Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sucu çocuğun golf hayali!

Resim
Hazır yeri gelmişken üç yıl önce başıma gelen bir olayı anlatarak İstanbul hikayelerine devam edeyim. Şubat ortalarıydı bir arkadaşımızın konserinden dönüyordum. Gece saat 12:30 civarı Taksimdeki çift katlı otobüse bindim, nasıl yorgunum anlatamam ayaklarım ağrıyor ayakta durmaktan. Kendimi Estambul, Taksim  Meydanındaki  çift katlı otobüse attım. Otobüsün üst katındaki  koltuklardan birine oturdum biraz sonra bir çocuk geldi “abi su alır mısınız” dedi. Susamadım ama yolda içerim diye bir şişe su alayım istedim, yorgun gözüken sucu  çocuğa: “oğlum şu saatte evde olman gerekmez mi, bak çok yorgun görünüyorsun, ne yapacaksın bu parayı” dedim. Boş bulundum yani! Çocuk ne dedi biliyor musun? “Abi, bir gün 1 milyon dolar toplayacağım ve golf oynayacağım” Ne diyeceğimi bilemedim ve kendime “yuh bu sana ders olsun" dedim. Bu golf olayı gerçek olur mu bilinmez ama bu bana ders oldu! Fotoğraf: Kaynak: kayaşehir.com

Kendime verdim ayarı!

Resim
Çalıştık, çabaladık ürettik, işimiz olmayan işlerin ucundan tuttuk lakin bu çalışma hayatında bir cacık olacak halimiz kalmadı. 2012 yılına çalışan olarak nokta koymaya karar verdim. Girişimci oluyorum iyi mi! Kendime ayar olarak da aşağıdaki öyküyü seçtim.           Bir varmış bir yokuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken, beeeen annemin beşiğini tıngııııır mıngıııır sallarken payitaht İstanbul’da Takkeci ibram Ağa diye bir Osmanlı tebaası varmış. Namı üzerinde keçeden takke yapar satarmış. Önüne gelene İstanbul’da bir cami yaptıracağını söyler, konu komşuda “yürü İbram Ağam karnını doyuramıyorsun alla sen bir de cami mi yaptıracaksın” diyerek İbrahim Ağayı küçümsermiş. Hatta bazı yandan çarklılar İbrahim Ağaya “Ağam, cami pek uzak camiyi şuraya yaptırsan iyi olur” diyerek, Takkeci İbrahim Ağayı makaraya alırlarmış. Takkeci İbram Ağa hiç istifini bozmaz, sattığı takkelerin parasını ayrı bir çömleğe atar cami y...

Öykülerde İstanbul

Resim
İstanbul… güzelliği dillere, gönüllere destan. İstanbul… bütün çabalara karşın hala güzel. Yeter ki içtenlikle, severek ya da yazar gözüyle bakılsın…İşte bu alıntı Refik Durbaş’in Öykülerle İstanbul adlı eserinin arka kapak yazısından küçük bir kısım. Gerçekten Refik Durbaş’ın dediği gibi bütün olumsuz çalışmalara rağmen İstanbul hala güzel. O kadar  hoyrat, o kadar gaddar, o kadar cahil pervasız, o kadar akılsız kullanmamıza rağmen hala güzel. Keşke bu kitabın içinde Sait Faik'in  Semaveri  de olsaydı dedim kitabı okurken! Bu öykü Estambul'un diğer yüzünün hüzünlü hikayesidir. Kitapta İstanbul öyküleri yazmış bir çok öykücümüzün eserlerine yer verilmiş. Hafta sonu benim için çıtır çerez gibi oldu.

