Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbul ve Kültür

Resim
İstanbul kültürel bir başkentten, gecekondu şehrine nasıl dönüştü? Benim gibi otuzlu yaşlarda olanlar bunu çok rahat hatırlıyor. Bu dönüşüm sırasında harabe izbe olarak adlandırılan ahşap yalılar nasıl cayır cayır yakıldı! 14 milyon nüfusu  İstanbul'a  yığmak Estambul’a eziyet değil de nedir? İstanbul’un kültürel dokusunu zedelenmiştir. İstanbul’un kültür kültür politikası var mı bilmem hatta ülkemizin bir kültür politikamız var mı onu da bilmiyorum. Trafiğin dahi sürdürülebilir olmaktan çıktığı bir şehrin kültür politikasını kimler nasıl belirliyor soru işareti. Saltanatın şehri bugün ekmek kavgalarının en acımasızca yaşandığı yerlerden biri haline geldi. Kültürel üretim muadil şehirlere göre çok cılız ama yine de  Türkiye'nin  en önemli kültürel üretim merkezi. Benim gördüğüm şu, bazı geleneksel sanatların desteklenmesini saymaz isek kültür ve sanata destek yok gibi. Çağdaş sanatların adının çağdaş olması mı bünyede alerji yapıyor bilemiyorum. Varsa yoksa konut ...

Günün Hıyarı Bolat!

Resim
Öğle vakti nereden aklıma düştü ise dışarı çıkalım dedim ev ahalisine. Hay demez olaydım soluğu yeni açılan Marmara Park’ta aldık iyi mi! İnsanlar karınca sürüsü gibi, kalabalıktan bunalıyorum, alışverişten çok öyle boş boş gezen insanlar var. Mağazaları geziyoruz Zara, H&M…ne ararsan orada. Yemek katına çıkıyoruz sanki orası sakin gibi. Kırkpınar’a gidiyoruz canım tava Edirne ciğeri çekiyor. Hay gitmez  olaydık masalar kirli, Vedat Milor olsa kesin iki verirdi, kalabalık ondan olsa gerek diyor şimdilik bir kereliğine hoş görüyoruz. Trump Tower’staki yerleri güzeldi. Marmara Park güzel olmuş ama orada ölen 11 işçi için buna sebep olanları affetmek mümkün değil! Kimse unuttuğumuzu sanmasın! Marmara Park Beylikdüzü ve Esenyurt insanlarına hayırlı olsun. Günümü kendi kendime rezil ettiğim için kendimi günün hıyarı ilen ediyorum. Bir yönetmen abinin deyişiyle "her hıyarım var diyene tuz alıp koşuyorsun Bolat."

İyi Bayramlar İstanbul

Resim
Dikkat ediyor musunuz, denizlerimiz ne kadar bereketli. Lüfer koruma bilincini iğneyle kuyu kazar gibi sabırla oluşturan güzel insanlara minnetlerimi sunuyorum. Kırmadan dökmeden, balıkçısıyla, kooperatifleriyle, bakanlığıyla,  basınla, annelerle, babalarla omuz omuza kazanılmış bir mücadelenin keyfini sürün. Defne’nin dedesi, Çinekop’un babası, İstanbul Boğazı’nın efendisine hürmetlerimi sunar iyi bayramlar dilerim.

Ne oluyor yahu! Koşuyoruz!

Resim
Yaşasın Babylon mevsimi geldi, şehre de bereket geldi arkadaş ama listeye bakıyorum bana uyacak konser yok, Ghetto listesi bana daha sevimli geldi ama Babylon’daki Nina Kravitz konserine gidilebilir diyor şeytan. Yılan mı kadın mı belli değil! O figürlerden birini ben yapsam bel kıtlamasından giderim. Bakın Ghetto’daki Ayhan Sicimoğlu'nun Estambul'u ve Orient Expressions önemli. Bu grup elektronik müziği doğu tınılarıyla buluşturdukları için önemli, türler arası yolculuk yapmak isteyen müzikseverlere  Orient Expressions taviye edilir. " Bolat, senin favorin nedir gelecek konserler arasında?" Diye soracak olursanız, ahanda buraya yazıyorum Heidi Happy favorimdir. Kim dedin kim? Heidi Happy! Evet, haydi hep birlikte gidelim Tamirane’ye. Ne oluyor yahu! Koşuyoruz Heidi Happy şarkısıyla! Nerden çıktı bu! Haydi bekleme yapma “fulltime running” haydeee!

Lifegem Ahiret İnovasyonu

Resim
İstanbul dünyanın 100 büyük şehri arasındaki inovasyon endeksinde 89. sıradaysa, varın diğer şehirlerimizin durumunu siz düşünün. Ülkemizin de dünya inovasyon sıralamasındaki yeri pek parlak değil, 125 ülke arasında 65.sıradayız! Bakın Amerikalılar “Ahiret inovasyonu” yarattı. Bir diğer deyişle “öte dünya yenilikçiliği.” La havle! Şimdi bana niye kızıyorsunuz arkadaş, bunu ben icat etmedim ki! Amerikalılar yapmış! "Ne yapmış?" LifeGem adlı bir Amerikan şirketi, ölü insanların küllerinden sentetik elmas yapmış! Ya işte öyle! Mineşşeytanirraciiiiimmm! Eğer bu dünyada hayırlı bir evlat veya hısım bıraktıysanız, zamanında onlara cömert davrandıysanız, küllerinizin üzerine para verip krematoryum’dan (ölü yakma yeri) gelen hammaddeyi parasına göre elmasa çeviriyorlar! 3 bin dolara elmas var 25 bin dolara elmas var. Neticede beden dediğin şey karbondur. Sizi yakıp küllerinizden doğduruyorlar. El alem elmas olmak için 3 milyon yıl beklerken, siz bastırıp parayı şıppa...

