Diyyus Zeus ve Tıp


Millet sırtını bilime dayamışken bizim halimize bakın. Şu ezoterik hikayeleri pek severiz hani. Tarot ve kahve falı. Hadi bunları evimizde laf olsun torba dolsun diye yapıyoruz da kafelere kadar düşünce işler çığırından çıktı. Alınan yasak kararı bence doğru. Beyoğlu sokakları biraz olsun rahatlar artık.

Madem ezoterik öyküleri severiz. Ben de size bunlardan birini anlatayım. Tıbbın tanrısı Akslepios ölüleri diriltmenin yolunu bulmuştu. Nasıl yani? Şöyle ki: Tanrıça Athena’dan Gorgo canavarına ait kanlar aldı. Sol taraftaki kan yararlı sağ taraftaki zehirliydi. Ölüleri diriltmeyi başaran Akslepios’u yer altı tanrısı Hades efendi kıskandı. Böyle giderse ocağına incir ağacı dikilmeyecek, kimse tahtalıköyü boylamayacak, boylayan olursa diriltilecekti. Baktı ki işsiz kalacak derhal arıza çıkardı.

Mezar ve üç başlı köpekler tanrısı Hades, Akslepios’u  Zeus’a şikayet etti. Zeus yani telekulakçı polisimize göre yüce "diy-yus Zeus" doğal düzenin bozulduğunu görüp zavallı Akslepios’a yıldırımlar yağdırıp canına ot tıkadı. Yıldırımı yiyen Akslepios’un elindeki ölümsüzlük reçetesi yere düştü, yağmurla ıslanan reçetedeki yazılar yerdeki ota karıştı ve o ota “sarımsak dendi”

Oğlunun Zeus tarafından öldürülmesine kızan Apollon Zeus’un yıldırım çakarını öldürdü. Öyle oldu böyle oldu bugünkü tıp bilimini simgeleyen sopaya sarılmış yılan Akslepios’u temsil ediyor. Akslepios’un çocuklarından Hipokrat tıp kültürünün yaygınlaşmasını sağladı.

Hipokrat'ın çağında hekimler Akslepios’a atfen toplandıkları yerlere “Asklepiad” demişlerdir. Yani bildiğin hekimler ocağı. Hekimlik mesleği babadan oğula geçerdi. Genç hekimler ocağa alınırken yemin ettirilirdi bu yemini bugün bu yemini “Hipokrat yemini” diye biliyoruz. Tıp biliminin logosu yılana sarılan, bir anlamda "denize düşen yılana sarılır" deyimini hatırlatıyor.  Allah kimseyi oralara düşürmesin.

İlginçtir ki bu mitlere kutsal kitaplarda da rastlarız. Hz. İsanın ölüleri diriltmesi, Hz Musa’nın asası. Daha da ilginci ise doğu kültüründe modern tıbbın babası sayılan Lokman Hekim'in hikâyelerinin de Akslepios mitine benzemesidir.

Lokman hekim ölümsüzlük iksirini bulmuş ancak efsaneye göre içinde ölümsüzlük iksiri bulunan şişeyi köprüden geçerken şappadana düşürüp kırmış, bir başka efsaneye göre ise eline yazdığı ölümsüzlük formülü yağmurda silinmiştir.

Etimoloji severe Not: Deyyus hikayesi için bakınız şöyle buyurun. Dilimizdeki Hastane kelimesi muhtemelen ingilizce Hospital kökünden gelmedir. Kelimenin Latincesi "hospel" daha sonra savaşlarda yaralılar için yapılan Roma Ordusu seyyar hastanelerine "hospital" denmiştir. Dilimizdeki hastahane kelimesi de muhtemeldir ki
Host veya hospel kökünden arapça ve farsçaya geçmiştir.
Fotoğraf kaynak: BBC

Yorumlar

semmma dedi ki…
o ota sarımsak mı denmiş o.O

bilgilendiriyosunuz mütemadiyen(:
minikkus dedi ki…
yine cok aydınlatıcı bi yazı olmus, etimolojiye bayılırım, abuk subuk kelimeleri kökeni nerden geliyomuş diye saatlerce arastırmıslıgım vardır. hala da yaparım:)
Lyosha Varezhkina dedi ki…
thanks for sharing! the story is very beautiful!