Zaman Fakiriyiz Hepimiz

Resim
İstanbul’da yaşamanın en güzel yanı harika bir insan ağınızın olmasıdır. Seçeneğiniz çoktur.  İstanbul'da yaşamanın kötü tarafı tanıdıklarınızla başka şehirlerde  yaşıyor muşçasına  az görüşmenizdir. Neden? Zaman fakiriyiz de ondan! Dün işten 18:30’da çıktım doğru Point Otel’e Bilal Kaafarani ile İnovasyon Toplantıları’na, sunum şahane, Bilal Kaafarani’nin ülkemizde bulunması dahi bizim için şans. Bunun için ayrıca bir blog yazısı hazırlayacağım. Neyse efenim toplantı bitti kuzen Mehmet Bolat Wiber’dan arıyor paramotoru ile İğneada yolunda biz Ancak Havaalanında buluşuyoruz. Saat 11:00, Atatürk Havaalanı yine kalabalık. Kuzenin boy boy üç erkek çocuğu var çok büyümüşler, maşallah. Babaları ile ayrılık vakti geliyor en küçüğü ayrılık hasretinin nişanesi inci gibi gözyaşlarını sapır sapır döküyor, benim de gözlerimi doldurdu velet hala gözümün önünde! Bolat’ın arabasını görüyorum “oğlum bu ne yahu, arabasının arkasına takılmış Paramotor, araba olmuş TIR uzunluğunda. Ac...

İstanbul Kafası

Resim
İstanbul Kafası NTV’de yayınlanan güzel programlardan biri.  Programı, reklam ve pazarlama iletişimcisi Levent Erden sunuyor. Öncelikle şunu söyleyeyim koca kafasına, saçına sakalına hastayım, bunu nezaketsizlik olsun diye söylemiyorum. Televizyonlarımızdaki seyredilebilecek programlardan biri. Levent Erden bu programda İstanbul’a başka bir gözle bakıyor, şehrin gizli anılarını, gözden kaçan ayrıntılarını anlatıyor.   Program ortada üstüne söze hacet bırakmıyor zaten! Arşivi yapılması gereken programlardan biri, döndür seyret, Estambul'u tanımak için birebir. Tebrikler Levent Erden Hoca!

İstanbul Çanta Olursa!

Resim
Çantanın işlevi Çanta kadın için olmazsa olmaz iken erkek için ifadesiz nesnedir. Hâlbuki çantalar çıkış evresinde erkekler tarafından yaratılmış ve kullanılmıştır. Ben okul yıllarım haricinde çanta kullanmaya 1996 yılında başladım o gün b ugün kullanırım. Kadınların ayrılmaz parçası haline gelmiş çantalar hayat kurtarıcıdır. Kadınların çantası onların ruh dünyaları gibidir, girift, detaylı ve karmaşıktır aynı zamanda bu kadınların ihtiyatlı, tedbirli, sorumlu ve üretken olduklarını da gösterir.   Kadının ihtiyaç duyabileceği her şey çantasındadır. Ama erkekler için öyle mi? Kendi çantamdan örnek verecek olursak: Kitap, kalem, not defteri, anahtarlık, cep telefonu, ıslak mendil, cüzdan ve parfümden oluşur. Bazen çalan telefonlar dolayısıyla şahit olmuşumdur 5 dakika bulunamadığı olur o telefonun. Eşimin son çantası tasarımlarını severek izlediğim leyya-craft-manida ’dan geldi. Evlilik yıl  dönümünüzde   ne güzel bir hediye. İstanbul desenli çanta. Galata Kul...

Tırıvırı insanlar!

Resim
Balık avı sezonu başladı Balıkçılar için av sezonu başladı, tezgâhlar şenlendi. Estambul'da bazı balıkçılar ekonomik çıkarları nedeniyle avı protesto ettiler! Balıkçılık lobisi de ayağa kalktı. Bu derinlik de ne oluyor biz nasıl avlanacağız dediler. Aslında bunu derken şunu söylemek istiyorlardı: Yavru balıklar kıyıya yakın sığ yerlerden göç ediyor biz yakalayamayacağız! Vah sana balıkçı! O deniz babanın malı değil toplumun malı.  Eğer sorumsuzca avlanmaya devam edersen üç yanımız deniz değil havuz olacak sayende!  Yanlış anlama amacım sana posta koymak değil! Gelecek nesillerin de hakkını savunmak!  Çinekop, sarıkanat ve lüfer yavrusu yemek yasak Üç yıldır bizim evde çinakop, sarıkanat yasak bu yılda öyle! Biz de  balık sezonunu derya kuzusu ve İstanbul’un simgesi palamut ile açtık! Tanesini 7 liradan aldık. Unutmamamız gerekir ki yasak avlanmalar sonucunda avlanılmış balıkları yemek hiç adil değil. Eee Bolat elimizde cetvelle mi dolaşacağız! Hayır a...