Kelleci Muammer Abi

Resim
Perşembe ve Cuma günü  Estambul Richmond Otel’de İnovasyon ile ilgili bir eğitimim vardı. Elif Baktır Hoca’yı tanımış olduk, yerinde duramayan güzel başarılı bir insan heyecanını bilgisini bize aktarmaya çalıştı, başardı mı başardı bence. Neyse efem, sabah 09:00’da Taksimi yıllar sonra yine gördük. Arkadaş bu  Beyoğlu'nun  çekeceği var. Aklına esen, kafası bozulan Beyoğlu’nu söküp yeniden yapıyor!  Sabah sabah içim acıdı Beyoğlu’nun o halini görünce. Nice zamandır aklımdaydı Beyoğlu’nun arka sokak lezzetlerini yazmak, bakın bu güneymiş, siz daha ziyade resimleriyle geçiştirmek zorunda kalacaksınız. Cuma günü akşam eğitim bitince, Galeri Arter'i geziyorum. Hoop ordan İstanbul Kitapçısı, tam 3 kitabı alacağım "Bolat hastamısın yavrum, Kitap fuarı var yakında len" iç sesiyle kendime gelip 100 tl tutarındaki kitabı 85 liraya alacağım kitap fuarını beklemeye başlıyorum. Kitapçıdan çıkınca bir kaç sokak müzisyenini dinliyorum sonra ver elini Kelleci Muammer! Kellec...

Elma Armut Kel Marmut!

Resim
Koş koş yetişemiyorsun dünyanın ardından. The Guardian’da gördüğüm haber beni çok şaşırttı. Yeni Zelandalılar elma ile armut karışımı bir meyve üretmişler ve adına şimdilik T109 diyorlar. Meyve Londra'da manav tezgahına çıkmış, İngilizler buna “Papple” demeyi düşünüyorlar yani “pear” armudun “p” si, “apple” yani elmanın apple’ını birleştirip “Papple” diyecekler. Mark&Spencer tarafından satılmaya başlanan bu tuhaf meyvenin tanesi 1 pound. Gelin yakında İstanbul manav tezgâhlarında yer alacak bu meyve için isim bulalım.Türk Dil Kurumu'na kaldı isek işimiz yaş! “Papple” yerleşir, on yıl sonra kelime yerleşince uydurmak zorunda kalırız. Yeteneğimizi gösterelim ve bu meyveye isim bulalım. İlk isim benden geliyor. Elma-Armut “Marmut” diyorum elmanın “ma”sı armutun “mut”unu alıp “Marmut” yapıyorum. Türkçe'nin yapısı buna uygun. Örneğin blog mılog, baca maca, elma melma, dost most, armut marmut diyebiliyorsak “marmut”u neden isim yapmayalım! Devamı Radikal Blog'ta...

Bu ne biçim hikaye böyle Bolat Reiz!

Resim
Türk’ün kaderi göçle hercümerçtir! Fatih İstanbul’u fethedince Karamanlı bir aile İstanbul’a göç ettirilir. Estambul’un trafiğiydi, pahalılığıydı dayanamaz gider Gelibolu’ya yerleşirler. Hacı Mehmet ailesinin oğlu Muhittin, timsah misali suda büyür! Kariyeri için amcası Kemal Reis’i örnek almaktadır. Muhittin, okuryazar bir denizcidir. O zamanlar turizm icat olmadığı için seyahatlerini savaş gemileriyle yapar. Amcası Kemal Reis bir gün onu yanına çağırıp “Muhittin’im aslan parçam, nedir sendeki bu kartoğrafya sevgisi” diye sorar. Muhittin, amcası Kemal Reis’e “Amuca, gün gelecek bu Akdeniz’de torunlarımızın uçağı düşecek, günlerce bulamayacaklar, bari şimdiden çizeyim buraları” der.           Günler geçer donanmalar komutanı Kemal Reis bir deniz kazasında vefat eder.  Amcasının ölümüne çok üzülen Reis, Gelibolu’daki baba ocağında bir süre dinlenir. Gezip gördüğü yerlerin haritasını çizer. Sultan Süleyman padişah olunca Damat İbrahim Paşa namı diğer...

İstanbul'a Mektup

Resim
Sevgili İstanbul, Adettendir önce halini hatırını sorayım istedim. Nasılsın iyi misin? Beni soracak olursan, iyilik sağlık diyelim, senden şikâyetimiz var ama yine de sensiz olmuyor. Topoğrafyanın tüm güzelliğine karşı, bitmeyen kavşaklar, eciş bücüş yollar, sürekli bir inşaat halindesin bilemem 50 yıl sonra senin sonun ne olacak Estambul.           Bizden öncekiler çok güzel eserler bırakmışlar Sağ olsunlar. Fikirtepe’ye gecekondular diktik, Yarımburgaz’ı hayvan ağılı yaptık! İlk İstanbullulardan pek eser kalmadı senin anlayacağım. At Meydanı’ndaki Hipodrum’u Septimus  Severus,  Kızkulesi’ni general Alkibiades, Ayasofya’yı,İmparator Justinianos ,  Dikilitaş’ı İmparatorlar Theodosius, Sultanahmet’i I. Ahmet,  Süleymaniye’yi Sultan Süleyman sağ olsun bize miras bırakış. Milyonlarca insan bu eserlere hayranlık içinde bakar bakar dururuz.           Herkesin bir eseri var da bizim hangi eserimiz var diye soracak ...