Palamutlar Nerede?

Ben tüm balık türlerinin hepsini severim ama kırmızı etli balıkları daha çok severim. Palamut güzel balıktır, lakerdasına bayılırım tazesi için eylül, ekim aylarını dört gözle beklerim. Biliyorsunuz balık için yasaklı mevsim başladı. Sezonun açılmasını bekleyeceğiz taze balık için. Bir öykücümüzün dediği gibi “Fukara’nın kestanesi Palamut’tur.” 

Bizans döneminde de fakirin ekmeğiydi ama ben İstanbul’da olalı beri palamutun ucuz olduğunu hiç görmedim. Devir değişti fakirin balığı hamsi oldu İstavrit oldu artık! Çünkü akılsız balıkçılarımız, yeteneksiz hükümetlerimiz, vurdumduymaz sanayicimiz elbirliği edip  Marmara Denizi’ni, acımasızca Kerbelaya çevirdiler.  Halbu ki Haliç palamut kaynardı hatta Haliç’e “Golden Horn” denilmesine palamutlar sebep olmuştur. Nasıl yani? Şöyle ki: 
         Boğazın en dar yeri Kadıköy yakınlarındaki Kızkulesi kayalıklarını gören balıklar ürkerek Byzantion Burnu'na yani şimdiki Haliç girişi olan Sarayburnu’na doğru yönelirler sonunda burada bereketli bir av yaşanırdı. Öyle ki tarihçiler buradaki yoğun palamut süründen elle dahi  balık tutulacağını yazarlar. İsa’dan önceki eski çağ Estambul paralarının bir kısmında bu yüzden palamut resmi vardır.  Bu toprakların en önemli tarihçilerinden biri olan Strabon’da palamutlardan bahseder. Bildiğiniz üzere Strabon Amasyalıdır alıp okumak lazımdır. Bazı oryantalist aydınlar Türklerin balık sevmediğini balık kültürü olmadığını yazar ve bizim bazı  çakma aydınımız da evet biz Türkler balık sevmeyiz der ki bu sadece bir ön yargıdır. Atalarımız lüfer, palamut, yılanbalığı gibi daha birçok balığı yer bunlardan dolma, pilav, kebap, çorba hatta turşu yaparlar, havyar yerlerdi.

          Bugün dikkatimi çekti Metro Toptancı Market TÜDAV ile birlikte''Palamutlar Nerede?'' adlı bir projeye destek veriyor.  5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde İstanbul Beykoz Dalyanı'nda düzenlenecek etkinlikle ilk palamutları markalayıp denize bırakacaklarmış. 
          Bu Metro Toptancı Market ve TÜDAV alkışlıyorum. Bayram Hocam(prof.dr Bayram Öztürk) tebrikler.Greenpeace, TÜRÇEK, FSD, TÜRMEPA, TÜDAV, gibi sivil toplum örgütlerinin denizlerle ilgili daha çok duyarlılık çalışması yapması gerekir. Tabii ki bizim de onlara daha çok destek vermemiz gerekir.
  
Not: Bu balık türünün bebesine vanoz-gaco denirken boyutlarına göre sırayla çingene palamutu, palamut, kestane palamutu, zindandelen, torik, sivri, altıparmak ve peçuta şeklinde adlandırırız.