Don Kişot İstanbul'a gelecekti!

Resim
Cervantes ve Don Kişot Romanı Değirmenlere saldıran deli şövalye Don Kişot az kaldı İstanbullu olacaktı? Gerçekten mi? Valla!  1570'te Kıbrıs  II. Selim tarafından  “gelecek nesillere Akdeniz’in ortasında bir turizm adası hediye etme gayesiyle”  top, tüfek, mızrak, kılıç, süngü kısaca Allah ne verdiyse kullanarak  zapt edilmek istenmektedir. Servantes İtalya'dadır.  Papa Pius’un çağrısına İspanya ve Venedik karşılık verir.     Cervantes de romanda da yazdığı Elit İspanyol kolordusu Infanteria de Marina birliğine katılır. Laponte-İnebahti Savaşı onun da zafer hırsını körüklemiştir. İnebahtı savaşında bir kaç yerinden yaralanmış ve sol elini kaybetmiş çolak kalmıştır. İnebahtı Laponte Savaşı Osmanlı donanmasına karşı Marquesa adlı kadırgada elinde kalıç eser gürler. Akdeniz toz dumandır. Korfu,da Gole'de Kıbrıs açıklarında, Tunus'ta savaşır. Rütbe alamamıştır. Kardeşi Rodrigo’ya “çolağım diye rütbe de vermiyor Rodrigo’m” di...

Yeni trendimiz newism

Resim
Geçen Pazar günü Hürriyet Gazetesi'nin İK ekinde “Namibya, Moğolistan, Umman Türkiye’yi geçti” başlığıyla bir haber vardı. Haber kısaca şunu anlatıyor. INSEAD tarafından yapılan Dünya İnovasyon Endeksi’ne göre Türkiye geçen yıl 65. sırada iken 2012 İnovasyon Endeksi’nde 74. sıraya düşmüş. Düşünün Namibya, Moğolistan, Umman, Brunei Sultanlığı, Suudi Arabistan, Mauritius ve Lübnan Türkiye’nin önünde yer alıyor. Peki ilk sırada kimle var Bolat? İsviçre birinci, İsveç ikinci, Singapur üçüncü sırada. Sizce neden bu haldeyiz? Mesela işinden evine gitmek için ortama 2.5 saatini yollarda hovardaca harcamak zorunda bırakılan İstanbullular nasıl inovasyon yaratacak!             İnovasyon ya da Türkçesiyle Yenilikçilik alanında devletin vizyonunun kötü olduğu söylenemez hatta kalkınma planının ana akslarından biri rekabetçilik ve inovasyon olarak belirlenmiş. Kalkınma Ajansları bu konuda yatırım ve proje yapana destek veriyor örneğin Türkiye Bilişim Vakfı(TBV) ...

Şimdi ah ben ne yapsam!

Resim
Hani bazı şarkılar vardır tek kelime bilmesen de ne dediğini verdiği hissi iliklerinde hissedersin, tek kelime Fransızca bilmeyen biri olarak Marc Aryan tarafından söylenen “İstanbul” şarkısı benim açımdan böyledir. Mark Aryan Malatya kökenli Ermeni ailenin Fransa’da doğmuş evladıdır. Asıl adı Henry Markarian’dır. Okul yılları başarısızlık ve hastalık içinde geçse de yılmamıştır. Yıllar sonra anavatanı Anadolu ve İstanbul için şarkılar yazıp İstanbul deyince ağzından ikinci İstanbul çıkan yüreği büyük adamdır ve her İstanbullu tarafından bilinmesi gereken bir adamdır. Hürmetle kendisini anıyorum. İstanbul şarkısını belki dinlemişsinizdir fakat ben size onun Estambul "Moda yolunda"  adlı şarkısını özellikle tavsiye ederim.