Huzuru Aramak
İstanbul’un koşturmacasında arkadaşlarla Kadıköy’de buluştuk. Vakit ayırmak o kadar zor hale geldi ki. Herkese vakit lazım. Hepimizin ilgileneceği işi gücü, evi barkı, çoluğu çocuğu var. Lakin doymak bilmeyen iştahımız dost meclisleri kurmadan huzura ermiyor. Huzur dediysem bir asa bir sopa ya da ne bileyim bir tas pirinçle lotus pozisyonunda ommmm yaparak sukünet bulmak değildi. Kadıköy’de buluştuk ve muhabbeti koyulaştırdık. Eve dönüyoruz önümüzde biri kaza yapmış araçlar sol şeride geçiyor. Bir araç yavru bir köpeğe çarpış. Köpek olduğunu görünce bastı gitti. Sen insan mısın be adam! Bari al da kenara koy yavrucağı. Bu nasıl bir gün böyle! Belli ki köpek ölmeden karşıya geçti. Ve tekrar annesine ya da alıştığı mekâna dönmek istedi, tıpkı senin, benim, bizim gibi. Ama bariyerler izin vermedi. Belki de saatlerce yolun bitmesini bekledi, belki de bir boşluk bulurum diye yol boyunca koştu durdu. Ama o yol bitmedi. Yola atlarsa ezileceği tahmin edebiliyordu. Ama şansını den...