Yorumlar

Mr.E dedi ki…
Torik lakerda.. Bundan sonrası balık ile ilgili olarak çok büyük oranda yardımcı erkek oyuncu :)
Nesrin dedi ki…
Çok fazla balık sevmeyen biri olarak yediğim ender balıklardandır palamut, fakat son yıllarda hakikaten kayıp bu palamutlar.. Dilerim bu proje örnek olur, duyarlılık oluşturur...
Blogger Bolat dedi ki…
Palamut lakerdası güzel olur :))
Blogger Bolat dedi ki…
Kesinlikle örnek olmasını arzu ediyorum. Mesela Fikir Sahibi Damaklar'ın İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın ve Greenpeace'in Seninki Kaç Santim projeleri güzel projelerdi :)
bozbek dedi ki…
Denizden babam çıksa yerim diyenlerdenim. Ama bu gidişle yakında hiçbirşey çıkmayacak..:(
Blogger Bolat dedi ki…
Kesinlikle öyle olacak bir şeyler yapmalı ya da yapanlara destek olmalı :)
canan beycan dedi ki…
Bayılırım fırında palamut pilakisine.Çok güzel balıktır.Ama artık balıkçılara giderken cetvelle gitmek lazım.Küçükleri almayarak belki tutulmasını bir nebze engelleyebiliriz.Tabiki çoğunluk gerekir...
Sis dedi ki…
Balık sever-yer biri olarak bu ilginç bilgi birikimine bir katkı da benden olsun. Sarayburnunda balık avının çok bereketli olmasının sebebini 1984 yılında sarayburnunda yaptığımız bir dalışta alaylı diyebileceğimiz bir abimizden öğrenmiştim. Hala akıntı aynı durumda mıdır bilemem; ama o senelerde ve öncesinde Sarayburnu altında ( ki karayı denize doğru uzanmış bir istiridye kabuğu olarak düşünün ve dipte kara altına doğru açıklık olduğunu) eşine az rastlanır ters akıntılardan biri vardı. Oradaki denizin hurda çöplüğü haline gelmesinden önce boğazın en verimli balık avlama noktalarından birisi olmasını sağlarmış bu ters akıntı. İnanılmaz soğukluğa bir anda giren balık sürüleri radarları bozulup öyle kala kalırmış ve bunu bilen balıkçılar da bereketli avlar yaşarmış.
En büyük desteğin standart altı balıkların satın alınmamasıyla olacağına inanıyorum.
Unknown dedi ki…
palamutu sevmenin bir yolu var mıdır acaba? bizim evde çok pişer de benim tabağıma hiç uğramadan teğet geçer.çörekotlu karadeniz somonunu tek geçerim:)
Defne Koryurek dedi ki…
sevgili Alp,

denizlerimiz ve balığımıza dair akademik verinin fevkalade limitli olduğu aşikar. elbette alkışlanır, bu çalışmalar. ancak... her ne kadar palamutların markalanıp göç yollarının tesbit edileceğine destek versem de, av yasağı zamanı balık avlayabilen dalyanların bu işin başlangıcına platform edilerek payelendirildiğine de dikkatini çekmek isterim.

balıkçılar aylardır dalyanlar balık avlamasın diye kampanya üzerine kampanya yapıyorlar. biz avlamayalım, ama dalyanlar avlasın adil değil bu diyorlar. bugün, şu yasak dönemde tezgahlarda çinekoplar görüyor olmamızın yegane sebebinin dalyanlar olduğunu söylüyorlar. yetmiyor, olta ile bile avlanması bu mevsimde yasak olan palamutların bu dalyanlar vasıtasıyla tutulduğunu iddia ediyorlar. aynı iddiayı benim bin yıllık balıkçım, lüfer kampanyamızın da destekçisi Eminönü'ndeki Taze Balık'ın sahibi Bekir bey de tekrar ediyor. Mart'tan beri, Defne hanım, durdurun dalyanları, kıyım olacak gene dedi durdu. il tarım da çinekop şikayetlerinin arttığını doğruluyor.

şimdi hal buyken, Bayram hoca "geleneksel" ve "tarihi" bulduğu bu dalyanları, böylesi bir projeye açılış için seçtiğinde (5 Haziran Salı günü kalabalık bir basın grubu ile Beykoz dalyanında yapılacak projenin açılışı) ben bu işte bir yanlış var demeden edemiyorum.

muhabbetle,
D
Merak insanı dedi ki…
"akılsız balıkçılarımız, yeteneksiz hükümetlerimiz, vurdumduymaz sanayicimiz" derken bence kendimizde arayalım suçu,bu saydıklarımızın hepsi bizim aramızdan çıkıyor çünkü

http://www.zugurduncenesi.com/
bozbek dedi ki…
Ben en son ada açıklarında tüple daldığımda, denizin dibinde hayat vardı ama nasıl bir hayat anlatamam. Denizin üstündeki hayatın artıkları Adamlar üşenmemiş plastik bir masanın 4 bacağına taş bağlamış öyle atmış. Bunu gördüm pess! dedim. Yapılacak en temiz şey şu örümcek kafaları temizlemek
Blogger Bolat dedi ki…
Sevgili Defne,