Lyosha
Inside and Outside Blog
P.S. I'm hosting a glasses giveaway on my blog here check it out!
VuslaT dedi ki…
Sevgili Bolat bende sıkmayan böyle mitolojik öyküleri seviyorum. Doktorlar için kullandığın Allah kimseyi onların eline düşürmesin manidar. Sen de doktor değilmiydin yanlış mı hatırlıyorum:?? Cepaynam ne düşünür. Ben tüm layıkı ile işini yapan hayat kurtaran hekimlerimize sevgilerimi suyor, mutlu yıllar dilerim..

paylaşım çok güzeldii.Ve benim duyduğumda Lokman hekim şişeyi kırdı..
VuslaT dedi ki…
Hıı hatırlamak için prokiline baktım. Sen zannımca tarihçisin..Hekim değil..:)
canan beycan dedi ki…
Uzun aradan sonra, verdiğin bilgiler ve mitolojik öykü çok güzeldi.Kaleminize sağlık Bolat Bey...
Unknown dedi ki…
yazınız çok güzel ellerinize sağlık bende beklerim siz bloguma ziyarete gelirseniz çok teşekkürler. takibe aldım sizi :)
devinim dedi ki…
slm
yunan mitolojisini severim,hayal gücü geniş hikayeler tebessüm yapıyor bende,en çokta nergis çiçeğinin(narsizim)hikayesi hoşuma gider
RABİA SERTELİ dedi ki…
Merhaba :) İstanbul'da neler var diye size uğramak bana her zaman mutluluk veriyor.
Bir ara Klasik Yunan Mitolojisine merak sarmıştım. Hikaye edilen olaylar, kutsal kitabımızdaki bir çok olayla da örtüşüyordu. Nuh tufanı gibi...
Özlü söz hoşuma gitti, "demiri çürüten kendi pasıdır" ama onu paslandıran ortamın hiç mi suçu yok???
Blogger Bolat dedi ki…
Teşekkürler :) yoğurtla birleşirse yerim kendisini :)
Blogger Bolat dedi ki…
Güzeeel, bence çok da iyi ediyorsun :))
Blogger Bolat dedi ki…
Thank you Lyosha :)
Blogger Bolat dedi ki…
Bir yanlış anlaşılma oldu anırım:) ben hastaneler için demiştim bunu :)) doktorlarımızı seviyoruz, başımızın tacıdır kendileri :)
Blogger Bolat dedi ki…
Evet hekim değilim :)
Blogger Bolat dedi ki…
Teşekkür ederim :)çok naziksin.
Blogger Bolat dedi ki…
Teşekkür ederim :)
Blogger Bolat dedi ki…
Kesinlikle hayal gücü gerektiren inanışlar :)
Blogger Bolat dedi ki…
Ortamdan ziyade ortamı yaratanlar suçlu efem :) teşekkür ederim iltifatlar için :)
Adsız dedi ki…
Slm
Yunan miti orta doğu, anadolu ve mısır medeniyetlerinden pek çok tanrı ve hikaye aldıkları için benzemesi gayet normaldir. Orta doğudakiler daha sonra günümüzdeki dinlerine dönüşmüştür.
Ozlemaki dedi ki…
her şeyi ama her şeyi senin kaleminden okumak pek keyifli yahu! ilk kez okuyormuş gibi heyecanlanıyorum =)
Sonsuz Dekorasyon dedi ki…
Başlangıçta yazdığına katılıyorum millet olarak çok meraklıyız fallara, falcılara hele kafelerde bunun yapılması çok komik diycem ama bende o kafelerde aptal bir tarot baktırmışlığımda yok değil hani:))) insanoğlu böyle işte bazen inanmak istiyor..
Mutlu Eller dedi ki…
İş güç ara veriyorsun ama bir dönüyorsun, özlediğimiz Bolat hikayeleriyle tadından yenmiyor:)
Sarımsak kokusundan çoğu insan tedbirli tüketir, ben bayılırım. Sarımsağın doğal antibiyotik olmasından o reçete sorumlu olabilir mi dersin?
"Denize düşen yılana sarılır" deyimi diğer dillerde var mı, yoksa onlar bu yılana sarılma olayını farklı mı yorumluyorlar?
Bettra dedi ki…
Ne büyük şey şu sarımsak! Ölü bile diriltimişliği varmış bak zamanında :) Severim kendisini yemeyi arkası boş günlerde, yoğurtlu ya da yoğurtsuz ;)

Teşekkürler "efem" keyifli okuma için...

Sevgiler...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hadımköy, İstanbul'un en tuhaf köyü

Beylikdüzü'nde Yaşamak Nasıldır?

Vatoz Balığı Yaptım Evde İsyan Çıktı