o yerde ama ömür boyu sevgiyle hatırlarsın. İşte Sadık Yemni'nin bütün bunlara "ikinci kalbin latiflikleri" diyor.
Diğer taraftan dünyanın bir yerlerinde sürekli gazap motoru çalıştıran, bir bölgeden, kültürden, oralara ait her şeyden nefret eden yüreklerden bahsediyor yazar yazısında... Üstelik kendileri böyle kutuplu dünyalara ait kalsalar neyse, çocuklarını da etkiliyorlar ve kendileri gibi ömür boyu sevgisiz kalmalarına neden oluyorlar bunlar. Dünyanın çirkin bir kutuplaşmaya gittiği günümüzde Sadık Yemni'nin anlattıkları ne kadar doğru ve önemli...
Tek kalpli karakültürcüler, nifak profesörleri yüzünden insanlar tek tip düşünmeye zorlanıyor ve korku tacirlerinin önüne önüne itiliyorlar. "Korku değişebilir bir enerji türüdür. Kin, nefret, yılgınlık ve şiddete dönüşebiliyor kolayca" diyor Sadık Yemni. Dünyada ikinci kalbi olmayan ve ikinci kalbi boğmaya çalışanlar var ne yazık ki. Kalpten kalbe yol vardır. Her kalp karşısında mutlaka bir benzerini bulur. "Gülümsemenin gülümsemeyi çağırdığı gibi" diyor Sadık Yemni.
Çocuklarımıza kalp boğucu eğitim vermememizi, tek kalbe mahkum etmememizi öneriyor. Sevgi hissedibilen bir enerji olduğuna göre, ikinci kalbin tebessümünü verelim sokaklara diyor. Asık suratlara kas yumuşatıcı bir darbe yapalım diyor. Ve o güzelim yazısını "Nefreti, kini bulup taşımak bir saniye, sevgiyi, kardeşliği yaşamak bir ömür boyu" diye bitiriyor.
Bu yazıyı Hayal Kahvem'e yazmıştım. Tam yeri burası dedim. Bir kısmını yazıyı yormak için buraya alıntıladım:)
İkinci kalp var mı sizde?
sevgiler :)
Boğazda bir gemi, feneri yanık
Yağmur kaçamagı bir sabah, martılar uykuda
Simitçi bagırıyor
Bir bakkal raflarını diziyor.
İstanbul beni bekler, ben seni...
Zeynep Gül
(diyesim geldi bagri yanik gurbet ellerden) (:
Geliyorum az kaldi, gün sayiyorum. Fazla uzak kalmaya dayanamiyorum hasta falan oluyorum, neme lazim. En iyisi arayi fazla acmamak diye düsünüyorum (:
Selametle..
Cok begendim siteni, her yaziya yorum yazasim var hahaha uygun bir vakitte kurcalarim artik :-)
denizsaatcioglu.blogspot.com
Fakat aynı zamanda pek kolay olmayan bir misyon...
Yorum Gönder