Theodora Bizans'ın Unutulmaz Kraliçesi
Pezevenklerin düşmanı bir Bizans Kraliçesi
Kahramanlığın cinsiyeti olmaz! Tarihte öyle kadın karakterler vardır ki yaşadıkları döneme damga vurmuşlardır. İşte bunlardan biri de Roma İmparatoriçesi Theodora’dır. Prenses kimi Romalı tarihçiler tarafından gücün, cinselliğin ve ihtirasın simgesi sayılsa da bazı tarihçiler imparatoriçeyi tarihte var olma mücadelesine girişmiş büyük kişilik, muhteşem bir kadın olarak görmektedir. Gelin hikâyeyi okuyalım buna bir de siz karar verin!
Gözlerini dünyaya bir subay çocuğu olarak açan Theodora’nın güzel günleri babasını kaybetmesi ile elinden kayıp gider. Baba evin direğidir derler hey gidi dibi delik dünya üç kız kardeşi ile Theodora yetim kalır. Annesi üç çocukla yaşamakta zorluk çekiyordur. Anne tekrar evlenince üvey baba Theodora’yı para kazanmaya zorlar ve Theodora dansçılık, erotik gösteriler, aktrislik derken şimdiki At Meydanı'ndaki hipodromda bulur kendini. O zaman Yeşiller Maviler karşılaşmalarında mavileri desteklemektedir.
Gel
zaman git zaman güzel Theodora’nın hayatı bir gösterisi sırasında kendisinin
dansını izleyen ve zamanla da kendisine âşık olan bir soylu bir subayla kesişir ve onunla evlenir. Bu adam daha sonra Libya’ya vali olarak atanır. Vali güzel Theodora’yı Afrika’nın bir
köşesinde ihanetle suçlayıp boşar. Yine sefil bir hayatla yüz yüze gelir. Bu güzel kadın kukumav kuşu gibi düşünmek yerine içsel bir yolculuğa çıkar. Bu uğursuzlukların
sebebinin günahkâr bir hayat sürmesinden kaynaklandığına karar verip tövbe eder
Allaha yönelir. Libya’dan ayrılıp İskenderiye üzerinden Konstantinapol’e dönen Theodora
artık faziletli bir hayatı seçmiş bir “tövbekar” kadındır. Bir toplantıda
Theodora’nın alçak gönüllüğünden ve güzelliğinden etkilenen I. Jüstinyen’in
yeğeni Justianus ona aşık olur. Trakyalı bir senatör olan adamın “asalet”,
“toplumsal sınıf” gibi kavramları takmayan bir yapısı vardır. Şans gülerse ters
yüz olur her şey derler ya tam o hesap bu Theodara da prenses adayı olur. Vay
sen misin bu sokak kızı ile evlenecek olan devrin aristokratları Theodaraya
uyuz olup kaşınmaya başlasalar da sokaklarda dibi yaşamış olan Theodara için o
kıskançlık vız gelip tırıs gitmiştir. I. Jüstin yeğeninin evliliğine sıcak
baksa da İmparatoriçe Euphemia ortalığı ayağa kaldırmaktadır. Oysa o da köle
geçmişi olan biridir ama gel de sen ona anlat!
523 yılında Euphemia “mevta” olunca Justinianus imparator amcasını ikna eder. Devrin kodamanları geçmişini bildikleri bu kadının elini eteğini nasıl öpecekler böyle bir şey olamazdı ortada “hukuk” denen bir şey vardı. İmparator soylu olmayan biri ile evlenemezdi! Hukuk dediğin dogma değil ki azizim! İmparator da başlarım böyle yasaya deyip yasayı ipine takmadı ve kaldırdı! Mor pelerini giyen Theodora artık yeryüzünün en büyük imparatorluğunun iki numarası olarak protokoldedir. İmparatoriçe Theodora’da afferin iyi ettim imparatorum “asalet kanda değil candadır” diyerek imparatoru kutlar. Şimdi gelsin gerisini aristokratlar düşünsün. Artık hor gördükleri bu kadının elini eteğini öpeceklerdir. Ve nihayet tıpış tıpış el etek öptüler güçse güç, iktidarsa iktidar, muktedirlikse muktedir hepsi Theodara da vücut bulmuştu! Gel de öpme!
Yakın
geçmişini unutmayan imparatoriçe sarayı zapturapt altına alınca ilk iş olarak
para pul için yoksul kızları istismar eden pezevenkleri sürüm sürüm süründürmekle
işe başladı. Genelevleri kapattırdı. Fuhuşa zorlanan yoksul kızlar ve eski
fahişeler için bir mabet yaptırarak onların istismar edilmesini engelledi
onları geçinme sorunlarını çözdü. O artık yoksul kızların zorda kalan
kadınların koruyucu meleğiydi. O artık Doğu Roma’nın yetim kızların fahri anasıydı.
Theodora
sarayda mahiyeti ile güzel günler yaşarken Konstantinopolis’te Nika (Zafer)
isyanı başladı! Aman Allahım her yer “zafer”, “zafer” diye inliyordu. Yine bir
maç sonunda Mavi ile Yeşiller birbirine girmiş olay nasıl oldu ise ekonomik krize,
vergi sistemine isyana dönüşmüştü. Yer yerinden oynuyordu İstanbul pardon
Konstantinopolis sokakları isyanla yatıp, vandallıkla kalkıyordu! Rivayet o dur
ki İmparator pabucu pahalı buldu ve kaçmaya karar verdi bunu sevgili eşi
Theodara’ya anlattı ve imparatoriçe ona erkeklik dersi verircesine şunu
söyledi:
“Kaç
bakalım Jüstinyen kaç! Bak gemilerin seni bekliyor! Çil çil altınlarını da al!
Sen gönüllü sürgüne git! Ve güzel ülkeni şu çapuldu sürüne terket! Aferin sana!
Bu mudur senin imparatorluğun ve erkekliğin Jüstinyen! Ben hiçbir yere
gitmiyorum bu mor pelerinin hakkını verip sarayımı savunacağım!” der.
Ve o
sokaklardan gelen o kız şımarık konsülün önüne dişi kaplan edasıyla çıktı. “Üleyn
kimi kimin sarayından kime kovuyorsunuz hergeleler” diyerekten bir generalle
isyancıların arasına dalar! “Alırım hepinizi ayağımın altına, Mavi-Yeşil demem ağzınıza
tükürürüm, hepinizi direklere oturturum” diyerekten isyancılara haykırır.
Korkusundan hipodroma kaçan isyanların sonu gelmiştir. Tarihi kaynaklarında 30.000
isyancı fener alayındaki çıra gibi günlerce cayır cayır yakılmıştır! Bu
netameli olaylardan sonra İmparatoriçe kendini hayır işlerine adamış,
manastırlar, kiliseler yaptırmış. Dul ve yetimlere sahip çıkarak cesaretin
kadın, erkek işi olmadığını cümle aleme ispat etmiştir.
Ve bu
güzel İmparatoriçe teee zamanının en katı olan sosyal sınıf sistemini tuz buz
etmiş ve kariyerde zirve yapıp, milyarlarca erkeğin bir türlü başaramadığını
başarmış ve tarih sayfalarına adını yazdırmıştır. Ayasofya’yı ziyaret ederseniz
bunları unutmayın! Onu Bizans Prensesi Theodora'yı da hatırlayın!
Yorumlar
Yorum Gönder