Ben aslında bu postu yazarken bu dalyanlar hala kullanılıyorsa yandık ki ne yandık diyerek tedirgin olmuştum, korktuğum başıma geldi. Yanlışın tarihisi olmaz bu dalyanlarla ilgili müthiş resimler bulmuştum sanırım Amerika'da bir üniversitenin sitesinde. Bu dalyanlarla ilgili başka bir post daha yazmak şart oldu.
Bu konuda açık yüreklilikle beni uyandığın için teşekkür ederim.

Sevgiler
Blogger Bolat dedi ki…
Haklısınız, bizim aramızdan çıkıyor bu insanlar ama deniz onların ekmek kapısı insan ekmek yediği denize daha saygılı davranması lazım. sen git trilyonluk trilyonluk tekne al sonra deniz ödesin! Tabii ki bizde şuçluyuz bu işler için sadece şikayetçiyiz, işin ucundan tutmuyoruz!
Blogger Bolat dedi ki…
Evet çok haklısınız küçüklerini almayarak balıkçılara da bunu söyleyerek bu fiili destekte bulunabiliriz.
Blogger Bolat dedi ki…
Teşekkürler bu güzel bilgi için. Bu ters akıntıya aorfoz mu öyle bir şey deniyordu:) Kesinlikle standart altı balıkları almayarak ve balıkçılara bunu söyleyerek biyolojik mirasımızı koruyabiliriz.
Blogger Bolat dedi ki…
Ben de severim ama biraz yavan olur Karadeniz somunu, bence kendinizi alıştırın derim çok şey kaçırıyorsunuz, güzel balıktır palamut.
Blogger Bolat dedi ki…
Aman buna çok güldüm :)) yahu ayıptır söylemesi ne öküz insanlar var! Bunu bilerek, isteyerek, tasarlayarak yaptıkları için öküz lafı sarf ettik ağır oldu ama olsun! Hak ettiler yani!Bu kafalar temizlenmez ancak ölünce kurtuluruz onlardan benden söylemesi!
Mutlu Eller dedi ki…
İnsanoğlu ne zamanki doğa ile oynamaya başlamış, dengeler bozulmuş. Tıpkı mevsimsiz yenen sebze-meyve gibi, ya da yasak dönemde tüketilen balık gibi...
Geçen sene konuştuğum Egeli yaşlı balıkçı sebebi modern cihazlara bağlıyordu. Eskiden balıkçılık bilgelikti, denize açılmak için denizi, yaşayan kültürü bilmek gerekiyordu. Şimdi teknesine cihaz takan balıkçı!
Trafik için gereken ehliyet gibi denize açılmak için de fazla bir eğitim yok. Ya da var ama sözde!
Bu tarz işler ülkemizde hep deve ve eğrilik meselesini çağrıştırıyor...
Nini Nileud dedi ki…
Ben balık türlerinden ve tatlarından çok anladığımı söyleyemem. Bulursam yerim o ayrı^^

Bu yazıda balığı değilde balığın altındaki bilgileri buldum, yine onları yedim mesela. Üstelik sindirince yemek gibi kaybolmuyor bu bilgiler, o yüzen çok değerliler. Çok az yazar var senin gibi okuduğumda bana ekstra bir şey katan, kıymetlisin o yüzden Sevgili Bolat...
Blogger Bolat dedi ki…
Balıkçının denizi babasının malı gibi görmesi beni üzüyor, bu denizler hepimizin herkesin itanılı olması lazım iş yaparken!
Bizim eğriye hep işaret etmemiz lazım yada işaret edenlere destek olmamız lazım Semi :)
Ozlemaki dedi ki…
denizden gelen her şeyi günün her saati yiyebilirim Bolat, kahvaltı dahil. ama görünen o ki mahrumiyetlerimiz, hassasiyetsizliklerle doğru orantılı olarak artmaya devam edecek. İzmir'de bir buçuk gönüllü var (Yunus'u buçuk saydığım için bozuk çalar mı bilmiyorum)lazım olursam/k aklında olayım.
Nini Nileud dedi ki…
Çok doğru söylüyorsun. bunun için de bilmek, bilinçlendirmek, bilinçlenmek şart. Nasıl başarırız bunu her şeyin eksik olduğu hayatımızda bilmiyorum ama iyi dileklerimi bulutlara üflüyorum^^
Blogger Bolat dedi ki…
Teşekkür ederim hassasiyetiniz için :)) Yunus'a tam sayıyoruz Giritli olduğu için :)
LILA MOONLIGHT dedi ki…
Ya palamut yemiyeli kac yil oldu, rahat bir 6-7 sene olmustur. Ne guzel bilgilendirmissin yine, bu tarz yazilarini bu derneklerden birileri de okuyordur umarim.
Blogger Bolat dedi ki…
Sevgili Aylin, yukarıda yorumu bulunan ve çok sevdiğim saydığım ve kendime örnek aldığım Defne Koryürek, yazıdan daha değerli bir yorum yazıp bizi mutlu etmiş, ve uyarmış. Demek ki dalyan konusunun üzerine gitmek lazım. Muhataplarımıza ulaşma gibi bir durumumuz var :) Sevgili Defne Slow Food, İstanbul Fikir Sahibi Damaklar Konviviyumu'nun kurucusudur.
Blogger Bolat dedi ki…
Nini,teşekkür ederim güzel yorum için. Mesela çoğu İstanbullu Defne Koryürek sayesinde çinekop, sarıkanatın lüfer yavruları olduğunu öğrendi televizyonlardan. Haklısın bilmek önemli bilmeden kilo kilo lüfer yavrusu yiyordu İstanbullu bilmeden! Çevremizdeki bir çok insan çinekop ve sarıkanat yemiyor artık! Bizler tarihi, kültürel, coğrafi ve biyolojik mirasımıza karşı hassas olmalıyız.
ilhan dedi ki…
Çok doğru bir konuya değinmişsiniz. Ben palamutun çok ucuz olduğu bir seneyi hatırlıyorum.25 sene falan olmuştur. O kadar bolduki belediye kamyonlarla Kadıköy vapur iskelesinde satıyordu. Hatta satamadıklarını denize döktüklerini hatırlıyorum. O sene lüfrin de aynı şekilde çok bol olduğunu hatırlıyorum. Herhalde o sene sondu. Bir de Bodrum'a yerleştiğim ilk sene tezgahta palamut görünce hem de çok ucuza çok sevinip almıştım. Ama Ege palamutu şekli Karadeniz palamutuyla aynı ama tadı felaket. Anormal kanlı , ne yaparsanız yapın o kan kalıyor. Emeğinize sağlık çok güzel yazmışsınız.
Unknown dedi ki…
Ben palamuttan cok luferciyimdir ama lakerda baska... Torik lakerda yapmasini da, yaninda kirmizi sogan, limon ve zeytinyagiyla yemesini de babamdan ogrendim. Olsa da yesek...
VuslaT dedi ki…
Bu insanoğlu birçok şeyi kazanma daha çok kazanma hırsıyla yok etti. ah nerde o eski palamut tadı..Olsada yesek yesek..
RABİA SERTELİ dedi ki…
Balıklar, her bakımdan insan için çok değerli. Onlarla besleniyoruz, akvaryumda seyrediyoruz. Yok olmalarını istemeyiz. Lakerda maalesef unuttuğumuz tatlardan. Ben çocukken, babamın o yıl çok bol olduğu için bir teneke lakerda yaptırdığını hatırlıyorum. Bütün kış soframızı zenginleştirmişti. Lakerdayı meze gibi sunarlar ama babam içki içmezdi. Demem şu ki; Türkler balık yer hem de alasını...Babamın ekmek fırınına kiremitte balık pişirttirdiğini de hatırlıyorum. Balık için yapılanları azımsamak veya hor görmekten ziyade sizin yaptığınız gibi desteklemek en güzeli.
Zeugma dedi ki…
Palamutu ben de çok severim; ama lüferin üzerine balık tanımam. Hele bir de ızgarası olursa :)
Unknown dedi ki…
yuvarlak yuvarlak kesilince tam kıvrımın kenarındaki o kahve rengi kısım nefret etmem için yeterli:) tadı cidden tuhaf. gerçi ben neleri yemeye alıştım zaman içinde(çupra, ahtapot, "ızgara" kalamar, midye dolma,yoğurt,fava vs. vs. vs.)şimdi bayılarak yiyorum. belki bir gün palamutu da sevmenin yolu bulunur:)

ayak üstü karadeniz somonu tarifi de vereyim madem YAVAN dediniz:

yuvarlak kesilmiş somonlar yağlı kağıdın üzerine dizin üzerine sızma marmaris zeytin yağı,çok az kuru fesleğen ve çörek otu gezdirin. taze çekilmiş karabiber ve tuzu da serptikten sonra 220 derece soğuk fırında 50 dk pişirip üzeri kızarınca çıkarın. afiyetle yiyin:) bu mevsimde bulursanız tabii:)
We are the Hippies dedi ki…
Denizden babam çıksa yerim derler ya hah o benim işte :D Balık kültürü yoktur diyenlere sadece hamsiyle yapılan bir ton yemek sayabilirim güzel memleketim karadenizden, isimlerini lazca derim de belki çok kültürel anlarlar basmayan kafalarıyla shdyaıshujd tamam geyik yeter bu kadar!

Sevgiler..
Yej!
http://hippilazman.blogspot.com
Mitha Komala dedi ki…
thanks for the lovely comment! those fishes look so scary 0____0 have a nice day :D



Letters To Juliet
Blogger Bolat dedi ki…
Üstat zo grünleri zor görürüz artık, iç denizlerimizde trilyonluk teknelerle ve yasak avla ant içtik balık neslini tüketmeye !
Blogger Bolat dedi ki…
Doktor, ben de severim lüferi ama üfer artık lüfear oldu bilesin :)) Tezgahta 26 cm den büyük lüfer görürsen bana söyle :)) zira çinekop, sarıkanat yasak bizim evde :))
Seda dedi ki…
Manavgat'a 1,5 yıl önce tayinimiz çıktı,taşındığımızdan beri doğru düzgün balık yiyemedik..Ahhh ahh nerede o Karadeniz'in balıkları..palamut,lüfer,hamsi,istavrit hepsinede bayılırız..eşim Akçakoca'lı kayığı vardı kendi tutardı,bir balığa giderdi,bir kayık dolusu palamutla eve dönerdi..buranın balıkları hiç damak tadımıza uygun değil..
Blogger Bolat dedi ki…
Ben de bu duruma Kıbrısta şahit oldum, akdeniz balıkları ile karadeniz balıkları arasında çok fark var. Ben mesela voppa diye bir balık yedim ki Kıbrıslılar buna voppacık diyor. Bir süre sonra lışırsınız diyorum efem :))
Blogger Bolat dedi ki…
Hello greatings from Estambul :)
Unknown dedi ki…
evgili bolat,
beni cok eskilere tasidiniz:)
degirmendere sahilinde ,mutavazi sandalimizda......
barbuunya,lufer,kirlangic,izmarit,istavrit,pisi baligi
neler nelerrrrrr
babacim bahriyeliydi.....emekliligin tadini yasadi
sevgiler
Blogger Bolat dedi ki…
Of of ben de çok beğenirim Değirmendereyi, amacam da orada yaşamıştı bir zamanlar. Hoş geldiniz yorum için teşekkür ederim :)
sevda s. dedi ki…
Ben de kırmızı etli balıkları çok severim :) Bilgilendirme için de teşekkürler :)
Sonsuz Dekorasyon dedi ki…
ne güzel bir proje olmuş bende paylaştım zamanla özliycez bu balıkları galiba
Merak insanı dedi ki…
bugün ben de oradaydım...yararlı bir proje olacağını düşünüyorum.markalanan 4500 balık 3 yıl boyunca izlenecek..en son 5 7yıl önce yapılmış aynı şey.

http://www.zugurduncenesi.com/

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı